25 Eylül 2020 Cuma

II. ABDULHAMİD'E SUİKAST GİRİŞİMİ VE "BİR ANLIK GECİKME" ŞİİRİ ÜZERİNE

Çağının tanıklığını yapmak kuşkusuz bir aydın tutumu olarak ifade edilir. Ama bu tanıklık öyle anlar olur ki yetersiz kalır ve alelâde gerçekler karşısında bir tutum takınmak; daha açık bir ifadeyle “taraf” olmak zorunluluk haline gelir. 

 ***

Lise Ders Kitaplarında Anlatılmayan Tevfik Fikret

Osmanlının son döneminde yetişen Tevfik Fikret’in eserleri onu tanımak açısından bizlere fazlasıyla malzeme sunar. Onun şiir dünyası, yaşadığı dönemin bir izdüşümü gibidir. Şairliğinin yanında sanat konusundaki birikimi, fikirleri ve ressamlığıyla da dikkat çeken Fikret, Osmanlı şiir geleneğindeki klasik bütün anlayışları reddeden, hâkim Divan şiirine hem biçimsel hem de içerik açısından karşıt bir şairdir. Edebiyat tarihi araştırmacıları onun şiir anlayışını Serveti Fünun dönemi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırır çoğunlukla. Bu ayırım da giderek şiirlerinde uzlaşmaz çelişkiler olduğuna dair bir yaklaşımın yaygınlaşmasına neden olur. 

Fikret’in şiiri, Serveti Fünun dergisinde iken henüz gerçek sesini bulamamıştır. Bu süreçte daha çok Fransız edebiyatının etkisinde genç bir şairdir. Fikret’in dergicilik serüveni, İstibdadın ağır sansürü altında ezildikten sonra, tüm gücüyle iktidarı hedef almaya başlar. İktidarın kanlı eylemlerini, hırsızlıklarını, rüşvetçiliğini vb. her türlü ahlaksızlığını hem de muazzam bir estetik söyleyişle dile getirecektir. Elbette bu şiirlerini yayımlama şansı olmadığı için, bu şiirler gizli toplantılarda okunacak, elden ele çoğaltılacak ve giderek iktidar karşıtı genç kuşakların birer bildirisine dönüşecektir.

NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN TİYATRO OYUNLARI

Necip Fazıl edebiyatımızda her ne kadar şair kimliği ile öne çıksa da fikri yönü ve tiyatrolarıyla da dikkat çekmiştir. Öteden beri İslamcılık düşüncesinin önemli taşıyıcılarından biri addedilen Kısakürek’e göre tiyatro, ideallerini anlatabileceği “üstün ve dokunaklı” bir araçtır. Bu sebeple, özellikle tiyatro eserlerinde felsefi yönün daha derinlikli ve açık biçimde ortaya çıktığı görülür. Bu düşünceler kimi zaman bir tirad havasında ifade edilirken, kimi zaman da karakterlerin şahsi özellikleri ve söylemleri üzerinden yükselir.

Ağırlıklı olarak, Allah ve buna bağlı olarak inanç, ruh, mânâ ve ahlâk konularına ağırlık verdiği eserlerinde bizim inceleme alanımıza giren Tohum ve Para’da da “ahlak” konusu öne çıkar. Ahlak konusundaki tezlerini, karakterler üzerinden anlatırken, kimi kavramların, vatan, millet vb. gibi kavramların nasıl suiistimal edildiğine de ibretle tanık oluruz.

TÜRK TİYATROSUNDA BATI İMGESİ


Türklerdeki “Batı algısı” ve “Batı kurgularını” anlamak için Batı ile kurulan ilişkilerin geçmişine bakmak gerekmektedir. Aslında Doğu-Batı imgesi ağırlıklı olarak Sanayi Devrimi’nden sonra gelişen bir coğrafi, kültürel ve egemenlik ayırımı formuna bürünmüştür. Dünyanın merkezinin giderek Batı’ya ve Batılı ülkelere kayması, aslında dünyadaki güç yoğunlaşmasının ve sermaye birikiminin de Batı’ya kaymasıyla yakından ilgilidir.

Türk tarihinde çeşitli kültür değişimleri söz konusudur. Farklı tarihsel dönemlerde ve farklı dinamiklerle gelişen bu değişimlerin son halkası kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşudur. Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılışı, çeşitli dinlerde ve etnik ayrımlarda çeşitli halkları yönetmesi sürecinden sonra gelen, karşılıklı bir kültür alışverişi çerçevesi içinde gelişen bu süreç çoğunlukla, Batılılaşma isteği ve bu yoldaki denemeler olarak görülmelidir. [2]

GÜLMENİN TARİHİ: DİNSEL METİNLERDE GÜLME


“Ve Sara dedi: Allah beni güldürdü, her işiten benimle beraber gülecektir”
[1]

Eski Ahit’ten bu yana gülme bir biçimde sözün ya da metnin konusu olagelmiştir. Bunun en eski örneği Tevrat’ta anlatılan ve İshak’ın doğumunu anlatan hikayede karşımıza çıkmaktadır. Sara’nın oğlu İshak, döllenmeden doğmamıştır. Tanrı, Sara’ya dokunmuş ve bu aşkın dokunuştan İshak doğmuştur. Bunun karşısında Sara, duygusunu gülme ile açığa vurur. Bu yaratımdan duyulan büyük kıvancın yansımasıdır aslında. Öte yandan Sara, burada gülmenin belki de en önemli boyutuna vurgu yapar. Gülmenin toplumsallığı ve bulaşıcılığına...

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...