Karl Marks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karl Marks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2021 Perşembe

ANTİK YUNAN’DAN BERTOLT BRECHT’E İLLÜZYON KAVRAMI

Sahne, yönetmenin temel anlatım alanlarından biridir. Oyuncunun evrenini ortaya koyabilen bu alan yönetmenin tasarım algısıyla zengin anlatım olanakları sunar. Elbette sahne, salt metinsel boyutta değil, dış mekânda da var olabilen bir anlatım aracıdır. 

Tiyatro tarihi, sürekli değişen anlatım ve ifade biçimlerine uyarak, çağların ihtiyaçları çerçevesinde dinamik bir değişim göstermiştir. Tiyatro ve onun anlatım araçları, her toplumun düşünce ve yaşam biçimi, anlatım, ifade ve dil kalıpları, dini, siyasi ve toplumsal yapısından bağımsız ele alınamaz. Çağımızda da, ulusların sanatsal etkinlikleri dönemin düşünsel, siyasal ve toplumsal gelişmelerinden bağımsız açıklanamaz.

Tiyatronun Antik Roma döneminde, seyircinin duygularını harekete geçirmek için başlıca ve olmazsa olmaz şart, bu duyguların öncelikle oyuncu tarafından hissedilmesi gerekliliği düşüncesi egemendi. Bu dönemde yanılsama seyirci ile izleyici arasında tam bir duygu geçişine dayanıyordu. Bu yaklaşım Horatius’un, eğer bir oyuncu seyirciyi ağlatacaksa, öncelikle kendi de kederi hissetmelidir, düşüncesiyle özetlenebilir (Carlson, 2008:25).

DİYALEKTİKTE ÖZGÜRLÜK VE ZORUNLULUK

Özgürlük ve zorunluluk, insan - doğa ilişkisini tarif etmede kullanabileceğimiz kavramlardır. Bu kavramların ilişkisini ele almadan önce özgürlük kavramı üzerinde durmak gerekiyor. En geniş anlamda özgürlük, bireyin (ya da toplumun), herhangi bir engelleme ya da kısıtlama olmaksızın düşünme, hareket etme; şartlara ya da dış etkenlere bağlı olmama durumu olarak açıklanmaktadır.[1] Peki, böyle bir özgürlük mümkün müdür? Yani şartlardan ya da dış etkenlerden yalıtık olmak mümkün müdür? İnsan, toplumsal ilişkiler içinde tarif edilen bir varlık olduğuna göre “şartlardan” ve “dış etkenlerden yalıtık” olma durumunun ne denli gerçeğe uygun olduğu tartışmalıdır..

27 Nisan 2018 Cuma

PARİS KOMÜNÜ'NDEN ENTERNASYONEL'E

Paris komünü, tarihteki ilk poletarya iktidarıdır. Komüncüler Karl Marks'ın deyimiyle 'göğün fethine' çıkmışlardı. 18 Mart 1871 günü iktidara bir devrimle el koyan Paris proletaryası, sokak sokak, duvar duvar özgürlüğü ve adaleti işlediği iktidarını Mayıs sonuna kadar sürdürdü, 72 günlük kısa gözüken ama kitlelerde 'o düşün gerçekleşebileceği' inancını kuvvetlendiren tarihsel bir öneme sahip. İşçi sınıfının bu ilk iktidar girişimi, her 'ilk gibi kısa sürdü' ama her ilk gibi de etkisi büyük oldu.

19 Nisan 2018 Perşembe

Edebiyat Tarihinden İki Portre





Burjuvazi tarih sahnesine çıkarken salt ekonomik ve siyasal üstünlüğünü ilan etmiyor aynı zamanda kültürel ve sanatsal atılımını da gerçekleştiriyordu. Marks'ın basit “Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda, entelektüel üretimin araçlarını da emrinde bulundurur.” önermesiyle somutlanan şudur: Her sınıf türlü araçlarla egemenliğini geniş kitlelere duyurmak ve meşrulaştırmak için adımlar atar. Bunlar kimi zaman şiddet ve zora dayalı aygıtlar olduğu gibi kimi zaman da kültürel ve manüplatif aygıtlar devreye sokulur.

21 Şubat 2018 Çarşamba

TARİHİN TEKERLEĞİNE ÇOMAK: KOMÜNİST MANİFESTO 170 YAŞINDA

ATEŞ

VII. yüzyılda Grekler, düşmanlarına karşı etkili bir silah icat ettiler. Bu sayede düşmanlarına karşı ciddi bir üstünlük elde etmiş ve dönemin en etkili ordularından birini yaratmışlardı. Öyle ki dünyanın en güçlü ordularından biri olan Pers ordusunun işgalini bile bertaraf etmeyi başarmışlardı bu silah sayesinde. Çeşitli kimyasalların bir araya gelmesiyle oluşturulan bu ateşin adı “Yunan ateşi” diye geçti tarih sayfalarına. Bu ateşin en önemli özelliği, su ile söndürülmeye çalışıldıkça daha da fazla tutuşmasıydı. Bu durum doğal olarak düşmanı çaresiz kılıyordu.
***
Tarih boyunca, silahların gücü yadsınamaz bir gerçeklik olarak duruyor karşımızda; ancak onları kullananların “insan” olması gerektiğini düşündüğümüzde, en az silahlar kadar güçlü bir “şey” çıkıyor karşımıza: FİKİRLER...

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...