19. yüzyıldan itibaren gerçeklik anlayışının değişmeye başladığı
görülür. Bununla birlikte modernizm bir krize girer. Modernizmin kendi krizini
yarattığı bu doygunluk noktasında yeni arayışlar kendini göstermeye başlar.
Öncelikle egemen ideolojinin ve burjuvazinin kurumsallaşmış neyi varsa onlara
karşı itiraz sesleri yükselir. Bu kurumsal yapıların başında da kuşkusuz “estetik”
gelmektedir. 19. yüzyılın sonlarından itibaren klasik drama karşı yükselen
itiraz seslerinin 20. Yüzyılla birlikte giderek somutlaşmaya başladığını ve
alternatif denemelerin geliştiğini görüyoruz.
Dramlarda ağır basan geçmiş öğesinin giderek kırıldığı yaklaşım
baş gösterir. Klasik dramda karakter hep geçmişiyle vardır.