İçimde derin bir boşluk var...
Kaybettiklerimi düşünüyorum...
Yıllardır sahip olduğum ya da sahip olmaya çalıştığım
hiçbir şey içimdeki boşluğu kapatmadı. Mutlu olduğumu, sorunları aştığımı
sanıyordum; ama aslında sadece bastırıyordum.
Sonra bir şarkı bir şiirde her şey yüzüme çarpıyor... Her
şey...
Neden insanlar bu kadar mutsuz olmaya koşullu?
Duyuyorum bir şarkıyı, bazen bir dizeyi… İçimde
kapanmayan boşluğu duyumsuyorum.
Ne kadar yalnız olduğumu, ne kadar anlamsız yaşadığımı... Yaşamak istediğim bu değil... Her gün biraz daha emin oluyorum. Başka bir şey, başka bir yer...
Fani insan, ne garip gücümüz demişti şair yaşamak için, "öleceğimizi bilip öleceğimizi mutlak". Yaş aldıkça depresifleşiyor muyum ne? Sanki daha önce faklı mıydım?
Bir çingene arkadaşım vardı çok küçükken... İlkokul yıllarıydı sanırım… Adı Seyhan'dı. Çingeneler miydi gerçekten bilmiyorum! Malum "ötekiler" diğer “ötekiler” için zaman zaman bu sözleri kullanırlar. Aşağılayıcı olmaktan öte farklılıklara bir vurgu, farklılıktan duyulan tedirginliğin bir işareti… Bizim mahalleye yerleşmişlerdi 1 yıl kadar. Çünkü Seyhan’la aynı sınıfa devam ettik o yıl. İlk defa elma şekerini onlar sayesinde tanıdım galiba… Sonra ayrılıp gitmişlerdi mahalleden… Nerededirler kim bilir? Seyhan’ın bir de erkek ağabeyi vardı diye hatırlıyorum. Yaşça bizden büyüktü. Adını anımsayamıyorum.
Ne saçma değil mi, aklıma birden geldi bugün… Sahi nerededir o güzel insanlar… Hayat ne garip! Yanımızdan, yaşantımızdan yüzlerce insan geçip gidiyor. Hiç iz bırakmamışlar gibi geliyor; ama ummadığımız bir anda aklımıza düşüyorlar işte.
Sonra, yıllar sonra, İngiliz dili ve edebiyatı bölümünde
başka bir arkadaşla (Özlem) tekrar elma şekeri girdi hayatımıza. Nedense bu
elma şekeri bir bağ kurmuştu aramızda… Shakespeare’i ilk kez ondan duymuştum.
Bizim Türk Edebiyatı bölümünde Şekspir’in adı anılmadı diye hatırlıyorum!
Neyse Özlem’le elma şekeri yemiştik Ortabahçe’de…
Şekspir şiirleri eşliğinde… Ha bir de John Keats’i de ilk kez o anlatmıştı
sanırım… Kaçınılmaz ve zamansız bir ölüme yürüyen şairin ne muhteşem
dizeleridir onlar beni yerden yere çalan…
Parlak Yıldız, sabit kalsam keşke senin gibi
Ama tutunmadan gecenin çatısına o ıssız ihtişamınla
Ve âlemin sabırlı, uyumayan Derviş’i gibi
İzlemeden o sonsuz açık göz kapaklarınla
Kutsal vaftizini bütün Dünya’nın
İnsanlık kıyılarına vuran suların
Ya da bakmadan dağların ve kırların
Üstüne düşmüş taze kardan maskesine
Öyle değil – Hayır; sadece sabit, yalnızca dingin
Yaslansam güzel yârimin körpe göğsüne
Hissetsem yumuşak iniş çıkışlarını sonsuza değin
Uyumasam tatlı bir tedirginlikle sonsuza değin
Sessiz, sabit kalsam duymak için nazik nefesini
Ve yaşasam sonsuza değin ya da bayılsam ölümüne
Bright Star (Parlak Yıldız)- John Keats
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler