27 Şubat 2022 Pazar

KRAL LEAR OYUNUNUN ANALİZİ

Kral Lear, Shakespeare’in en ünlü tragedyalarındandır. Oyun kısaca yaşlandıktan sonra tahtını kızları arasında paylaştırıp kenara çekilmek; yaşamının son demlerini zevk ve sefa içinde geçirmek isteyen Kral Lear’ın tercihlerini yaparken düştüğü hataları ve bu hatalar sonucunda vardığı insani olgunluk düzeyini konu alır. Shakespeare bu oyun üzerinden, kusurlu olmanın farkındalığını ve bu yolda yaşanan serüvenleri, oyunun çok katmanlı dünyasından hareketle anlatmaya girişmiştir. Tabi bu yolda aile dinamikleri kadar güç ve iktidar ilişkilerini de sorgulamaya girişir. İlk defa 1606’da sahnelenen bu trajedi, genel olarak kasvetli bir atmosferde geçer. Özellikle oyunda özel ağırlığı olan bir fırtına sahnesi vardır ki anlatının bütünü ve iletisi açısından özel bir ağırlığa sahiptir.

Kral Lear, tahtını, üç kızı (Goneril, Regan ve Cordelia) arasında bölüştürecekken bunu bir kibir törenine dönüştürür. Karar verirken de kibrinin, parlayan duygularının etkisi altında kalan Kral Lear, iki kızına mirasta öncelik tanıyarak ilk trajik hatasını gerçekleştirir. Bundan sonra ise yaşadığı hayal kırıklıkları ve ihanetler ile deliliğe doğru kademeli olarak ilerler.

Oyunda, Kral Lear’ın hikâyesine paralel yürüyen bir yan oyun (sub-plot)  daha vardır ki, bu da Gloucester ve oğullarının hikâyesidir. Gloucester’in biri “meşru” evliliğinden (Edgar) birisi de “gayrimeşru” ilişkiyle doğmuş (Edmund) iki oğlu arasındaki iktidar çatışmasını konu olan bu yan hikâye, ana oyunla iç içe geçtiği gibi bir yandan da ana oyunun iletisini besler. Karakterlerinin nitelikleri, amaçları ve hatta farklı cinsiyetleriyle başka bir bakış sunan bu yan oyun, son kertede bizi ana oyunla kesişen bir izleğe ulaştırır.

Kral Lear oyunun daha başında, oyunun bütün sorunu ortaya serilir. Bunlar ortaya konulduktan sonra sorunların nasıl çözüleceği meselesine odaklanır. Erken tanıma sahnesi sonunda olay, durum ve kişiler açıkça tanıtılmış olur. Ancak ana olay dizisi dışında başka yan olaylar da vardır. Shakespeare’de de yan olaylar ana olayı etkiler. Dolayısıyla birbiriyle örülmüş, geçişkenli bir olaylar dizisidir karşımızdaki.

 

KOMİK VE SOYTARININ İŞLEVİ

Shakespeare oyunlarında, stok tiplerden biri soytarıdır. Soytarılar neredeyse oyunlarının tipik bir kişisi olarak her daim çıkar karşımıza. Öyle ki bazı oyunlarındaki soytarılar, oyunlarının bile ötesine geçen üne kavuşmuştur. Kuşkusuz bunda Shakespeare’in karakter yaratmadaki becerisi kadar bu soytarılara yüklediği anlam ve misyon da etkilidir.

Kral Lear oyununda da adı doğrudan “Soytarı” olan bir oyun kişisi vardır. Ama işlevsel manada baktığımızda bu sahici soytarı kadar, en az onun kadar “soytarı” olan başka kişiler de vardır. Tom (Edgar), Gloucester ve bizzat Kral Lear’ın kendisi de “diğer soytarılar” olarak sıralanabilir. Bu kişiler de oyunun iletisi, felsefesi, dinamizmi ve komik üretme yolları açısından “soytarı” misyonunu yüklenirken, oyundaki esas Soytarı’ya farklı bir alan da açmış olurlar. Ki Shakespeare’in birçok oyununda olduğu gibi bu oyunda da soytarı sadece bir eğlence ya da komik üretme aracı değildir.

***


Bu oyunda tragedya ile fars öğeleri iç içe geçmiştir. Bunda soytarı rolündeki kişilerin ve komik üretme yöntemlerinin etkili olduğu söylenebilir. Öyle ki esas Soytarı, oyunda en az “soytarı” olan kişi gibidir. Zaten Soytarı’nın sözleri, diğer oyun kişilerine karşı tutum ve davranışları adeta onu bilge bir karakter seviyesine yükseltir. “Bu oyunda tragedya içinde komedya, komedya içinde tragedya vardır. Başka deyişle Grotesk’in doruğu bu oyunda denenmiştir.”[1]

Soytarı’nın dikkat çeken bir başka boyutu, onun klasik tiyatrodaki koronun misyonunu üstlenmiş olmasıdır. Bir yanıyla dengesiz, sıra dışı, genel ahlaki değerlerin dışında olan, ölçüsüz konuşup herkesle ve hatta Kral’la bile alay eden bir oyun kişisi diğer yanıyla da bilgece duruşu ve sözleriyle oyun kişilerinin göremediklerini; ama seyircinin gördüklerini dillendiren, dolayısıyla seyirciyle doğrudan bağ kuran bir üçüncü gözdür karşımızdaki.

Dikkat edilirse bu durum süreç içinde değil, daha Soytarı’nın göründüğü ilk sahneden itibaren yapılandırılır. Oyunun başında simge niteliğindeki “külah”ıyla sahneye giren Soytarı; kafasındaki külahı alıp Kent’in başına geçiriverir.

“Hadi, al külahımı! Bak, bu adam kızlarından ikisini kendinden uzaklaştırdı. Üçüncüye de istemeden iyilik etmiş oldu. Peşinden gitmeye kararlıysan külahımı giymek zorundasın. (Kral’a) Sen nasılsın bakalım, amca? Ah keşke, iki külahım, iki kızım olaydı!”[2]

Bu hareketiyle Soytarı, daha ilk andan itibaren Kral’ın hatalarını yüzüne vurmaya, kararlarındaki hataları ortaya koymaya başlar. Bu hareketle yazar, oyun kişisini ve çevresindeki diğer kişileri, yanılgıları yönüyle başka bir yere yerleştirirken bir yanıyla da trajik olana dair bir önseme sunar. En önemlisi de Soytarı, bu hareketiyle bütün saray eşrafından kendini ayrıştırmış olur.

Bu oyunda Soytarı aynı anda birkaç işlev üstlenmiştir. Mesela güldürme işlevi dışında bir de Kral’ın delirmesinin önüne geçme misyonu vardır. Bunu yerine göre, hem onu güldürerek hem de sakinleştirmeye çalışarak yapar (Uyarı ve tenkitlerini de eksik etmeden tabi!). Kral felakete uğradıktan ve çocuklarının ihanetiyle yüzleştikten sonra, oyunun başında Kral’ı sert sözlerle tenkit eden, Kral’la alay eden o soytarı gitmiş, yerine müşfik, kucaklayıcı ve olgun bir oyun kişisi gelmiş gibidir. Kuşkusuz bu sadece Kral’la ilişkisi bağlamında bir bakış açısıdır. Ki Soytarı, Lear’ın yanındaki diğer kişilerle alay etmeye, söz oyunları yapmaya devam eder.

“Güldürücü bir kişiden çok, bir tragedya kişisi olan bu soytarının, Lear'a karşı iki görevi vardır: Birincisi, gerçekleri tüm çıplaklığıyla ona göstermek, Cordelia'yı kovup varını yoğunu iki büyük kızı arasında paylaştırmakla ne denli yanıldığını ona her fırsatta anlatmaktır. Ikincisi de, yaşlı kralı şakalarıyla avutmak, çektiği acılardan ötürü delirmesine engel olmaktır.”[3]

***

Gloucester, oyunda kralın taraftarı olarak öne çıkar. En önemli özelliği olgunluğu ve sadakatidir. Kral’ın kızları hakkındaki hatalı yargılarını önceden görerek tıpkı Kent gibi kralı uyarır; ama bu nafile bir çabadır. Kral için isabetli tespitler yapan Gloucester’ın kendi evlatları söz konusu olunca büyük bir yanılgıya düşmesi ise trajikomiktir. “Shakespeare'in Kral Lear’inde, trajikle komiğin üst düzeyde kaynaştırıldığını, tragedyanın ötesinde bir ciddi groteskin var edildigini izleriz. Lear’in içinde yaşadığı dünyada, insanın yazgısına ilişkin, ironik, acı ve grotesk sahneler yer alır. Burada bütün kişiler, toplumsal konumlarından alaşağı edilip her açıdan çırılçıplak bir duruma getirilmişlerdir.”[4]

Aslında Gloucester tam bir soytarı gibi komiklikler yapmaz. Metinde Edmund tarafından oyuna getirilmesi dışında oldukça olgun ve akıllı bir adam profili taşır. Ama Gloucester söz konusu olunca daha çok hareket komiğinden bahsetmek gerekiyor. Gloucester bir soytarı gibi davranmasa da beyaz sakallarının yolunması ya da kendisini uçurumdan atma sahnesi tipik bir fars olarak tabir edilir. “Gerçekten de tragedya içinde seyirciyi tökezletmeden gülünç öğeleri getirmek oldukça zor bir iştir, ustalık ister. Shakespeare bunun en büyük dehasıdır. Yüzeyde yalın bir soytarılık gibi görünen gülünç hareketlerin derinine inildikçe trajik akım hissedilmeye başlanır.”[5]

Oyunda üvey kardeşinin ihanetine uğrayan Edgar, izini kaybettirmek için deli kılığına bürünüp kendini Tom olarak tanıtır. Tom, yaşadığı ihaneti fark edip bir çözüm arayışına girdiğinde ise ilk sığınağı doğa olur. Çöküş yaşayan her karakterin (Gloucester, Edgar ve Kral Lear) bu süreçlerde doğaya dönüş yapmaları dikkate değerdir. Zaten yaşanan krizler genel olarak bir taraftan insan-insan ilişkileri diğer taraftan da insan-doğa ilişkileri düzleminde ele alınmıştır. Aksiyon bu anlamıyla da iki boyutludur. İnsan ilişkilerinde ve suç ortamında beliren fiziksel aksiyon diğeri de doğa ile kurulan ilişkide beliren ve evrensel sorgulamalara sevk eden tinsel aksiyon düzlemidir.



KAHRAMANI TRAJİK YAPAN UNSURLAR
 

Shakespeare’in Kral Lear oyunu, ruhsal bir dramın ötesinde evrensel birtakım kavramları sorgulamaya da girişir. Bu anlamda sadece insanlar arası çelişkilerden değil, insanla toplum, insanla doğa arasındaki ilişki ve çelişkileri sorgulamasıyla dikkat çeker. Dolayısıyla oyun, tercihleri sonucu trajik sona sürüklenen bir muktedirin, çevresinden başlayarak, doğayla ve ilahi güçlerle mücadelesi olarak da okunabilir.

Oyun, insanın (bu bir kral dahi olsa) kendini tanıma eksikliğinin kaosa ve dolayısıyla bir trajediye neden olabileceğine ibretlik bir başyapıttır. Lear’ın en büyük trajedisi ise çoğu insanın hayatına ilişkin muhasebeler yapıp kenara çekildiği bir dinginlik dönemine rast gelmektedir. Ömrünün sonunda bu dinginlik ve safahat arzusuyla sorumluluklardan kurtularak yaşamını zevk içinde geçirmek isteyen Kral Lear, başta güven duyduğu yakın çevresi olmak üzere adeta tüm doğa güçleri ve Tanrısal güçlerle mücadeleye girişerek bambaşka ve sahici bir olgunluk seviyesine ulaşır.

Kral Lear’ı trajik yapan bazı gerekçeler vardır. Bunların ilki, kendi döneminin inançları gereği sorumluluklarından kaçıp krallığını ve yetkilerini kızları arasında paylaştırmasıdır. Tanrısal bir görevden kaçmak da haliyle cezasız kalmaz! İkincisi ise Kral Lear, yaşlı olmakla birlikte gençlere taş çıkartacak faaliyetler içindedir. Şarap meclislerinde, av partilerinde boy gösterir. Yani yaşına rağmen gücü kuvveti hayli yerindedir. Oyunun başında ava çıktığı, dönüşte yemeğinin hızlıca hazırlanmasını emrettiği görülür. Yani kenara çekilmesini gerektirecek somut bir fiziksel zorunluluk yoktur.

Diğer bir yanılgısı ise hem sorumluluktan kaçıp yetkilerini devreder; ama yine de kendisine “eskisi gibi” davranılmasını, bir krala gösterilen hürmetin gösterilmesini bekler. Dolayısıyla hala gücün yerindeyken sorumluluktan kaçıp yetkilerini devredersen, rezil rüsva olursun, mesajı açıkça ortadadır.

Kralın başka bir yanılgısı ise “vermek” ile ilgilidir. Yani sorumluluklarını, yetkilerini ve gücünü ya devredersin ya da devretmezsin! Bunun bir ortası yoktur. Dolayısıyla bencilce bir düşünceyle çıkılan yolun sonu hezimet olmuştur. Son kertede iktidar dünyevi bir güçtür (kuşkusuz o dönem inançlarında bunun tinsel boyutunu atlamadan ifade ediyorum). Dünyevi bir güçten vazgeçip onun getirdiği avantajları talep etmek, sorumluluktan kaçarken, sorumluluklarla elde edilebilecek şan ve yetkileri de kullanmaya devam etmeyi istemek bir çelişkidir. Zaten Kral yaşadığı deneyimlerin sonucunda bu çelişkili benciliğinden sıyrılıp hatasını anlayacaktır. Ancak iş işten geçmiş olacaktır.

Kral Lear’ın bir diğer yanılgısı, sevgi algısındaki öznel ölçütlerdir. Kral’ın biraz da karakter özelliği olarak öne çıkan bencil bir algısı vardır. Bu özelliği nedeniyle dalkavuklukla gerçek sevgiyi ayırt edemeyecek kadar körleşmiştir.

“Kral Lear, emeklilik yaşı gelince ülkesini kızları arasında paylaştırmakla akıllıca bir iş yaptığını sanmıştır. Bu paylaştırmada kullandığı ölçü ise çocuklarının kendine olan sevgisinin boyutudur. Sevgisini en abartılı biçimde dile getiren en büyük payı alacaktır. Oysa bir kralın, ne ülkesini bölmeye, ne de bu bölme işleminde öznel ve duygusal ölçüler kullanmaya hakkı olmamalıdır.” [6]

***

METNİN TAMAMI İÇİN: 

https://www.mimesis-dergi.org/2022/01/hikayenin-bittigi-yerde-hayati-yeniden-kesfetmek/?fbclid=IwAR0wciCEuPfeZnMyJn4ztOgjgSVSQYHxGWilB854e-WVDuzSn-yXyF3jeLc#_edn1

KAYNAKÇA

-  W. Shakespeare, Kral Lear, Çev. Özdemir Nutku, İş Bankası Yay., İstanbul, 2009 

-  Nezih Onur, Başlıca Temalarıyla Kral Lear

(http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/185/165)

-  Cebrail Esen, Shakespeare Oyunlarındaki Karakterlerin Yorumunda Diksiyon Enerji ilişkisi, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Enstitüsü Tiyatro Ana Sanat Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2005

-  Mina Urgan, Shakespeare ve Hamlet, Yapı Kredi Yay. İstanbul, 2014

-  Mina Urgan, İngiliz Edebiyatı Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010

-  Henry Bergson, Gülme, çev. Devrim Çetinkasap, Türkiye İş Bankası yayınları, 4. Basım, İstanbul, 2019

-  Gamze Haklı Geray, Kralın Trajedisi, Yaşlılık, Erkek Kaygısı veya Antifeminist Bir Oyun, 2020,  https://oggito.com

-  Zeynep Bilge, Kuru Gürültü: (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/13549)

 https://feanorunyazilari.wordpress.com/2020/11/01/kral-johnun-yasami-ve-olumu/amp/

William Shakespeare, Veronalı İki Beyzade, Remzi Kitabevi, Çev. Bülent Bozkurt, 2008

-  W.Shakespeare, IV. Henry, Türkçesi: Bülent Bozkurt, Remzi Kitabevi, 4. Basım, 2004

-  Özdemir Nutku, Dram Sanatı Tiyatroya Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001

-  Mehmet Özbek, “'Kral Lear' Özelinde Shakespeare Tragedyasının Sinematografik İzdüşümü Akira Kurosawa-Ran Örneklemi”, Yüksel Lisans Tezi, İstanbul Üniv. İstanbul, 2011



[1] Özdemir Nutku, Dram Sanatı Tiyatroya Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001, S. 65

[2] W. Shakespeare, Kral Lear, Çev. Özdemir Nutku, İş Bankası Yay., İstanbul, 2009, S.93 

[3] Mina Urgan, İngiliz Edebiyatı Tarihi, YKY, İstanbul, 2010,

[4] Özdemir Nutku, Dram Sanatı Tiyatroya Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001, S. 65

[5] Özdemir Nutku, Dram Sanatı Tiyatroya Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001, S. 64

[6] Cebrail Esen, Shakespeare Oyunlarındaki Karakterlerin Yorumunda Diksiyon Enerji ilişkisi,  Bilkent Üniv., Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, S. 25

[7] Mina Urgan, İngiliz Edebiyatı Tarihi, YKY, İstanbul, 2010, S. 244-245

[8] W. Shakespeare, Kral Lear, Çev. Özdemir Nutku, İş Bankası Yay., İstanbul, 2009, S.72-73 

[9] Son bir gayretle Cordella’nın öldürüleceğini söyleyip ölümünü engellemeye çalışır.

[10] Mina Urgan, İngiliz Edebiyatı Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010, S. 230

[11] Özdemir Nutku, Dram Sanatı Tiyatroya Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001, S. 54

[12] Özdemir Nutku, Dram Sanatı Tiyatroya Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2001, S. 168

[13] Bu konu için Mehmet Özbek’in “'Kral Lear' Özelinde Shakespeare Tragedyasının Sinematografik İzdüşümü Akira Kurosawa-Ran Örneklemi” adlı yüksek lisans tezine başvurulabilir.

[14] Süreyya Karacabey, Shakespeare’in Oyunlarında Doğa ve Doğa Üstü Güçler, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, c. 10, sayı. 10, s. 115-119, 1992

[15] Elif Aydınalp, Shakespeare’in Teatralliği: Hamlet, Macbeth ve Othello, Yedi: Sanat Tasarım ve Bilim Dergisi, s. 1-9, 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...