Çağının tanıklığını yapmak kuşkusuz bir aydın
tutumu olarak ifade edilir. Ama bu tanıklık öyle anlar olur ki yetersiz kalır
ve alelâde gerçekler karşısında bir tutum takınmak; daha açık bir ifadeyle “taraf”
olmak zorunluluk haline gelir.
***
Lise Ders Kitaplarında Anlatılmayan Tevfik Fikret
Osmanlının son döneminde yetişen Tevfik
Fikret’in eserleri onu tanımak açısından bizlere fazlasıyla malzeme sunar. Onun
şiir dünyası, yaşadığı dönemin bir izdüşümü gibidir. Şairliğinin yanında sanat
konusundaki birikimi, fikirleri ve ressamlığıyla da dikkat çeken Fikret,
Osmanlı şiir geleneğindeki klasik bütün anlayışları reddeden, hâkim Divan
şiirine hem biçimsel hem de içerik açısından karşıt bir şairdir. Edebiyat
tarihi araştırmacıları onun şiir anlayışını Serveti Fünun dönemi ve sonrası
olmak üzere ikiye ayırır çoğunlukla. Bu ayırım da giderek şiirlerinde uzlaşmaz
çelişkiler olduğuna dair bir yaklaşımın yaygınlaşmasına neden olur.
Fikret’in şiiri, Serveti Fünun dergisinde iken
henüz gerçek sesini bulamamıştır. Bu süreçte daha çok Fransız edebiyatının etkisinde
genç bir şairdir. Fikret’in dergicilik serüveni, İstibdadın ağır sansürü
altında ezildikten sonra, tüm gücüyle iktidarı hedef almaya başlar. İktidarın
kanlı eylemlerini, hırsızlıklarını, rüşvetçiliğini vb. her türlü ahlaksızlığını
hem de muazzam bir estetik söyleyişle dile getirecektir. Elbette bu şiirlerini
yayımlama şansı olmadığı için, bu şiirler gizli toplantılarda okunacak, elden
ele çoğaltılacak ve giderek iktidar karşıtı genç kuşakların birer bildirisine
dönüşecektir.