1 Aralık 2014 Pazartesi

DİVAN ŞAİRLERİ

13. YÜZYIL

HOCA DEHHANİ

13. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında yaşadığı kabul edilen Hoca Dehhani'nin yaşamına ilişkin kesin bilgiler bulunmamaktadır. İsmnin sözcük anlamı nakışçı olan Dehhani’nin bu lakabı da nasıl aldığı bilinmemektedir. Kendisine dair tek belgesel bilgi, bilinen tek kasidesidir. Bu kasidede Horasan'dan Anadolu'ya geldiği ve yine oraya dönmek istediğini ifade eden bir beyit vardır.

Yüz urup tapuna geldi icâzet ver ana şâhâ

Ki yine devletinde ben görem mülk-i Horâsânî

(Çevirisi: Ey şah, yüz sürerek huzuruna geldi(m), ona (bana) icazet (izin) ver saltanatın döneminde Horasan memleketini yine göreyim.)

Hoca Dehhani'nin bir şiiri 14. yüzyıl başında hazırlanıp bitirilmiş olan Şeyhoğlu Mustafa'nın "Kenzü'l-Küberâ" adlı şair tezkiresi (şairler antolojisi) içinde bulunmaktadır. Hoca Dehhani'nin şiirlerinin tezkirelere girmesi ve tezkireciler tarafından anılması diğer başka şiirleri olmasına işaret etmektedir.

Hoca Dehhani’nin 15. yüzyılda Ömer Bin Mezld'in (Mecmuatü'n-nezair) tezkiresi ve yine aynı yüzyılda Eğridirli Hacı Kemal'in ("Camiu'n-nezair") tezkiresinde şiir örneği bulunmaktadır.

Hoca Dehhani'yi, Türk edebiyatına tekrar kazandıran isim Mehmet Fuat Köprülü’dür.

Mehmed Fuad Köprülü'ye göre Dehhani, Anadolu Selçuklu sultanı III. Alâeddin Keykubad döneminde (d. 1283 – 1302) Horasan'dan Anadolu'ya gelip yerleşmiş ve böylece sarayın koruması altına girmiştir.

16. yüzyıl tarihçilerinde Şikârî (Kararname adlı eserin yazarıdır), Hoca Dehhani'nin II. Alâeddin Keykubad'ın isteği ile Farsça olarak bir Selçuklu Şehnamesi hazırladığını bildirse de bu eserin yazması günümüze kadar gelememiştir.

Hoca Dehhani bilinen ilk divan şairidir. Hoca Dehhani'nin günümüzde bilinen 9 gazeli ve 1 kasidesi varıdr. Kasidesi toplam 74 beyitten oluşmuştur. Mehmet Fuat Köprülü ilk kez, 2 gazeli ile kasidesinin bazı parçalarını yayımlamıştır.

Köprülü, Dehhânî’yi Anadolu’da “lâdinî klasik şiirin başlangıcı” olarak kabul eder. Yani Köprülü'ye göre Anadolu coğrafyasında din dışı konulara yer veren ilk şair Dehhani olmuştur. Bu anlamda da din dışı konularda yazılmış gazel ve kasidenin Türk edebiyatında ilk örneklerini vermiştir.

Döneminde hemen bütün şairlerin dinî-tasavvufî konulara yönelmesine karşılık Dehhânî’nin şiiri bahar, gül, içki meclisleri gibi dünya zevklerini; hasret, arzu, heves, içli şikâyetler halinde dünyevî aşkın çeşitli tezahürlerini, hayatın geçiciliğini, bu yüzden içinde bulunulan zamanı hakkıyla yaşamak gerektiğini yer yer şuh bir eda ile aksettirir. Dehhânî’nin bugüne kadar ele geçen şiirleri bir kaside ve altı gazelden ibaret olup toplam yetmiş dört beyittir. İki gazeliyle kasidesinin bazı parçaları ilk defa Köprülü tarafından yayımlanmış, bunlara daha sonra Ömer b. Mezîd’in nazîre mecmuasında bulunan dört gazel daha ilâve edilmiştir.[1]

 MEVLANA

Belh doğumlu olan Mevlana Horasanlı mutasavvıflardan olup aslında Tasavvufi Türk edebiyatının kurucusu olarak kabul edilir. “Hüdavendigar, Molla-yı Rum, Belhî, Rumî ve Konevî” adlarıyla da tanınmaktadır. Ailesiyle birlikte Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya göç etmiş, göç ettiği sırada Nişabur’da Feridüddin Attar ile tanışmıştır. Rivayetlere göre Attar, Mevlana’nın ileride büyük bir din alimi olacağını belirtmiştir.

İlk eğitimini “bilginlerin sultanı” unvanı sahibi babası Bahaüddin Veled’den alan Mevlana, Seyyid Burhaneddin Tirmizî ve Şems-i Tebrizi’yle bu eğitim sürecini tamamlamıştır.

Şiirlerindeki ve sanatındaki  en önemli özellik lirizmdir. pek çok araştırmacı bu lirizmin kaynağı olarak Şemsi-i Tebrizi'yi işaret ederler. Mevlana'nın Şems ile olan ilişkisi müritlerini rahatsız eder, yine rivayetlere kadar bu ilişkiden rahatsız olanların gazabına uğrar Şems.

Şems'in boşluğu hayatında kapanmayacak yaralar açan Mevlana, Şems’ten sonra tanrısal güzelliği Selahattin Zerkub’da bulmuş, onu halifesi olarak ilan etmiştir. Zerkub’dan sonra Hüsamettin Çelebi, onun ardından da Sultan Veled halife olmuştur.

Mevleviliğin esas kurucusu ise oğlu Sultan Veled olarak kabul edilir. 

Mevlana'nın en önemli eserleri: Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fihî Ma Fih, Mektubat, Mecslis-i Seba'dır. Bu eserlerin tamamı Farsça olup kimi beyitleri Türkçe kaleme aldığı görülür.

Meclis-i Seba: Eserde Mevlana'nın 7 vaazı bulunmaktadır.

Mektubat: Anadolu’daki bazı devlet büyüklerine yazdığı 147 mektuptan oluşur.

Fihi Ma Fih: Din, tasavvuf ve şiir üzerine görüşlerini anlatan sohbetleri ihtiva eder.

 Mesnevi: Mevlana’nın en ünlü eseridir. Mesnevi-i Manevi olarak da anılmaktadır. Failatün/Failatün/Failün vezniyle yazılmıştır. Beyit sayısı 25618’dir.

 Divan-ı Kebir: Farsçanın yanı sıra Türkçe, Rumca ve Arapça şiirler bulunan divanıdır. Toplamda 40000’den fazla beyit barındırır.Divan-ı Kebir’in diğer adı Divanü Şems-el Hakayık’tır. Divan-ı Kebir’deki gazellerinde Şems ve Hamuş mahlasını kullanmıştır.


SULTAN VELED

Mevlana’nın oğludur ve Mevleviliği kuran kişidir.

• Eserlerinden Divan, Rebabname, İbtidaname, İntihaname manzum iken Maarif mensurdur.

• İbtidanamede Farsçanın yanında Türkçe mısralar da vardır.

• Eserleri Eski Anadolu Türkçesinin ve Oğuz Türkçesinin ilk verimleridir.

Not: mesnevi tarzında yazdığı İbtidaname adlı eserinde babasından, kendisinden ve Mevleviliğin düsturlarından bahsetmektedir.



-GÜNCELLENİYOR- 

[1] İslam Ansiklopedisi –Müellif: İsmail Ünver / https://islamansiklopedisi.org.tr/hoca-dehhani


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...