Kral
Lear, Shakespeare’in en ünlü tragedyalarındandır. Oyun kısaca yaşlandıktan
sonra tahtını kızları arasında paylaştırıp kenara çekilmek; yaşamının son
demlerini zevk ve sefa içinde geçirmek isteyen Kral Lear’ın tercihlerini
yaparken düştüğü hataları ve bu hatalar sonucunda vardığı insani olgunluk
düzeyini konu alır. Shakespeare bu oyun üzerinden, kusurlu olmanın
farkındalığını ve bu yolda yaşanan serüvenleri, oyunun çok katmanlı dünyasından
hareketle anlatmaya girişmiştir. Tabi bu yolda aile dinamikleri kadar güç ve
iktidar ilişkilerini de sorgulamaya girişir. İlk defa 1606’da sahnelenen bu
trajedi, genel olarak kasvetli bir atmosferde geçer. Özellikle oyunda özel
ağırlığı olan bir fırtına sahnesi vardır ki anlatının bütünü ve iletisi
açısından özel bir ağırlığa sahiptir.
Kral
Lear, tahtını, üç kızı (Goneril, Regan ve Cordelia) arasında bölüştürecekken
bunu bir kibir törenine dönüştürür. Karar verirken de kibrinin, parlayan
duygularının etkisi altında kalan Kral Lear, iki kızına mirasta öncelik
tanıyarak ilk trajik hatasını gerçekleştirir. Bundan sonra ise yaşadığı hayal
kırıklıkları ve ihanetler ile deliliğe doğru kademeli olarak ilerler.