29 Kasım 2022 Salı

MEŞRUTİYET DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU

Köklü bir sahne geleneğine sahip olan Osmanlı aydınlarının bilhassa Batılı tiyatro anlayışını kavraması ve yaygın bir şekilde hızla geliştirmeye başlamaları bu gelenekten kaynaklanmıştır diyebiliriz. Başka bir deyişle geleneksel tiyatronun da yardımıyla Batılı tiyatro anlayışı hem bu sanatın üreticileri hem de seyircisi tarafında kısa bir sürede kabul görmüş ve içselleştirilmiştir.

24 Kasım 2022 Perşembe

OSMANLI DÖNEMİ TÜRK TİYATROSU: TAHSİN NAHİT ÖRNEĞİ

Türk edebiyatında özellikle Fecr-i Atî topluluğu ile anılan Tahsin Nahit, 1887 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Gülhane Askerî Rüştiyesi matematik öğretmenlerinden Yarbay Âsaf Bey'in oğlu olan Nahid’in annesi Kafkasyalı bir Çerkezdir.


Tahsin Nahit, eğitimini Soğuk Çeşme Askerî Rüştiyesi, Galatasaray Sultanîsi ve Hukuk Mektebi gibi okullarda sürdürmüştür. Ancak Galatasaray Sultanîsi ve Hukuk Mektebi’ni tamamlayamadan bu okullardan ayrılmıştır.

“Nahit, Galatasaray Spor kulübü kurucularından ve ilk futbol takımında oynayanlardan olup Galatasaray Sultanisi ve Hukuk Mektebinde eğitim görmüş ve daha sonra edebiyata yönelmiştir.”[1]

FECRİ ATİ TOPLULUĞU (1909 – 1912)

23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi Osmanlı kültür ve sanat yaşamında büyük değişimler yaratmıştır. Özellikle Abdülhamit dönemiyle özdeşleşen sansürün göreceli olarak ortadan kalkması ülke tarihinde görülmemiş bir basın ve sanat dalgası yaratır. Bu tarihten sonraki birkaç yıl içinde çoğu kısa ömürlü olsa da yayın hayatında görülen dergi ve gazetelerin sayısı 200’ü aşmıştır.

“Anarşi derecesine varan bir yazı hürriyeti edebî eserlerde de kendini gösterir. Önemli ortak vasıfları II. Abdülhamid’in şahsını, devrini, rejimini kötülemek ve ona hakaret etmek olan, çoğu asgarî sanat ve edebiyat zevkinden mahrum bir yığın şiir, tiyatro, roman ve hikâye bu dönemin edebî mahsullerini teşkil eder.”[1]

"CHE'NİN İNTİKAMCISI"


Monika Ertl
, genç yaşta sosyalizmi benimsemiş Alman bir kadın. Kadının Ernesto Che Guevara'nın ellerini de kestiği iddia edilen acımasız infazcısı Bolivyalı Albay Roberto Pereira'yı öldürdüğünü biliyor muydunuz? Bu yüzden de "Che'nin intikamcısı" olarak tanındı.

Ernesto Che Guevara, 9 Ekim 1967 tarihinde Bolivya ordusu tarafından yakalanmış ve infaz edilmişti. Öldürüldükten sonra Che'nin elleri kesilmiştir.

23 Kasım 2022 Çarşamba

TÜRKİYE'DE ŞİDDETİN KAYNAKLARI

Ülkemizde şiddet vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Kadın cinayetleri başta olmak üzere, çocuklara yönelik türlü şiddet vakalarına, muhalefete dönük sindirme ve bastırma vakaları da eklendiğinde şiddet vakalarındaki artışın doğrudan siyasal erkin bu konuda gösterdiği iradeden bağımsız düşünülemeyeceği değerlendirilmektedir.

Özellikle toplumsal eylem ve protestolara dönük ölçüsüz devlet şiddetinin boyutları giderek artıyor. Bunun en önemli gerekçelerinden biri ise “cezasızlık halinin” ve şiddet uygulayanlara dönük yaptırımların yetersizliği olarak görülmeli.

EKONOMİDE DEĞERLİ YALNIZLIK: AKP'NİN BORÇ SARMALI VE EKONOMİDEKİ KARA DELİKLER

AKP’nin iktidara geldiği yıllar dünya ölçeğinde yüksek miktarda likidite olan yıllardır. AB ve ABD merkez bankalarının izlediği düşük ya da sabit faiz politikaları nazara alındığında sıcak paranın gelişmekte olan ülkelere doğru kayması, söz konusu ülkelere önemli bir likidite imkanı sunmuştur. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2012 yılına kadarki süreçte belli makroekonomik göstergedeki olumlu havanın bu konjonktürden okunması yerinde olacaktır. Hülasa enflasyonda dalgalı da olsa yaşanan düşme eğilimi, faizde 2006-2008 dönemi hariç 2012 yılına kadar devam eden düşüş eğilimi ve bütçe dengesi gibi noktalarda olumlu bir havanın oluşmasında etkili olmuştur. Ancak büyüme noktasında olumlu bir hava öne çıkarıldığı halde işsizlik ve cari dengede kronikleşen başarısızlığın bu dönemde de sürdüğü görülmektedir.

10 Kasım 2022 Perşembe

JAMES MCTEİGUE SİNEMASI VE BAZI FİLMLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

Dünya sinema tarihini etkileyen filmler içinde belki de son yıllarda kendinden en çok bahsettiren filmlerden biri olan Matrix’in yönetmen yardımcı koltuğunda oturan J. Macteigue, çok sayıda dikkat çeken film ve diziye imza atmıştır. Yakın zamanda gösterime giren Matrix’in devam filminin yönetim kadrosunda yer almasa da ilk film ile son Matrix arasında dikkat çeken bir anlatı ve hikâye farkı da açıkça görünüyor. Kuşkusuz senaryonun sınırlılıkları da bunda etkili olabileceği gibi, yönetmenliğin filmde belirleyici rol oynadığını düşünenlerdenim. Kadrosu, senaryosu ne kadar mükemmel olsa da her yönüyle donanımlı bir yönetmen elinden çıkmayan yapımların bu anlamda çok da şanslı olamadığı kanaatindeyim.

Bu çalışmamda dünya sinema tarihinde özellikle son 20 yılda oldukça ses getiren filmlere imza attığını düşündüğüm Macteigue’nin üç yapımına yer vermeye çalışacağım. Çalışmada yönetmenin anlatım dili ve konu seçimine odaklanırken, özellikle filmlerindeki benzer ve farklılaşan yanları da belirlemeye çalışacağım.

MARKSİZME YENİ BİR BAKIŞ: FREDRİC JAMESON

Postmodern felsefenin çok katmanlı ve karmaşık yapısı bu felsefe içinde tarif edilen düşünürlerin birbirinden derin ayırımlar içinde varlık göstermelerine de neden olmuştur. Söz konusu düşünürler arasındaki farklılıklar bazen o kadar ileri gitmektedir ki bunlar karşıtlık noktasına ulaşmasına rağmen aynı felsefi düzlem içinde değerlendirilmeleri ilginç bir durum olmaktadır.

Fredric Jameson, Lyotard, Baudrillard, Foucault gibi modernizme eleştirel yaklaşan düşünürler, gelişmiş Batı toplumlarında modernliğin derin bir dönüşüm geçirdiğini savunurlar. Habermas, ve Giddens gibi düşünürler ise içinde yaşadığımız dönemin bir kopuştan çok modernliğin bir devamı olduğu savındadırlar. (Tüzen, 2008: 148).

JEAN BAUDRİLLARD VE SİMÜLASYON KURAMI

Postmodern düşünce içinde anılan Baudrillard, genel olarak tek bir felsefi akım, siyasi görüş, toplumsal hareket içinde değerlendirilmez. Kendine has bir düşünce sistematiği olan Baudrillard, erken yaşta Nietzsche üzerine bir tez yazar.[1]  Aynı sürecin devamında Almanca öğretmenliği yapmış ve akademide Roland Barthes ve Henri Lefebvre gibi dönemin iki önemli isimden ders alıp onlardan büyük oranda etkilenir. Özellikle Barthes’ın göstergebilim metodundan etkilenen Baudrillard, bu metodu geliştirerek, bunu nesnelere yönelik çözümlemelerde kullanmıştır.[2]

POSTMODERNİZM NEDİR? PORTMODERNİZM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER


Geleneksel düşünme biçimimiz, yaşadığımız çağ ve o çağa ilişkin üretim/ paylaşım ilişkileri, eğitim, kültür ve ahlak gibi bir dizi “şeyden” etkilenir. Bu neden önemlidir? Çünkü en basit ifadeyle bir şeyi tanımlarken dahi düşünme biçimimiz ve içinde yaşadığımız çağın nevi özellikleri temel belirleyici olabilmektedir. Buradan hareketle ele alındığında aslında tam bir geçiş noktasında yer aldığımız kanaati yaygın olarak dillenmektedir. Kuşkusuz buna dair söylenecek çok şey var; ancak yaşadığımız çağ artık “modernite” içinde ya da kapitalizmin gelişme çağının sınırlarında tarif edilebilmekten hayli uzaklaşmıştır. Etrafımızı çevreleyen uyaranlar bile 5-10 yıl öncesinin çok ötesindedir. Elbette bu yargıya dair söylenecek ve dile getirilecek pek çok tez ya da anti tez söz konusu. Ancak şu tespitlere kimse itiraz edemez: Bugünün dünyası artık iki dünya savaşı geçirmiş; durmadan bölgesel savaşlar, yıkımlar, işgaller, katliamlar ve krizlerle yüz yüze gelen bir dünyadır. Dolayısıyla böyle bir dünyayı şimdi ve geçmişle bir tutmak zaten mümkün değil, ama şimdiyi tüm bu saydıklarımızdan bağımsız ve ondan kopuk tarif etmek de bana göre mümkün değil.

9 Kasım 2022 Çarşamba

TOM STOPPARD TİYATROSU VE “ROSENCRANTZ VE GUILDENSTERN ÖLDÜLER” OYUNU ÜZERİNE

En önemli Çağdaş İngiliz oyun yazarlarından biri olarak kabul edilen Tom Stoppard, 3 Temmuz 1937 de Çekoslavakya’da doğar. Çocukluk dönemi II. Dünya savaşı ve istilalar dönemine denk gelir. Savaşın yarattığı zorunluluklar nedeniyle sırasıyla Singapur, Hindistan ve İngiltere’ye gitmek zorunda kalır. İngiltere’ye yerleşip vatandaş olur. Genç yaşta gazetecilik mesleğine başlar.

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...