19 Haziran 2023 Pazartesi

TEVFİK FİKRETİN HAYATI VE ŞİİRLERİNİN TAHLİLİ

Her çağ kendi sanatçılarını ve edebiyatçılarını yaratır. Bu sanatçıların sanat anlayışları tek boyutlu veya tek yanlı değildir. Sınıflı toplumlarda her sınıf kendi yaşam koşullarının bir zorunluluğu olarak üretim faaliyetleri içinde olur. Melih Cevdet’in Antik Yunan’da felsefenin nasıl geliştiğini özetlediği aşağıdaki şiiri bu konuda yeterince aydınlatıcıdır.

"Defne Ormanı
Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.”


Elbette toplumların yaşam koşulları tek biçim yapıtlar ortaya çıkarmaz “İnsanların ne oldukları, üretimleriyle, ne ürettikleriyle olduğu kadar, nasıl ürettikleriyle de ilişkilidir.” Bir toplumda aynı koşullar, farklı seslere, farklı imge ve çağrışımlara yol verebilir.

SAİT FAİK YALNIZLIĞI: HARİTADA BİR NOKTA

 “Haritada ada görmeye­yim. İçimdeki dostluklar, sevgiler, bir karıncalanmadır başlayıverir.”

"Haritada Bir Nokta" bir kaçış öyküsüdür. Başarısız olan, sonunda insanı hayal kırıklığıyla tanıştıran bir kaçışın öyküsü. Öyküde, olaydan, kişilerden çok bu kaçışın kendisi vardır çünkü. Yazar, kendini kötülüklerden, çıkar kaygılarından, insanların o gülen yüzünün birden değişip asıl yaratılışın iğrenç çizgilerinin büyük bir çabuklukla söz konusu gülümse­menin yerine geçmesinden kaçıp, tüm olumsuzluklardan yalıtıldığını düşündüğü bir yere. Bir adaya sığınır. Bu arzu, bu niyet öykünün daha ilk satırlarında belli eder kendini: "Çocukluğumdan beri haritaya ne zaman baksam, gözüm hemen bir ada arar; şehir, vilayet, havali isimlerinden hemen mavi sahil kayar...” Mavi, sakin bir renktir, sükûnetin rengidir biraz da. Ama özgürlüğe açılan bir penceresi de vardır mavinin. Kimi kaçış şiirlerinde de gökyüzüyle denizler yani mavi rengi olan iki öğe, kaçışın işaretidir. Bu öykü için de durum aynı. Bir şeylerden kurtulmak isteyen yazar, ilk sığınak olarak haritadaki maviyi, mavi sahilleri görüyor.

BENİM MESKENİM DAĞLARDIR

Başım dağ saçlarım kardır / Deli rüzgarlarım vardır / Ovalar bana çok dardır / Benim meskenim dağlardır dağlar… diye akan dizeleriyle moderniteye karşı tutumunun da ipuçlarını sunan Sabahattin Ali, şairliği ve öykücülüğü ile öne çıkar Türk edebiyatında. Onun eserlerinde sık sık bu “kaçış” temasıyla yüz yüze geliriz. Yukarıdaki şiirinde somutlanan bu bakış açısı özellikle “Kuyucaklı Yusuf”ta da belirgin bir hoşnutsuzlukla beraber işlenir. Bu yazımızda onun eserlerinin derin bir çözümlemesene girmek yerine yaşamını ve özellikle yaşamındaki kimi mihenk taşlarını aktaracağız. İlerleyen zamanlarda da onun bazı öykü ve şiirleri hakkında da daha ayrıntılı çözümlemelere girişeceğiz.

12 Haziran 2023 Pazartesi

12 HAZİRAN DÜNYA ÇOCUK İŞÇİLİĞİYLE MÜCADELE GÜNÜ

Çocuk ve işçilik kavramlarının yan yana gelmesi dahi günümüzde yaşadığımız vahşi kapitalizm koşullarının sadece bir özeti gibi... 

Kuralsız, esnek, örgütsüz, çalışma biçimleri, daha fazla kar hırsıyla ortaya çıkan eşitsizlikler ve haksızlıklar arasında çocukların karşı karşıya kaldıkları sömürü en katlanılamaz ve tahammül edilemez olanı. Oyun oynama çağındaki çocukların, ağır çalışma koşulları altında çalışmaları, emek sömürüsünün en vahşi biçimine maruz bırakılmaları kapitalizmin dünyayı nasıl yaşanmaz bir cehenneme çevirdiğini göstermiyor mu? Çocuk emeği kullanımının doğrudan yasaklanması ve buna ilişkin sonuç alıcı düzenlemeler getirilmesi, bunlarla mücadelenin etkin yürütülmesi bugün de yakıcı bir sorumluluk olarak devrimcilerin, demokratların ve sosyalistlerin önünde durmaktadır. 

İLHAMI KAVGA OLAN ŞAİR

Adnan Yücel’in 1970′li yılların sonlarında başladığı yazma serüveni, diğer dergi ve gazetelerde çıkan ürünleri dışında somut olarak ilk şiir kitabının yayınlanmasıyla başlar (1979). Yücel’in şiiri özellikle ‘80 öncesinde gelişen devrimci sınıf hareketinden bağımsız düşünülemez. Zaten ilk şiir kitabı bu dönemi yansıtan bir isimle yayınlanır: Kavgalara Sözlenen Sevda.. 
Çok geçmeden 1980 faşist darbesi gerçekleşir. Bu süreç ilerici her kesimi vuran “koyu bir eylül sarısı” olarak dile gelecektir daha sonraki şiirlerinde. Öyle ki Adnan Yücel, 12 Eylül döneminde olsun, 90’ların ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan liberal tasfiyecilik süreci olsun; aydınların, sanatçıların ve şairlerin günün havasına “uyum sağladıkları”, sistemin ve düzenin suyuna gittikleri yerde gerçekten başı dik üretimini sürdürmüştür.

BİR YOLCUYUM GÜNEŞİN İZİNDE

Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler…


ADNAN YÜCEL'İN ŞİİRİ

Adnan Yücel’i anlatmak; alnı daima dik şiirlerin şairini… Onu sayfalara düşen sözcüklerle değil, şiirinden yansıyan gelecek izdüşümleriyle anlatmak istiyorum. Bu şiir ki yaşamı bütün görünümleriyle algılarken, onun özüne de doğrultur gözlerini. Ama sadece bir ayna değildir Adnan Yücel’in şiiri. O şiir ki geleceği ve arzu edileni de nakışlar dizelerine. Upuzun bir “offf!” sesidir yankılanan şiirlerinde; ama bu iç çekiş kendi dünyasına kapanan, gözleri görmeyen, elleri tutmayan kötürümce bir iç çekiş değildir. Ona şiirlerindeki bu “iç çekiş”in nedeni sorulduğunda yalın bir anlatımla özetler nedenini: “Bin yıldan beri düşüncesi yasaklanmış bir toplumun sesi nasıl çıkar? Sesi, kan içinde çıkmıştır hep. Toprakları acılı topraklara dönüşmüştür. O topraklarda açan çiçekler bile acı renginde olmuştur hep. İç çekişim ve başkaldırışım bu yüzden. ”Toplumun sesi olmaya, onu geleceğin ebem kuşağı renklerine davet etmeye aday bir şiir… Bunu ne kadar başardığına girmeyeceğiz. Ama şiirlerindeki anlam evrenine yapacağımız dalışlarla bu nabız atışlarını nasıl tuttuğunu aktarmaya çalışacağız.

ŞİİR NE ANLATIR? NASIL ANLATIR?

Şiirin Toplumsal Gelişimi

Taşır insanların hem aşkını, hem acısını / Bağrımdaki şu deli, şu ince yürek / İnsan gibi yaşamaktır bugün gerçek din / İnsan gibi yaşamak 

(Tevfik Fikret, Tarih-i Kadim)                   

Sanatın en eski kaynaklarından ve ürünlerinden biridir şiir. İlkel çağlardan bu yana yaşamla iç içe olmuş, kimi zaman yaşamı yansıtırken kimi zamanda onu zenginleştiren ve açıklayan bir öğe olmuştur. 

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...