Hayalleriniz Sizsiniz!
Bu çalışma eğitimde drama çalışmaları ekseninde eğitim drama ilişkisini tartışmak, yorumlamak ve uygulamalara ilişkin yeni yöntemler geliştirmek amacıyla David Davis’in “Gerçeği Hayal Etmek” kitabı ele alınmıştır. Çalışmanın odağını kitabın ikinci bölümü olan “Tepkiler ve Sorumluluklar” ve “Alışılagelmiş Gerçeklik Algılarının Yeniden Yapılandırılması” başlıkları oluşturmaktadır.
Bu çalışma eğitimde drama çalışmaları ekseninde eğitim drama ilişkisini tartışmak, yorumlamak ve uygulamalara ilişkin yeni yöntemler geliştirmek amacıyla David Davis’in “Gerçeği Hayal Etmek” kitabı ele alınmıştır. Çalışmanın odağını kitabın ikinci bölümü olan “Tepkiler ve Sorumluluklar” ve “Alışılagelmiş Gerçeklik Algılarının Yeniden Yapılandırılması” başlıkları oluşturmaktadır.
Bu yapıt, rol oynama, mesafe çerçevesi, sıralama, katılım
modu, rol içinde koruma ve drama kuramcılarının ve uygulayıcılarının kuram ve
uygulamalarına geniş bir yelpazeden ve karşılaştırmalı olarak bakmaktadır.
Özellikle sınıfta drama öğretimi ile ilgilenenlerin muhakkak okuması gereken
bir kitap olarak değerlendirilmektedir.
Neoliberalizm politikayı yönlendiren son sistemdir. Ancak
insanların ihtiyalarına değil kar’a odaklanmaktadır. Mesela her devlet
parlamentolarında bütçe görüşmeleri yapar; ancak bu bütçelerde çoğu kez
vatandaşların ihtiyaçlarından çok mevcut sistemin devamlılığını esas alan bir
politika izlenmektedir.
Amaç büyüme, ihtiyaç değil. Toplum barınma, geçim, işsizlik
vb. sorunlarına dair çözümsel bir yaklaşım olmamaktadır. Bu noktada “sanatın
işlevi nedir?” sorusuyla karşı karşıya geliyoruz.
Böyle bir sistemde sanat izleyici, okuyucu ve
katılımcıların gerçek durumlarını görebilmelerine odaklanmalıdır. Dramanın da
rolü tam da budur.Gavin Bolton’un okullarda drama öğretimindeki hedefleri:
- Öğrencilerin içinde yaşadıkları dünyayı
keşfetmeleri, anlamaları ve sosyalleşmelerine yardımcı olmak
- Öğrencilerin yaşadıkları dünyaya nasıl ve ne
zaman uyum sağlayacaklarını ya da sağlamayacaklarını bilmelerine yardımcı olmak
(Toplumu anlama ve tutum alma)
- Drama aracına ilişkin anlayış ve doyum
sağlamalarına yardım etmek.
Dikkat edilirse burada drama hep “yardımcı” işleviyle
ortaya çıkmaktadır. Yani kolaycılığa kaçarak çözümler ortaya koymak yerine,
çözüme giden yol ve yöntemlerin bulunmasında bir pusula işlevi üstlenir.
Bolton, bunlardan hareketle bireyin kendisi dışındaki
insanların davranışlarını, nasıl ve niçin böyle davrandıklarını yansıtma
konusunda bizlere yardımcı olabilir mi sorusunu sorar.
Esas sorun da bu yansıtıcı sürecin nasıl yaratılacağı
olmaktadır. Yazar bundan sonra çağdaşı olan Bolton ve Heathcote’u tanıdıktan
sonra deneyimlediği drama uygulamalarına örnekler verir. Ki yazarın önceki
drama anlayışı ile bu uygulayıcıları tanıdıktan sonra geliştirdiği drama
anlayışı arasında ciddi farklılıklar vardır.
Bu deneyimlerin dramatik aksiyondaki dengeyi aniden bozan
anlarla yansıtıcı merak uyandırmayı amaçlayan ve bunu gerçek bir durum
çerçevesinden yeniden değerlendirmeye zorlayan örnekler üzerinde duracaktır. Bu
örneklerden esinlenerek duygusal boyut ağırlıklı, “içten geldiği gibi drama”
diye formüle edilebilecek bir drama anlayışı geliştirir.
70’li ve 80’li yıllarda Bolton ve kendisinin dâhil olduğu
bazı drama önderlerinin bu yaklaşımı savunup geliştirdiklerini iddia ederken
Heathcote gibi isimlerin yeni arayışlara ve yollara girdiklerini ifade eder.
Heathcote bu süreçte “karmaşa içindeki insan” drama
yaklaşımından uzaklaşıp “mesafeli katılım modu” denilen bir anlayışa yaklaşır.
Bu yaklaşım, Victor Shklovsky’nin “alışkanlığı kırma ilkesi”ne dayanır.
“Alışkanlığı kırma” yabancılaştırma yoluyla okuyucu ve uygulayıcıyı sarsmayı
hedefler. Ayrıca kişiyi geleneksel eğitim programı görüşünden de uzaklaştırır.
Böylece sanatın da yardımıyla gerçeklik algısını yeniden
yapılandırıp dünyayı sadece tanımak değil, görmüş de oluruz.
Burada yabancılaştırma bağlamıyla Brecht’ten bir etki
olduğunu görsek de bu etkinin kesinlikle politik olmadığının altını çizmek
gerekiyor. Kuşkusuz politik olmayan bir Brechtyen etkiden bahsetmek de mümkün
değildir.
“Dikkate
alınması gereken bir başka konu da Heathcote’un dramanın dramayı eğitim
programına hizmet için kullanmaya doğru kaydığının sinyalini vermesidir.
Heathcote’un alana en önemli katkısı, dramada bir yöntem olarak ve eğitme
amacıyla kullanılan ‘uzman mantosu’ yaklaşımını bulmasıdır.”
Yazara göre dramanın odağını oluşturan konu, bizim gerçekle
olan ilişkimize tekrar odaklanmamızı sağlayacak bir form bulmaktır. Bu noktada
Heathcote’un çalışmalarındaki önemli unsurları ortaya çıkarmaya çalışır. Bunlar
Brecht’in mesafeleme ve çevreleme teknikleri olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak Bolton’a göre Heathcote’un politik yargılarla ve
sosyal eleştirilerle ilgisi yoktur. Bu noktada siyaset alanının dışında bir
Brecht’ten bahsedilemeyeceğinin altını kesin olarak çizer.
Brecht’in epik tiyatro anlayışının Berliner Ensemble
aracılığıyla Edward Bond vb. yazarları derinden etkilediği biliniyor kuşkusuz.
Bond süreç içinde yanılsamaya, yazınsallığa karşı çıkarken oyunlarında aydın,
şiddet, milliyetçilik vb. sorunsallara bakışıyla da ilgiyi üzerine çekmiş biri. Sözgelimi Vaclav Havel’le Edward Bond’daki aydınları
karşılaştıran tiyatrobilimci Handan Salta, bir söyleşisinde şu vurguyu
getiriyor:
“Edward Bond’un oyun kişileri, farklı bir toplumsal
ekonomik yapının içinde yaşıyorlar. İki farklı devlet yapısı ve iki farklı
dünya görüşü, yazarların dizgeyle uyumsuzluklarının boyutunu, ‘aydın’ kavramına
yükledikleri anlamı, ‘aydın tavrına’ yaklaşımlarını da ortaya çıkarması
açısından önem taşıyor.
Heathcote’un dramasının bir başka önemli boyutu, dramanın
eğitimde nasıl daha üretici olabileceği noktasıdır. Belki Heathcote’un bu alana
en önemli katkısı dramada yöntem olarak ve eğitici işleviyle uzman mantosu
yaklaşımını geliştirmesidir. Bunun dışında öğretmenin role girmesi ve bir zaman
/ olayı drama yoluyla yaşamak gibi kavram ve durumları geliştirmiştir. Yani
yapar gibi görünmekten çok “olmak” sözcüğüne odaklanmıştır.
Heathcote zaman içerisinde dramadan uzaklaşır. Bunun
gerekçesini de şöyle ifade eder: “Dramatik olan için değil, iyi öğrenmek için
çaba harcayın!”
Özetle Bolton ve Heathcote’un geliştirdikleri drama öğrencilerin
kendi dünyalarını ve onunla ilişkilerini yeniden anlamalarıyla ilişkilidir. Alışılagelmiş gerçeklik algılarının yeniden
yapılandırılması ve ideoloji sorunu bu konuda merkezde durmaktadır. İnsan neden
gözünün önünde olan şeyi fark edemez ya da görmezden gelir? Dünyada onca
kötülük varken, doğa talan edilirken, savaşlarda yıkımlar yaşanırken, çok
uluslu şirketler geleceği yok ederken, devletler zalim, acımasız ve hukuk
tanımaz bir durumdayken bizler tüm bunları nasıl oluyor da görmezden geliyoruz
ya da görmezden gelebiliyoruz?
Peki, bunların dramayla ilgisi nedir? Burada Bond’tan bir
alıntı yapar:
“Bond’a göre drama, toplumdaki çılgınlık ve adaletsizlikle
ilgilenir. Ve izleyicileri, sosyal durumların içine çeker. İzleyiciler de
böylece duruma dahil olurlar.”
Davis, bunlar dışında Janoton Nederland’ın Konvansiynel
Drama’sına da değinir. Davis, konvansiyonel kavramını şöyle açıklar: Çocukların
tanıyabileceği bir şeyi alışılagelmiş bir biçimde yapma.
Özet olarak, Davis’in bu çalışması genel olarak drama
uygulamalarına odaklanmıştır. Çalışmada çok sayıda drama uygulaması
örneklenmiştir. Bu anlamıyla drama uygulayıcıları açısından bir başvuru kitabı
olarak da görülebilir.
Yazar, uzun yıllar bu alanda çalıştıktan sonra üniversite
düzeyinde eğitimlere başlamış ve emekli olduktan sonra da özellikle Ortadoğu ve
Türkiye gibi ülkelerde çok sayıda çalışma ve seminere katılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler