21 Şubat 2018 Çarşamba

TARİHİN TEKERLEĞİNE ÇOMAK: KOMÜNİST MANİFESTO 170 YAŞINDA

ATEŞ

VII. yüzyılda Grekler, düşmanlarına karşı etkili bir silah icat ettiler. Bu sayede düşmanlarına karşı ciddi bir üstünlük elde etmiş ve dönemin en etkili ordularından birini yaratmışlardı. Öyle ki dünyanın en güçlü ordularından biri olan Pers ordusunun işgalini bile bertaraf etmeyi başarmışlardı bu silah sayesinde. Çeşitli kimyasalların bir araya gelmesiyle oluşturulan bu ateşin adı “Yunan ateşi” diye geçti tarih sayfalarına. Bu ateşin en önemli özelliği, su ile söndürülmeye çalışıldıkça daha da fazla tutuşmasıydı. Bu durum doğal olarak düşmanı çaresiz kılıyordu.
***
Tarih boyunca, silahların gücü yadsınamaz bir gerçeklik olarak duruyor karşımızda; ancak onları kullananların “insan” olması gerektiğini düşündüğümüzde, en az silahlar kadar güçlü bir “şey” çıkıyor karşımıza: FİKİRLER...


Fikirler, kendilerini yaratan koşullardan bağımsız olmamakla birlikte, bir eylemi koşutladığı sürece anlam kazanmış daima. Öyle ki fikirlerin hayat bulmasını ve kabul görmesini belirleyen temel kıstas da onların yaşamda sınanabilirliği olmuştur.

Köleci toplumu yıkan feodal toplumsal yapı ve onun üzerinde, feodalizmi yıkarak yükselen kapitalizm… Her biri ciddi toplumsal hareketlerden ivme alarak, ciddi alt üst oluşlar sonucu gelişen sistemler ve bunları yaratan toplumsal yapı ve bu yapının üstüne oturduğu (ve yine ondan beslendiği) fikirsel temel yapı…

Bir sınıf doğuyor

19. yüzyıl burjuvazinin, kendi sistemini kurduğu ve tüm egemenlik aygıtlarıyla bunu güçlendirdiği bir döneme denk gelir. On dokuzuncu yüzyıl aslında zenginleşen, üretim araçlarını elinde bulunduran burjuvazi ile emeğinden başka satacak hiçbir şeyi olmayanların arasındaki karşıtlığın gelişimini ve gericileşen kapitalist sistem karşısında yeni bir sınıfın doğuşunu da muştuluyordu: Proletarya (işçi sınıfı).

Burjuvazinin on dokuzuncu yüzyıldaki bu atağına karşılık yeni bir ekonomik, siyasal, sosyal sistem ihtiyacının da ilk nüveleri atılıyordu... Paris Komünü bu düşün ilk atılımıydı. 1871’de tutkulu ve gözü pek komünarların geleceğe ışık düşüren eylemi, 1917’de Sovyet Ekim Devrimi’yle tüm dünyayı saracak bir ateşe dönüşecekti. İşte bu tarihsel eşiklerin öngününde proletaryanın öncü komünist saflarında, bir savaşım öğretisi serpilip gelişiyordu. Maddi bir savaşım öğretisi olmasının yanında dâhiyane bir sanatsal yaratıcılık örneği olan bir yapıt: Komünist Manifesto


Burjuvazinin Kabusu Bir “Hayalet”

“Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor - Komünizm hayaleti. Avrupa'nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün avı için ittifak halindeler, Papa ile Çar, Metternich ile Guizot, Fransız radikalleri ile Alman polisleri...”

Komünistlerin tüm dünya ölçeğinde görüşlerini amaçlarını eğilimlerini yazılı olarak açıkça ortaya koymalarının ve burjuvazinin tüm kara çalmalarına bir manifesto ile son vermelerinin zamanı gelip çattığında, büyük komünist ustalar; Marks ve Engels yukarıdaki alıntıyla başlayan tarihsel bir yapıt vücuda getirdiler.

O ilk sözleriyle dönem Avrupa’sının resmini çiziyordu ve devam ediyordu:

"Komünistlerin, bakış tarzlarını, amaçlarını ve eğilimlerini tüm dünya önünde açıkça ortaya koymaları ve Komünizm hayaleti masalının karşısına bir parti manifestosuyla bizzat çıkmalarının tam zamanıdır. Bu amaçla en değişik milliyetlerden Komünistler Londra'da toplandılar ve İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, Flamanca ve Danimarka dilinde yayınlanmak üzere bu manifestoyu oluşturdular.”
O güne kadar işçi sınıfı ve onun öncü birliklerine yöneltilen tüm yalan yanlış iddia ve sözleri, kendi sınıfı olan işçi sınıfının dili ve yalınlığıyla ve en dolaysız biçimde ortaya koyan komünist önderler Marks ve Engels işçi sınıfına mücadelesinde rehberlik edecek bir program ortaya koymuş oluyorlardı.

“Komünistler, kendi görüşlerini ve amaçlarını gizlemeye tenezzül etmezler. Hedeflerine ancak tüm mevcut toplumsal koşulların (kapitalizmin) zorla yıkılmasıyla ulaşılabileceğini açıkça ilan ederler.” diye açık bir meydan okumayla da noktalanıyordu Manifesto…

Kuşkusuz kapitalizm karşıtlığı yeni değildi. Ama o güne değin kapitalist sisteme karşı yapılagelen tüm yakınma ve olumsuzlamaların ötesinde, kapitalizmin işleyiş yasalarından, mekanizmalarına; komünistlerin bunlar karşısındaki tutum ve görevlerine kadar… O güne değin “filozofların dünyayı yorumlama” çabalarının sınırlarını parçalayarak, onu değiştirme iddia ve yöntemlerinin geliştirilmesine kadar bütünsel bir savaşım programıydı bu. Ortaya çıktığı koşulları yalnızca yorumlamakla kalmıyor, kurulacak “yeni dünya”nın proleter bir anlayış ve disiplinle bilimsel bir çözümlemesini de yapıyordu.

Manifesto’nun doğduğu yıllar Avrupa’da, burjuvazi ekonomik üstünlüğünü siyasal alandan sosyal ve kültürel alanlara doğru açımlamaya başlamıştı. Manifesto’da kapitalizmin resmi çizilir adeta. Ama bu resim sadece dış görünüşü yansıtmaz. O, adeta kapitalizmin ruhunu da okur, ruhuna da!

Bilim ve teknikteki sıçramalı gelişmeler, üretici güçlerin olağanüstü gelişimi, yeni kapitalist sistemin feodalizmden kaynaklanan tüm engelleri yıka yıka ilerlemesi, manifaktür yerine büyük fabrikaların ortaya çıkması… İşte Manifesto, tüm bu toplumsal sarsıntıların bağrında; bunları proletaryanın lehine çözümleyerek şekillenir.

Elbette Manifesto pratik bir savaşım öğretisiydi; ancak burada aynı zamanda yazınsal üretim alanında bir savaşıma da tanık olmaktayız. Nasıl ki burjuvazi dün olduğu gibi bugün de bu alanda amansız bir savaşım yürütüyorsa, özellikle günümüzde de komünistlere, ilericilere karşı yazılı, sözlü ve görsel olarak birçok araçla saldırıyordu, saldırmaya da devam ediyor. Komünistler de burjuvazinin bu saldırılarına; gerçeği haykırarak, bu gerçeği dünyanın tüm proleterlerine taşıyarak ve bunu da o güne değin eşi benzeri görülmemiş bir açıklık ve öngörülülükle yapmışlardı; bugün de güncelliğini koruyarak ve her gelişme karşısında gücünü sınamaya devam ederek…

O, kaleme alındığı günden bugüne değin, temsil ettiği düşünceler ve iddialar noktasında sayısız saldırıya maruz kaldı. Ama bu saldırıların nafile olduğu aşikar! “Tarihin sonu” yalanlarıyla kimseyi kandıramayacakları da bir gerçek!

Emperyalist kapitalizmin içinde debelendiği krizler, üretim araçlarını her boyutuyla yıkıma uğratan politikaları ve buna karşıt olarak dünyanın en ücra köşelerinden dahi yükselen mücadele ve sosyalizm sloganları… Tarihin sonu ve istikrar martavallarını parçalayacak olan yine sınıfın ve onun öncü kurmayının geliştireceği ve büyüteceği sosyalizm ateşinden başkası değildir.

Manifesto’nun üstüne atılan çamur ya da su her neyse o daha da salkım saçak bir alev oldu hep, kendisi ve temsil ettiği “yeni bir dünya düşü” ile. Söndürülmeye çalışıldıkça daha da bir tutuştu. Karanlık zifirileştikçe nasıl ki en küçük ışık huzmesi dahi göz kamaştırıcı bir parıltıya dönüşür, o da bir “Yunan ateşi” oldu hep dünyanın tüm ezilenleri için!

O, Promethhttps://sahne-de.blogspot.com/2017/10/aiskhylos-zincire-vurulmus-prometheus.html?m=1eus’tan bu yana “dünyanın lanetlileri”nin sönmeyen ateşi oldu ve olmaya devam ediyor.

"Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var.


"BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ BİRLEŞİNİZ!”    Bknz: Sınıf Mücadelesi ve Edebiyat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...