17 Ocak 2020 Cuma

MOLİERE'İN BİR CİMRİ TEMSİLİ ÜZERİNE

Devlet Tiyatroları'ndaki Cimri oyununda, oyunculuk genel olarak vasat ve hatta vasat altı nitelendirilebilecek bir boyuttaydı. Oyunda hiç uyarlama olmaması, özgün katkılar sunulmaması, metne dayalı sunum, anlatı öğelerinin (zaman, yer ve mekan vb.) eserdekiyle bire bir aynı oluşu bıkkınlık verici boyuttaydı. Özetle Ankara Devlet Tiyatrosu’nun bu Cimri yorumunda "özgün ve farklı" olarak değerlendirilecek bir yan göremedim.

Oyun Üzerine
Moliere’in Cimri oyununun orijinal adı “L’Avare”dir. Fransız komedi yazarı Molière tarafından kaleme alınan bu oyun beş perdeden oluşmaktadır. Bu oyun 1668 yılında kaleme alınmış ve aynı yıl içinde de Fransa’da Paris’ Palais Royal’da gösterime girmiştir.
Eser, Antik Roma oyun yazarı olan Plautus’un “Çömlek” (Orijinal adı: Aulularia) adlı komedyasına dayanır. Her iki oyunun da merkez karakterleri cimri birer baba figürüdür. Aralarındaki fark ise birinin altınlarını çömlekte diğerinin sandıkta saklamasıdır. Kuşkusuz klasik dram örneği olan Çömlek ile Cimri arasında önemli farklılıklar vardır. Konumuz gereği sadece her iki oyunun karakter komiğine dayandığını söyleyip geçelim.
“Bunların dışında  Mollere’nın bu oyunu yazarken Fransız edebiyatında Boisrobert’in La Belle Plaideuse, Pierre de la Rivey’in (1560-1611?) Esprits; İtalyan edebiyatında Arioste’un (1474-1533) Suppositi, Lorenzino de Medicis’in Aridosiou adlı eserlerin bazı sahnelerinden esinlendiği  iddia edilmektedir. Shakespeare’in “The Merchant of Venice” (1600) adlı komedisindeki Musevî tüccar Shylock tiplemesinin tefeciliği ve cimriliği Moliere için önemli bir esin kaynağı olduğu söylenebilir.”[1]

Fransız yazar Moliere, Cimri oyununda yeni yeni gelişen tüccar sınıfının para ve mülk tutkusuna keskin bir alaycılıkla göndermeler yapmaktadır. Dolayısıyla yapıt Parisli zenginlerin para hırsı üzerine kurglanmıştır. Eleştirmenlerce kara mizah niteliğinde sert bir eleştiri örneği olarak değerlendirilmektedir. “kendisine yabancılaşan ve para karşısında özgürlüğünü yitiren insanları ve para temelinde biçimlenen toplumsal ilişkileri hicveder.”[2]

Eserin ilk sahnelenişi 1668 yılında Palais Royal’da gerçekleştirilmiş ve Harpagon rolünü, o sırada kronik öksürük sorunu olmasına rağmen Moliere’in kendisi oynamıştır. Oyun XIV. Louis tarafından da desteklenmiştir.[3]

Eser Louis de Funès ve Jean Girault tarafından 1980 yılında L’Avare adıyla filme çekilmiştir. Louis de Funès, başrolü de kendisi oynamıştır.[4] Oyun Nihat Akçan (1977/78), Bozkurt Kuruç (1987/88) ve Işıl Kasapoğlu (2003) tarafından Devlet Tiyatrolarında da sahnelenmiştir. Eserin kült niteliği, her çağa mesaj verebilecek bir konuyu seçmesi ve komedi türünün seçkin bir örneği olması hasebiyle hala güncelliğini korumaktadır. Yapıt bu yıl da Devlet Tiyatroları’nda gösterilmeye devam etmektedir.

Eser, Türk edebiyatında ilk çeviriler ve adaptasyonlar arasındadır. İlk olarak Ahmet Vefik Paşa tarafından “Azarya” adıyla Türkçeye adaptasyonu yapılmıştır. Ardından Ermeni sanatçı  Teodor Kasap, ana karakter olan Harpagon’a “Pinti Hamit” lakabını vererek, bu eserin yeni bir adaptasyonunu yapmıştır. Bu adaptasyonların ardından eserin tam Türkçe çevrisi 1938 yılında İsmail Hami Danişment tarafından yapılmıştır. Ardından 1961’de Yaşar Nabi Nayır yeni bir çeviri yapmıştır. Bu çalışmada ise Sabahattin Eyüboğlu’nun 1991 tarihli çevirisinden yararlanılmıştır.[5]

KONU
Oyunun teması “cimriliktir”. Harpagon’un şahsında cimri bir adamın düştüğü gülünç durumlar, sergilenir. Sadece cimrilik de değil, tuhaf ve abartılı davranışlar, taşkınlıklar ve en sonunda bunların insana nasıl zararlar verebileceği, komedi tarzında işlenmiştir. Her ne kadar farklı çerçeveler olsa da oyunun merkezinde cimrilik konusu vardır.

OYUN KİŞİLERİ
Harpagon: Zorba bir aile reisi, Cléante ve Elise’in babası, Mariane’a aşık.
Cléante: Harpagon’un oğlu, Mariane’in sevgilisi.
Valère: Anselme’in oğlu, Mariane’in erkek kardeşi, Élise’e aşık.
Frosine: Çöpçatan. Entrikacı bir kadın. La Flèche’in yeğeni.
La Flèche: Cléante’in uşağı.
Jacques Usta: Harpagon’un aşçısı ve arabacısı.(Aynı role bürünerek oynar.)
Élise: Harpagon’un kızı. Valère’e aşık.
Sinyor Anselme: Valère ve Mariane’in babası.
Simon Usta: Tefeci.
Brindavoine ve La Merluche: Harpagon’un dalkavukları.
Bir subay ve yazıcısı
Mariane: Anselme’in kizi. Valère’in kız kardeşi. Cléante’a aşık.
Mistress Claude: Harpagon’un hizmetkarı.

DEVLET TİYATROLARINDAKİ GÖSTERİMİ ÜZERİNE
Bu çalışmada Moliere’in Cimri oyununun Devlet Tiyatroları’ndaki 5 Kasım 2019 tarihli gösterimi esas alınmıştır.

Gösterime İlişkin Bilgiler
Cimri oyunu Devlet Tiyatrolarında 2 Perde - 2 saat 15 dakika olarak sunulmaktadır.

OYUNCULAR (Sanatçılar ve Canlandırdıkları Karakterler)
Harpagon: Mustafa Kurt
Cleante: Tolga Tecer
Elıse: Gülin Ersoy
Valere: Şanlı Baykent
Marıanne: Ayşe Seval Ersu
Anselme: Kayhan Sarıgöllü
Frosine: Fulya Koçak
Simon Efendi: Gürkan Gorbil
Jaques Usta: İsmet Numanoğlu
La  Fleche: Eda Aydınlı
Claude Kadın: Tuba Erkan Tazebaş
La Merluche/ Komiser – 1: Gökhan Kutum
Brindavoine/ Komiser  - 2: Barbaros Efe Türkay

Dekor Tasarımı: Hakan Dündar
Kostüm Tasarımı: Funda Karasaç
Işık Tasarımı: Osman Uzgören
Müzik: Kemal Günüç
Yönetmen Yardımcısı: Eda Aydınlı
Reji Asistanı: Tuba Erkan Tazebaş, Gökhan Kutum

Sahne Amiri: Kenan Kara
Kondüvit: Süleyman Koyuncu
Işık Kumanda: Okan Eminoğlu
Suflöz: Kiraz Han
Dekor Sorumlusu: Suat Cevizci
Aksesuar Sorumlusu Mustafa Gök
Kadın Terzi: Duygu Karadoğan
Erkek Terzi: Güzel Mert
Perukacı: Aytekin Kantaroğlu
Makyöz: Zekiye Yetginbal

OYUN ANALİZİ
Sıklıkla Devlet Tiyatrolarını takip etmeye çalışan bir izleyici olarak bu oyunu ne yazık ki başarılı bulmadım.  Bana göre oyundaki en başarılı canlandırmalar (komik öğesine de hakkını verenler) Fulya Koçak ve İsmet Numanoğlu’nun performanslarıydı. Komedi niteliğinde olmasına rağmen oyunculukta güldürünün etkili kullanılmadığını, metinin neredeyse bire bir şekilde sahneye aktarıldığını düşünüyorum.
Mustafa Kurt’un tecrübesi ve birikimi açısından performansı oldukça yetersiz ve içtenlikten uzak geldi bana. Doğallık, mimik ve duraksamalar, bakışmalar ile oyuncular arasında daha yakın bir bağ kurgusu eklenmesi gereken oyunda adeta mekanik bir seyir göze çarpıyordu. Tiyatronun büyüsüne nedense bir türlü kapılamadım.
Sahne oldukça basit kurgulanmış. Yerdeki dekor (açılıp kapanan yatay dolap) ile bahçe hissi vermek üzere sahnede asılı duran yapay çiçekler dışında dekor adına bir şey yoktu. Eğik zeminde açılır kapaklarla ve yukarıdan sallandırılan salıncaktan oluşan bu dekorun ortasında yukarıda bir avize ve bahçe görünümü veren yapraklardan oluşan aksesuarlar sabit idi. Tek hareketli dekor, bahçede tasarlanmış salıncak idi. Sarkıtılıp çekilerek bahçe ve evin içi arasında geçiş yapılıyordu. Ancak salıncak çekildiğinde yukarıdaki yeşil sarmaşıkların çekilmemesi bir dekor kusuru olarak değerlendirilebilir. Dekordaki açılıp kapanan kapaklar oyuna gerçekçilik katması açısından işlevli görünüyordu. Oyuna dinamizm katması bakımından da işlevliydi.

Oyunculuk genel olarak vasat ve hatta vasat altı nitelendirilebilecek bir boyuttaydı. Oyunda hiç uyarlama olmaması, özgün katkılar sunulmaması, metne dayalı sunum, zaman, yer ve mekan eserdekiyle bire bir aynı. Özetle Ankara Devlet Tiyatrosu’nun bu Cimri yorumunda "özgün ve farklı" olarak değerlendirilecek bir yan göremedim.

Belki de oyunun en başarılı yanı kostümlerdi. Kostümler çok başarılı ve dikkat çekiciydi. Kostümlerin kendisinde bile oyunun bütününden daha çok komik vardı. Moliere, Cimri’nin şahsında bir sınıfı eleştirmektedir. Dolayısıyla benim de bu yönde bir beklentim oldu. En azında bu yönde göndermeler olabilirdi. Ancak espriler yapıtın okunması gibiydi. Sınıfsal eleştiriler es geçilerek tamamen karakter komiğine odaklanılmıştı. Bir tek Fulya Koçak performansı, zaman zaman yaptığı doğaçlamalarla oyuna canlılık kattı. Oyunun dinamiğini değiştirdi. Dönem eleştirisinden çok olaya ve karakterlere yönelik bayağı esprilerin havada uçuştuğu oyunda final de adeta olsun bitsin de eve gidelim modundaydı.  
Cimri rolündeki oyuncu Mustafa Kurt’un kim olduğuna oyuna gittikten sonra baktım. Fazla özgüven ve gücün sanatı öldürdüğüne bir kez daha tanık oldum diyebilirim. Zaten kendisinin canlandırmada da yeterli bir performans ortaya koymadığını düşünüyorum. Oğlu ile kendisi farklı çağların insanları gibiydiler. Bu hedeflenen bir şey olmaktan öte kotarılmamış bir oyunculuk gibi geldi bana.

Daha önce DT’de izlediğim birçok komedide salonda kahkahalar patlardı; ancak bu oyunda çok nadir gülmeler oluyordu. Belki de beklentimi çok yüksek tuttuğumdan ve ders işleviyle baktığımdan oyuna yeterince odaklanmamış da olabilirim. Yine de genel kanı ve eleştirilere baktığımda oyununun birçok yönden hayli sorunlu olduğu rahatlıkla anlaşılabilir.



[1] Erdoğan UYGUR, Moliere ve Ahundof Tiyatrosunda Cimri Karakterleri, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12/842/10650.pdf
[2] Aziz (1994). Tiyatro Oyunları Sözlüğü. İstanbul: Mitos Boyut Yayınları. ss. 74-75.
[3] http://tr.wikipedia.org/wiki/Cimri_(oyun)
[4] http://tr.wikipedia.org/wiki/Cimri_(oyun)
[5] Moliere, Cimri, Çev. Sabahattin EYÜBOĞLU, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...