Seray Şahiner’in kaleme aldığı Antabus romanı, ismi gibi roman kurgusu ve oyunlaştırılması bakımından oldukça
dikkat çekici. Oyunlaştırılmasında romanın dilindeki esneklikler kadar
konunun da büyük bir payı var. Romanın 'kısa oluşu' ve farklı bir kurgu denemesiyle iki farklı sonuca bağlanması oyunlaştırma olanakları açısından bir avantaj olarak
kenara not edilmeli.
Son yıllarda tiyatroda anlatısal olanın sahneye çağrılma
olanaklarının sıklıkla tartışıldığını ve bu konuda çok sayıda girişimin öne çıktığını biliyoruz. Dolayısıyla Antabus'un dikkat çekmesini, yazım
zamanı ile tiyatroda yeni arayışların çakışması olarak değerlendirebililiriz.
Romanın kahramanı Leyla, 'eğitimsiz', sıradan bir ev kadını olmasına rağmen, olaylara yaklaşımı, temel besin kaynağı olan TV programlarına dair
eleştirileri ve yanlışlar karşısında takındığı tutumlar “olması gereken” standardın üstünde çizilmiştir. Dolayısıyla bir kadın işçinin yaşantısını ve dilini başarılı biçimde sergilemiş bir metin karşımızdaki. Eğitimsiz emekçi bir kadının aile içindeki rolü ve dilini başarılı biçimde
yansıttığını söylesek de çizdiği karakter ile konuşan sesin uyumlu olduğunu
söylemek biraz güç. Şahiner’in geçmişindeki işçilik deneyimleri Leyla’nın
atölyedeki işçilik dönemine ait sesi yakalamada işlevli olmuş görünse de karakterin geliştirilip dönüştürülmesi sürecinde bu başarının aynı seviyede
yakalandığını söylemek güç görünüyor.