19 Ekim 2021 Salı

WİLLİAM SHAKESPEARE'İN HAYATI VE MACBET OYUNUNU

WİLLİAM SHAKESPEARE'İN HAYATI

23 Nisan 1564 tarihinde Stratford Upon Avon Warwickshire'de doğmuştur. Yaşamına ilişkin kısıtlı bilgilerin çelişkilerle dolu olmasına rağmen kilise, belediye ve saray kayıtlarından çeşitli bilgiler elde edilmeye çalışılmıştır. Buna göre saygın ve maddi düzeyi yüksek bir aileden gelme olduğu anlaşılmıştır. StratfordUpon-A von'da öğrenimini tamamlamış, 1852'de bir toprak sahibinin kızı olan ve kendinden sekiz yaş büyük Anne Hathaway ile evlenmiştir. 1585'de Stratford'tan ayrılmıştır. Bu yılla, hakkındaki ilk atıfın göründüğü 1592 yılı arasında yaşamı ile ilgili hiç bir şey bilmiyoruz. 1613 yıllarında Stratford'a geri dönmüştür. 23 Nisan 1616 'da Stratford'ta ölen William Shakespeare yaşamı boyunca 37 oyun, 154 sone ve 2 uzun ve konulu şiir yazmıştır. Tüm oyunları 1623 yılında arkadaşları tarafından yayınlanmıştır. William Shakespeare, sadece İngiliz edebiyatının değil, dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilmektedir. Yazın konusunda bir deha olarak değerlendirilen Shakespeare, eserleriyle tiyatroya yön vermiş olsa da yaşamına ilişkin bilgiler kesin değildir. Ve hakkında pek fazla şey bilinmemektedir. Shakespeare’i ve onun edebiyatını incelemek bir uzmanlık alanıdır. Öyle ki İngiliz dili ve edebiyatı öğretiminde Shakespeare ayrı bir ders olarak okutulmaktadır.

Eserlerinin güncellik, anlatım ustalığı, karakterlerindeki canlılık ve onların iç dünyalarını başarılı yansıtabilme gibi ayırt edici özellikleri olan Shakespeare kısaca anlatmaya çalışmak gerçekten mümkün değil. Bu konuda Oscar Brockett şöyle der: “Kısa bir yazıda Shakespeare’in hakkını vermek mümkün değildir çünkü hiçbir oyun yazarının eserleri onunki kadar incelenmemiş ve övülmemiştir” (Brockett, 2000: 173)


Eserleri günümüze kadar gelmiş da Shakespeare’in hayatına dair kesin bilgiler sunan çok az sayıda belge bulunmaktadır. Bilindiği kadarıyla tüccar bir baba olan John Shakespeare ile çiftçi kızı olan bir Mary Arden’in evliliğinden Stratford-upon-Avon’da dünyaya gelmiştir.  Kesin doğum tarihi bilinmemesine rağmen İngiltere’de doğum günü 23 Nisan olarak kabul edilmektedir. 18 yaşındayken (1582 yılında) Anne Hathaway isimli bir kadın ile evlendiğine dair bir kayıt bulunmaktadır. Ancak doğduğu yerden ne zaman ve niçin ayrıldığı, nasıl bir eğitimden aldığı, evlilik yaşantısı, Londra’ya ne zaman geldiği ve gençliğine dair kaynak veya belge yoktur. (Urgan, 2014 :13-17) 


İngiltere’nin ulusal şairi diye anılmıştır. Günümüze kadar ulaşan eserleri 38 oyun, 154 sone ve iki uzun öyküsel şiirle bazı diğer şiirlerinden oluşmaktadır. Shakespeare’in oyunları daha önce çok sayıda dile tercüme edilmiştir.


Adrian Brine ve Michael York’un yazmış olduğu “Shakespeare Oyunculuğu” adlı kitapta şu bilgilere yer verilmiştir:

"Londra’da ilk tiyatro binası yaptırıldığında Shakespeare on bir yaşında bir çocuktu. Muhtemelen şiire olan yatkınlığı bilinen bir genç olarak tiyatro binasına ilk adımını attığındaysa yaşı herhalde yirmiyi bulmuş olmalıydı. İlk oyunlarını kaleme almaya başladığı sırada katılmış olduğu tiyatro kumpanyasının bulunduğu yörede, beş tane daha tiyatro binası açılmış bulunuyordu. Tiyatro birdenbire “moda” olmuş ve Londralılar topluca hevesli tiyatro izleyicilerine dönmüşlerdi. Yükselen bu istek karşısında bir sürü şair, yazar, hatta uydurma yazarlar bile birden oyunlar düzenlemeye başlamışlar ve sermaye sahipleri de tiyatro alanına para yatırmaktan kaçınmaz olmuşlardı. O döneme kadar para getiren gösteri yerlerinde horoz dövüşleri ya da bir ayı ile birkaç köpeğin kapışması sunulmaktaydı. Yaşı otuzlarına yaklaştığında, kumpanyası daha gösterişli bir binaya taşındı, yaşı kırklarına vardığındaysa, daha deneysel eserlerini sergileyebileceği ikinci bir tiyatro binası açmayı başarmışlardı. Ellisine vardığında kendisini emekli etti. Artık varlıklı bir kişi olmuştu! Nasıl Charlie Chaplin’in yaşamı, ticari sinemanın canlanmasıyla aynı döneme rastlamışsa, Shakespeare de Kraliçe Elizabeth döneminde canlanan tiyatroculuğun başlarında bu akıma katılmış ve çağıyla birlikte başarıya ulaşmıştı. Dönem onu coşturduğu kadar, o da dönemin yaratıcısı olmuştur. İkisinin bir araya gelmesi sonucu İngiliz Tiyatrosunun Altın Çağı gerçekleşmiştir! İnsan yaşamında bazı akımlar vardır eğer bu akıntıya uyulursa kısmetine ulaşmak olasıdır Daha önceleri, tiyatrocular, gezici gruplar halinde oluşur, uygun buldukları yerlerde perde açarlardı. Çoğunlukla hanların dört köşe avlularında, yatak odalarına ulaşan sahanlıkların önünde oyunlarını oynarlardı. İlk kez 1576 yılında Richard Burbage adında, aynı zamanda deneyimli bir marangoz olan bir oyuncu, “Liecester Kontu’nu Adamları” isimli tiyatro grubu için Londra’nın Shoreditch mahallesinde 600 İngiliz Lirası masraf ederek bir tiyatro binası yaptırmış ve adını yalın bir şekilde “Tiyatro” koymuştu. Shakespeare "Liecester Kontu’nun adamları" gezici tiyatronun daha önceki gösterilerini, gençliğini geçirdiği Stratford-upon-Avon kasabasında izlemiş olmalıydı. Kayıtlara göre bu gezici tiyatro 1573,1576 ve 1583 yıllarında bu kasabada gösteriler yapmıştı.(Başka kumpanyaların da burada gösterdiği yaptığı bilinmektedir; gezici gruplar yılda bir geliyorlardı). Oyunlar ‘Esnaf Toplantı Salonunda’ gösteriliyor, onları karşılayan ve ücretlerini ödeyen, kasabanın sorumlu yöneticisi, John Shakespeare oluyordu. Bu gösteri günlerinde küçük William ( Shakespeare) James Burbage’in oğulları Richard ve Cuthbert‘le tanışmış olmalıydı. Meslek hayatına son verene kadar Burbage ailesiyle çalışacaktı. 1591 yılında ilk kez, yazdığı bir oyunla başarı kazanmış ve giderek ‘Tiyatronun Ortakları’ arasına alınmıştı. Richard Burbage, Elizabeth döneminin en ünlü iki aktöründen biri olacak ve III. Richard, Hamlet, Lear, Othello ve Macbeth rollerini ilk kez oynayan oyuncu olarak kayıtlara geçecekti. Liecester Kontu’nun ölümünden sonra adını “Lord Chamberlain’in Adamları” olarak değiştiren kumpanya, yirmi iki yıl boyunca Tiyatro binasında çalışmalarını sürdürdü. 1598 yılında, Tiyatro’nun üzerinde bulunduğu arsanın uzun vadeli kira kontratı sona eriyordu. Arsanın sahibi Giles Allen kontratı uzatmak için çok fahiş bir kira istemiş ve Burbage ailesi sıkıntıya düşmüştü. Anlaşılan, Allen olay çıkartıp binaya sahip olmayı amaçlıyordu. Bunun üzerine, Burbage ailesi nehrin karşı yakasındaki bataklık alanda bir yer bulmayı becerdiler, ama tiyatroları yoktu! Bu arada inanılmaz bir olay gerçekleşti. Uzun vadeli kira kontratlarında, kendi inşa ettirdikleri binayı, kontrat vadesi dolmadan başka yere taşımaya hakları olduğunu belirten bir madde bulundu. Çok az zamanları kalmıştı. Böylece bir gece, Burbage, söküm işleri için tuttuğu adamlarla birlikte ve tiyatro binasının tamamını söktüler. Bu işi yaparken de ‘’inanılmaz bir gürültü çıkarmışlardı’’, tabi bu görüşü ileri süren Allen’ın beyanına inanmak gerekirse! Aylardan aralıktı ve Thames Nehri buz tutmuştu .Sökülen keresteler arabalara yüklenip buzun üstünden karşı sahildeki yeni arsaya taşınmıştı. Allen, Burbage ailesini mahkemeye verdi ama bir sonuç alamadı. Kullanabilecek durumdaki keresteler taşınmış; diğer çıtalar, teçhizat parçaları, dam örtüsü olarak kullanılan sazlar, Allen’ın arasında kalmıştı. Bu işte başarı kazanılmasının nedenlerinden biri, Burbage’ın deneyimli bir marangoz olması, diğeri de binanın başından ahşap edilmiş olmasıydı. Tiyatro binası, Bankside yakasında yeniden inşa edilmiş, fakat bu kez, ilk başta harcanan paranın iki katı, yani bin dört yüz İngiliz Lirası harcanmıştı. Yeni bir kalfa kullanılmış ve birçok yeni düzenleme gerçekleştirilmişti. Geçen sekiz yıl içinde yazdığı oyunlar nedeniyle adını duyurmuş olan Shakespeare’in, bu yeni düzende payı olduğu ve yalnızca yazdığı oyunlar için değil, yazmayı düşündüğü yeni oyunlar için de daha elverişli bir sahne yaptırmakta hizmeti geçtiği de var sayılmaktadır.1599 yılında açılan yeni binalarına hiç çekinmeden “The Globe” (Dünya) adını vermişler, amblem olarak da dünyayı sırtında taşıyan Herkül figürünü seçmişlerdi.( Bazıları bu figürün buz üstünde kalasları taşıyan adamları anımsattığını ileri sürmüştür.) Yeni tiyatro binası Shakespeare’in görüş açısını genişletmişti. İzleyen birkaç yıl içinde hayal gücünün en hızlı çalıştığı zamanı kanıtlayan Hamlet, Othello, Kral Lear ve Macbeth oyunlarını yazacaktı. Bu arada, “Roma Oyunları” diye anılan Julius Caesar, Coriolanus ve Antonius ve Cleopatra oyunlarını da yazacaktı. (Bu sonuncu oyunun sahnelenip sahnelenmediği tam olarak bilinmemektedir.) Shakespeare gelecek on dört yıl boyunca Globe Tiyatrosu için oyunlar yazmayı sürdürdü. Kumpanya, 1608 yılında, günümüzde bir tren istasyonunun bulunduğu Blackfriars semtinde bulunan bir çocuk tiyatrosunun kirasını devraldı. Burası daha küçük bir binaydı. Yalnızca 700 izleyici alabiliyordu ve Grand Chamber denilen bölgeydi. Üstü kapalı bir bina olduğu için hem kış aylarında hem de geceleri temsil verilme olanağına sahipti. Burasını daha özenli bir yer haline getirmek amacıyla bilet ücretlerini yükselttiler. Shakespeare’in son oyunları olan Cymbeline, Kış Gecesi Öyküsü ve Fırtına’nın anlaşılması daha zor oyunlar olmalarının nedenleri aranılacak olursa, yeni tiyatronun seçkin izleyicilerine sunulmak üzere düzenlenmiş olduklarını kaydetmek yerinde olur. 1613 yılında uğranılan felaket, Shakespeare’in sanat yaşamının sonunu getirdi. Eski tarzını devam ettirerek, İngiliz Krallarını anlattığı oyunların sonuncusunu, VII. Henry oyununu, yazmaya ikna edilmişti. Globe Tiyatrosu’na çok müşteri çekmiş oyunlarındaki gibi, görkemli danslar, savaşlar ve top atışları içeren bir gösteri hazırlanmıştı. Aşağıdaki satırlar, o günkü gösteriyi izlemiş bir izleyicinin anılarından alınmıştır. Şimdi, Kardinal Wolsey’in köşkünde bir maskeli baloya katılan kral VIII. Henry şerefine patlatılan toplardan birinin ağzına doldurulan paçavralar, nasılsa hasırların alev almasına neden olmuş, işin başında yükselen duman önemsenmemiş ve herkes kendini gösteriye kaptırmışken, ateş giderek çevreye yayılmış ve kısa sürede her yeri kaplayarak bir saat içinde tüm binanın kül haline gelmesine neden olmuştur. Yangını izleyen Ben Jonson “Dünyanın yanışını izledik” demiştir. Bir yıl geçmeden, Globe Tiyatrosu “ülkenin en iyisi” diye tanımlanacak biçimde yeniden inşa edilmişti, ancak Shakespeare, tiyatroyla olan ilişkisine son vermişti. Üç yıl daha yaşayacak, ama bir daha eline kalem almayacaktı. Otuz yıl sonra yönetime el koyan Püritenler “Venüsün Sarayları” ya da “Şeytan Sinagogları” diye aşağıladıkları tiyatroları, 1642 yılında tümüyle yasaklayacaklardı ve bu kapatılma olayı on sekiz yıl sürecekti. Ben Jonson’un deyişiyle “Nehir kıyısının görkemi, Globe Tiyatrosu” bir süre ahır olarak kullanılacak, daha sonra da yıkılacaktı. Aradan bir kuşak geçtikten sonra, Shakespeare döneminde geliştirilmiş birçok teknik ve oyunların seslendirilişi ve sahnelenişiyle ilgili tüm bilgiler bir daha bulunamayacak biçimde kaybolmuş ve unutulmuştu! (Brine&York 2002:239-243)


YAZARIN YAŞADIĞI DÖNEM

Shakespeare’in yaşadığı dönem 16. Yüzyılın ikinci yarısı ile 17 yüzyılın ilk çeyreğidir. Bu dönem yaşanan siyasî ve dinî değişimler Avrupa politikasında ciddi değişimlere yol açmıştır. Sadece İngiltere açısından değil, tüm Avrupa açısından sarsıcı ve derin dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir bu dönem.  Aynı şekilde 16. yüzyıl İngiltere’sinde yaşananlar sonraki yüzyıllara da damgasını vuracaktır. Bu açıdan 8. Henry’nin (ö. 1546) ve aldığı pek çok kararın birer yüksek siyaset niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. Osmanlı’nın en parlak dönemini olan Kanunî Sultan Süleyman (ö. 1566)  ile yaklaşık aynı dönemlerde yaşamış olan 8. Henry de hükümdarlığı süresince çok önemli değişimlerin öncüsü olmuştur. İngiltere’de yasallaşma süreçlerinde önemli atılımlara imza atmıştır.

Shakespeare yaşadığı dönemde de saygın bir şair ve oyun yazarıydı. Ancak yaşadığı çağdaki ünü kuşkusuz 19. Yüzyıl sonrası ünüyle karşılaştırılamaz. Başka bir değişle esas olarak 19. Yüzyılla birlikte gerçek anlamda keşfedilmiştir Shakespeare.

Oyunları bugün popülerliğini büyük ölçüde sürdürmektedir ve sürekli olarak incelenmekte, sergilenmekte ve tüm dünyada farklı kültürel ve politik bağlamlarda yeniden yorumlanmaktadır.

 MACBET OYUNUN KONUSU

Oyun, makam hırsına kapılan Macbet’i kaçınılmaz sona sürükleyen olayları konu almaktadır. Oyunda başkalarının etkisinde kalarak hırslara kapılanların kaçınılmaz sonları anlatılmıştır.

OYUNUN TEMASI / ÖNERMESİ

Hırsları uğruna her türlü kötülüğü yapanlar eninde sonunda hırslarının kurbanı olurlar. Makam ve mevki hırsı insanları yok oluşa sürükleyebilir.


OYUNUN TÜRÜ

Trajedi

OYUNDA ZAMAN VE MEKAN

Oyundaki mekan İskoçya Krallığıdır. Yazar zaman hakkında belirli ve kesin bir zaman tarif etmemiş olsa da anlam ve olay dizgesinden Orta Çağ’da geçtiği çıkarsanabilir. Oyunun genelinde 17 farklı mekan bulunmaktadır. Zaman zaman birbirine bağlı günler eşliğinde ilerleyen oyunda sahnelerde zaman değişimleri doğrudan ifade edilmemiştir. Olaylar belirsiz bir zaman çizgisinde ilerlemeye devam etmiştir.


 OYUNUN ÖZETİ

Oyun Macbeth’in savaşı kazanmasını bekleyen üç cadının konuşmaLarıyla başlar. Bu üç cadı, Macbeth ile karşılaşacakları zamanı belirledikten sonra sahneden çıkarlar.

Cawdor Beyi Macdonwald’ın, İskoçya kralı Duncan’a karşı başlattığı isyanı bastırma görevi verilen Macbeth, kralın ordu komutanı olarak savaşta zafer kazanır. Bunun üzerine Kral Duncan, Macbeth’i yeni Cawdor Beyi ilan eder.

Macbeth ve Banquo zaferden sonra yolda ilerlerken ilk sahnede ortaya çıkan cadılar muzaffer komutanların karşılarına çıkarlar.

Bu cadılar planlı bir biçimde Macbeth’i, önce Glamis Beyi ardından Cawdor Beyi ve en sonunda da “Kral” diye selamlarla. Banquo için de benzer ve baştan çıkarıcı bir kehanette bulunup, “kral olamasan da krallar yetiştireceksin” (Macbeth, s. 16) derler. Gördüklerinin bir hayal olduğunu düşünen Macbeth ve Banquo o sırada soylu Angus ve Ross ile karşılaşır. Ross, Kral Duncan’ın Macbeth’i Cawdor Beyi ilan ettiğini müjdeler. Bu müjde Macbeth’in zaten etkisinde kaldığı cadılardan daha da etkilenmesine neden olur.


Macbeth yoluna devam ederek, Kral Duncan’ın sarayına gider. Kral Macbeth ve Banquo’yı sevinçle karşılayıp onure eder. Hatta Macbeth’i onurlandırmak için yurduna yolculuk yapacağını söyler.

Yaşadığı olayları ve sarsıntıyı karısı Lady Macbeth’e bir mektup yoluyla aktarır. Ahlaki değerleri yüksek olan Macbeth’i iyi tanıyan eşi onun kral olabileceğinden emin değildir. Ancak mektuptan sonra heyecana kapılarak Macbeth’i cesaretlendirir.

Kocası eve geldiğinde yaptığı planı açıklar ve ona nasıl davranması gerektiğini anlatır. Esasen Lady Macbeth’in kraliçe olma arzusundan mu yoksa eşini harekete geçirme dürtüsünden mi psikolojik bir ortam hazırlamıştır bu durum tam olarak belli değildir.

Kral Duncan, oğulları Malcolm, Donalbain ordu komutanları Banquo, Macduff gibi kalabalık bir toplulukla gece kutlama yapılır. Bu süreçte Macbeth’in kendi kendine konuşmalarında hala büyük tereddüt yaşadığı görülür. Eşi ise kocasının aksine hedefe kilitlenmiştir ve en ufak tereddüt emaresi göstermez.

Macbeth, ahlaki değer yargıları altında öyle ezilmektedir ki olayları adeta gerçekleşmeden yaşayıp vicdan azabı duyar. Bütün bu çelişkiler içinde Macbeth, Kral Duncan’ı öldürür. Gerçeğe dönüşen korkularla sarsılan Macbeth’in imdadına yine Lady Macbeth koşar.  Onu sakinleştirir, sonra da suçu atacakları adamların hançerlerini kana bularlar.

Kral Duncan’ın ölüm haberi tez duyulur, önce feryatlar ve şaşkınlık ardından da katili arayan bir kuşku atmosferi oluşur. Malcolm ve Donalbain sıranın kendilerine geleceği kaygısıyla kaçarlar. Macbeth de bu durumu avantaja çevirir. Artık Kral Macbeth olmuştur. İktidar hırsı ve eşinin onu yönlendirmesi ile amacına ulaşmıştır. Ancak asla huzur bulmaz. Uykusuz kalır.  İç huzurunu kaybeder. Kral olsa da mutlu değildir. Ayrıca yüreğine korkular salınmıştır.

Bu korkularının kaynağının Banquo olduğunu düşünen Macbeth, tahtı kaptırmamak kaygısıyla Banquo'yu öldürmesi gerektiğini, o ve oğlu yaşadıkça güvende olamayacağını düşünür. Ve onu öldürmek için harekete geçer. Bu sefer eylemi kendi yapmaya cesaret etmez, kiralık katillere yaptırır işi. Katiller Banquo'yu öldürür; ancak oğlu Fleance kaçmayı başarır. Böylece Macbeth’in korkusu, daha önce kendisine bildirilen kehanetler uyarınca büyümeye devam eder.  Sonrada Banquo'nun hayaletini görür. Çılgınca bir korkuya kapılsa da cinayetlerini sürdürmekte kararlıdır. Bu sefer de kötülüğe alışıp bu durumu kanıksayarak rahatlayacağını düşünür.

Lady Macbeth'in eşi üzerindeki etkisi Duncan'ın ölümüyle kaybolur. Macbeth’in korkusu öyle büyümüştür ki  atacağı adımları karısına bile danışmaz olur. Bundan sonra Lady Macbeth daha geri plandadır. Zaten Macbeth’in kanlı eylemlerinden de habersizdir. Macbeth, cadılarla yaptığı pazarlığa devam ederek, kafasını kurcalayan sorunların çözümü için yardım ister, yeni kararlar alır.

Bu noktadan sonra Macbeth korkularının esiri olmuş, vesveseleri zihnine egemen olmuş bir şekilde yaprak gibi savrulmaktadır. Kendini bir türlü güvende hissetmeyen Macbeth yeniden cinayete yönelir. Macbeth'in zorbalığı karşısında İngiltere'ye kaçan Macduff'un karısına ve çocuklarına kast eder.

Bunun üzerine de Macduff, İskoçya’yı Macbeth’in elinden kurtarmak için Malcolm’un yanına İngiltere’ye gelir. O sırada Ross Macduff’ a kara haberi verir. Macduff intikam hırsıyla yanıp tutuşur.

Lady Macbeth, tahtın ne eşine ne de kendisine mutluluk getirmediğini anlar.  Lady Macbeth de giderek sarsılır. Dile getirmese de pişmanlık ve suçluluk duygusu onu da içten içe tüketir. Artık uykusunda kalkıp gezinmekte, elindeki hayali kan lekesinden, avuçlarındaki kan kokusundan kurtulmaya çalışmaktadır. Lady Macbeth’in değişim süreci aslında daha vicdanlı bir ruhun dönüşümü gibiyken Macbet, iyice kötülüğe gark olmakta, kötülük yolunda soğuk ve duygusuzca ilerlemektedir. Öyle ki cinayetler onun için sıradanlaşmıştır. Eşini ve çocuklarını kaybeden Macduff'un tduyarlılığı ise Macbeth'e tam bir tezat am aksi bir yönelim ve ruh hali içindedir. Macbeth, kaçınılmaz sona yaklaştığının farkındadır. Ölümü de yaşamı gibi kanlı olur. Yüreği ne kadar katılaşmış olsa da kötülüğü ne denli kanıksamış olsa da karısını ve çocuklarını öldürttüğü Macduff'la savaşmak istemez. Bu adeta Macbeth’teki son insanlık krıntısıdır. Ancak yine de ölümü Macduff'un elinden tadacaktır.

 DRAMATİK YAPI VE AKSİYON

Oyun 5perde ve toplam 28 sahneden oluşmaktadır.

I.      Perde

1.      Sahne

Olay gök gürültüsü ve şimşeklerin çakmasıyla bir kır alanında başlar. Burada ilk olarak karşımıza Cadılar çıkar. Zafer kazanan Macbeth’in karşısına çıkmayı kararlaştırıp ortadan kaybolurlar.   

        2.      Sahne

      Forres yakınlarında geçen bu sahnede Kral Duncan ve adamları oturmaktadır. Savaş alandan gelen bir subaylar, savaşın gidişatı hakkında Kralı bilgilendirirler. Kral Duncan, zafer haberini aldıktan sonra Macdonwald’ın öldürülmesi emrini verip yeni Macbeth’i yeni Cawdor Beyi ilan eder.

 3.      Sahne

Akşam saatleri bir fundalık alanda geçen bu sahnede üç Cadı, Macbeth’le karşılaşmayı beklerler. Bu sırada beraber olmadıkları süreçte neler yaptıklarını birbirlerine anlatırlar. Nihayet, üç cadı, Macbeth (ve Banquo) ile karşılaşır. Macbeth ve Banquo’ya kehanetlerini duyururlar.

Ardından Ross ve Angus ile karşılaştıklarında ise Kral Duncan’ın Macbeth’i Cawdor Bey’i ilan ettiğini öğrenirler. Bu noktadan sonra Macbeth kehanette bulunan cadıların etkisi altına girecektir. Bu kafa karışıklığı içinde Macbeth, Ross, Angus ve Banquo Kral Duncan’ın Forres’teki sarayına giderler.

  4.      Sahne

Bu sahne Forres’te sarayın içindeki bir salonda geçer. Cawdor Beyi’nin bu ihanetinin etkisiyle güven olgusunu sorgulayan Kral Duncan, Macbeth’i coşkun biçimde karşılarken bir taraftan ona övgüler dizer. Diğer yandan da Banquo’yu takdir eder. Macbeth’e Cawdor Bey’i olarak seslenen Kral, büyük oğlu Malcolm’u da varisi olarak Camberland Prensi tayin eder. Bundan sonra Kral hem zaferi kutlamak hem de Macbeth’i onurlandırmak için  Macbeth’in yurduna gider.

 5.      Sahne

Bu sahne İnverness’te, Macbeth’in şatosunda geçer. Lady Macbeth kocasından gelen mektupla yaşananları öğrenir. Kocasını iyi tanıyan Lady, bir plan yapar.

Haberci Lady Macbeth’e, Kral Duncan’ın geleceğini haber verir. Lady Macbeth bu ziyareti bir fırsat gibi düşünüp planını devreye sokar. Bir taraftan da Macbeth’i ikna etmeye çalışır.

 6.      Sahne

Önceki sahne ile aynı yerde geçer. Kral ve adamları, Macbeth’in zaferini kutlamak için şatosuna gelir. Duncan, yaşayacaklarından bihaber huzur içinde ve gururludur. Lady Macbeth, Kral Duncan ve adamlarını karşılar.

7.      Sahne

    Macbeth’in şatosunda bir odada geçen bu sahnede Macbeth, üç cadının kulağına fısıldadığı kral olması yönündeki kehanetin etkisini iyiden iyiye hisseder. Kralı öldürmek konusunda hala derin kuşku ve korkular duymakla birlikte, içindeki hırs ve tutku gittikçe büyür.

Bu kafa karışıklığını Lady Macbeth sayesinde aşacaktır. Macbeth’ e cesaretli olmasını ve hakkı olan krallığın ancak Kral Duncan’ı bugün öldürmesi ile elde edeceğini söyler. Onursuz ve haince bulduğu bu eylemi gerçekleştirmeye karar verirler.

 II.      Perde

1.      Sahne

Bu sahne de Macbeth’in şatosunda geçer. Banquo ile oğlu Fleance gece yarısı şatonun avlusunda gezerken Macbeth ile karşılaşırlar. Hizmetçiyi de gönderen Macbeth, adeta düşte gibidir. Cinayete yönelen Macbeth'e yol gösteren düş gücünün yarattığı bir hançerdir. Artık hırsı tüm zihnine egemen olmuştur. Derken çan sesi duyulur. Artık dönülmez bir yola giren Macbeth, adeta bir uçurumun önündedir.

 2.      Sahne

Yine Macbeth’in şatosunun avlusundayız. Lady Macbeth, eşini ve gelecek haberi beklemektedir. Ve nihayet Macbeth büyük endişe ve çelişkiler içinde, Kral Duncan’ı öldürüür. Ancak bu büyük eylem Macbeth için ağır bir yüktür. Ve giderek bu yük altında ezilecektir.  Lady Macbeth imdadına yetişir. Onu sakinleştirir, ardından da planın kalan kısmını devreye sokar. Suçu atacakları kişilerin hançerlerini kana bulamaya gider.

 3.      Sahne

Aynı şatonun avlusu. Macduff ve Lennox, Kral Duncan ile görüşmek için şatoya gelirler. Ancak kapı çok geç açılır. Kapıcı, kapıya yönelirken cehenneme açılan kapı olarak anlatır söyleyeceklerini. Ev halkı uyanır. Kral Duncan’ı uyandırmak için odasına Macduff girer. Kralın ölü bedenini görüp Macbeth ve Lennox’a haber verir. Kralın öldürüldüğü haber korku ve şüphe ile karşılanır. Macbeth, suçu atacakları Kral Duncan’ın adamlarını öldürür. Böylece kanlı hançerleriyle suç üstlerine kalır.

Malcolm ve Donalbain bu saldırının ardından hedef olacaklarını düşünerek kaçarlar. Böylece Macbeth, üzerine yönelecek kuşkuyu def etmek için bir gerekçe daha bulmuş olur.

 4.      Sahne

Macbeth’in şatosunun dışı. Ross ve baba aralarında yaşananları konuşurlar. O sırada Macduff gelir. Gelişmeleri Ross ve babasına anlatır.

Macbeth amacına ulaşmıştır. Cinayeti işleyenlerin Kral Duncan’ın adamları olduğu ve o adamları tutanların da kaçıp giden Malcolm’la Donalbain olduğu düşünülüyordur. Macbeth, krallık tacını giymek için Scona’ya gider.

 III.      Perde

1.      Sahne

Bu sahne Forres’te sarayın içerisinde bir odada geçer. Banquo, bu cinayetin arkasında Macbeth’in olduğunu düşünür. Cinayetten en karlı çıkan odur sonuçta. Diğer yandan kehaneti kendisi de duymuştur. Tüm bunları kaygıyla düşünürken bir yandan da içi umut dolmaya başlar. Çünkü aynı cadılar ona da müjdeli bir haber vermişlerdir. Kral babası olacağı söylenmiştir ona. Kral Macbeth ve karısı bir eylence tertipleyeceklerini duyururlar. Böylelikle krallığına ilişkin algıyı da ölçecektir.

Banquo kehanetlerden dolayı oğlu Fleance’yi saraydan uzaklaştırıp Kral Macbeth’in bulamayacağı bir yere götürmek ister. Öte yandan Kral Macbeth de cadıların kehanetini hatırında tutmaktadır. Kral olmuştur; ama kral kalabilecek midir? İçinde büyüyen kuşku ve kaygılar gittikçe kendisini ele geçirir.  Müthiş bir güvensizliğe kapılan Kral Macbeth korkularının kaynağının Banquo olduğunu düşünür. Kral Macbeth'i saran güvensizlik, suçluluk duygusuyla karışıp sabit bir fikir halini alır. Kiralık katiller tutar Banquo’yu öldürtmek için. Sarayda düzenleyeceği yemeğin hazırlıklarına başlar.

 2.      Sahne

   Sarayda bir odada geçer. Kraliçe Lady Macbeth’te Banquo ve oğlunun ölmesi gerektiği kanaatindedir.  Kral Macbeth’in kuşkuları büyümektedir. Kral Macbeth’in kuşkularının sona ermesi için tek bir adım atılmalıdır. Lady Macbeth’i bu plana dahil etmez. “Masum” kalmasını ister.

 3.      Sahne

Saraya giden yol üzerindeki bir parkta geçer. Kiralık üç katil, Banquo ve oğlu Fleance’ye pusu kurarlar. Banquo'yu öldürülür ancak oğlu Fleance kaçmayı başarır. 

 4.      Sahne

Bu sahne sarayda bir odada geçer. Şölen sofrasında misafirleriyle Kral Macbeth oturmaktadır. Bu sırada Banquo’nun öldüğü ve oğlunun kaçtığı haberi alınır. Böylece Kral Macbeth’in kuşkuları ve korkuları artarak büyür. Gördüğü o hayaletin tekrar etkisi altına girer. Bu da yetmezmiş gibi Banquo'nun hayaletini görüp çılgınca bir korkuya kapılır.  Şölendekiler de bu sahneye tanık olsa da kimse bir anlam veremez. Ne olduğunun farkında olan Lady Macbeth, Kral Macbeth’i sakinleştirmeye çalışır. Lady Macbeth misafirleri olayı farketmesinler diye yollar. Kral Macbeth kısmen kendine gelir ama içindeki korku büyümeye devam eder. Macduff’un çağrısına cevap vermemesi de bu korkusunu büyütür. Çözümü cadılarda aramaya karar verir. Öğrenmek ister bütün kehanetlerini.

 5.      Sahne

Bu sahne kırsal bir alanda çalılıklarda geçer. Hekate cadıların Macbeth’le olan ölüm alış verişini ondan habersiz yaptıkları için kızgındır. Hekate, kendi hırslarına köle olmuş Macbeth ile işbirliklerini temizlemelerini ister. Bunun için hepsini Akheron kıyısına çağırır. Macbeth de oraya gelecektir.

 6.      Sahne

Kral Macbeth’in sarayının bir odasında geçer. Bir bey ile Macduff’un isyanı konuşulur. Bey, Lennox’ a, Duncan’ın oğlunun İngiltere’deki sarayda yaşadığını ve Macduff’un oraya giderek Malcolm ve İngiltere Kralı Siward’ı ayaklandırmak istediğin bildirir. Artık sarayda yaşayanlar da Macbeth’e cephe almaktadır.

 IV.      Perde

 1.      Sahne

Bir mağarada geçer. Mağaranın ortasında bir kazan kaynamaktadır. Üç cadı kazanın içine büyü için kullandıkları hayvan parçalarını atarak büyülerini sürdürürler. Hekate de üç cadıya katılır. Yanıtlar bulmak için mağaraya gelen Macbeth, cadılara sorular sorar. Cadılar cevaplarını alması için Macbeth’ in karşısına tek tek hayaletleri çıkartır. İlk cevap Macduff’tan kendini koruması ve Fife Beyine göz kulak olmasıdır. Macbeth’in soracakları bitmemiştir yeni cevaplar için başka bir hayalet gelir karşısına. Kanlı bir çocuk gelir karşısına ve ölümlerine devam etmesini öğütler ona. Başında taç, elinde ağaç ile yeni bir hayalet gelir bu hayalet de Macbeth’i cinayetlere devam etmesi yönünde cesaretlendirir En sonunda Banquo’nun oğlunun kral olacağını öğrenir. Hekate ve cadılar kaybolurlar, ardından Lennox gelip Macduff’un kaçtığını söyler.

 2.      Sahne

Fife’da Macduff’geçer. Ross, Lady Macduff’a kocasının kaçtığını söyler. Lady Macduff ise kendisi ve çocuklarını bırakmasına kızgındır. Haberci Lady Macduff’a çocuğunu alıp kaçmasını başına büyük bir bela geleceğini söyler. Tam o sırada Kral Macbeth’in gönderdiği katiller gelir şatoya ve Macduff’ın çocuğunu ve karısını öldürür.

 3.      Sahne

İngiltere Kralının sarayının önünde geçer. Macduff, İskoçya’yı Macbeth’ in elinden kurtarmak için Malcolm’un yanına İngiltere’ye gelir. İngiltere Kralı Siward’ın hazır ettiği on bin kişilik orduyla İskoçya’yı Macbeth’in elinden kurtarmaya karar verirler. O sırada Ross, Macduff’a kara haberi verir. Macduff intikam hırsına bürünmüştür. Ross ayrıca İskoçya’ da Malcolm’ı destekleyen beyler olduğunu söyler. Malcolm ve Macduff orduyu hazır etmek için Kral Siward’la anlaşmaya gider.

 V.      Perde

      1. Sahne

Bu sahne şatonun bir odasında geçer. Hekim hizmetçiden, Lady Macbeth’in durumunu öğrenmek ister. Sürekli uyuduğundan ve kabuslar gördüğünden bahseder. O sırada Lady Macbeth yine derin uykularda iken sayıklaması işitilir. Lady, uykusunda kalkıp gezinmekte, elindeki hayali kan lekesinden, avuçlarındaki kan kokusundan kurtulmaya çalışmaktadır. İçine düştüğü bunalımdan onu ancak ölüm kurtarabilecektir.

 2. Sahne

Kırsal bir bölge olan Dunsinane yakınlarında geçer. İskoç soylularından Menteıth ve Agnus, İngiliz ordusunun yaklaştığını ve başlarında Malcolm, Siward ve Macduff olduğunu söylerler. Bunun üzerine Lennox ve Caithness ile beraber hepsi Birnam’a doğru gitmeye ve Malcolm’a katılmaya karar verirler.

 3.      Sahne

Bu sahne de Dunsinane’de bir şatonun odasında geçer. İngiliz ordusunun kapısına dayandığını öğrenen Macbeth, Seyton’a hazırlıklar yapma emri verir. Savaşa girme düşüncesindedir. Ardından Macbeth hekimden karısının çektiği ıstırapa son vermesini ister.

 4.      Sahne

Birnam ormanı yakınında bir bölgede geçer. Macduff, Malcolm ve Siward askerler eşliğinde Macbeth ile karşılaşacakları yere doğru hareket ederler. Savaş planları yapılır.

 5.      Sahne

Şatoda geçer. Macbeth savaş için gerekli tüm hazırlıkları yapar. Kendisi de zırhıyla savaşa girecektir. Seyton, Kraliçe Macbeth’in ölümünü haber verir. Macbeth, haberi soğukkanlılıkla karşılar. Aklında sadece cadılar vardır. “Kimse Macbeth’in hakkından gelemez. Koca Birnam ormanı kalkıp üstüne gelmedikçe, Dunsinane tepelerine kadar yürümedikçe” demişlerdir. Ancak adeta bu kehanet gerçekleşmiş gibidir. Habercinin sözleri kehanetteki sözlerin aynısıdır. Haberci Macbeth’e Birnam ormanının ayaklanıp yürüdüğünü söyler. Macbeth hiç olmazsa sonunun onurlu olmasını için zırhını kuşanır.

 6.      Sahne

Dunsinane’de bir şatonun önü. Macduff, Malcolm ve Siward, Macbeth’i ve ordusunu yok üzere şatonun önüne gelmişlerdir.

7.      Sahne

Bu savaş meydanı sahnesidir. Macbeth’in kaçacak yeri kalmamıştır. Genç Siward’la dövüşmeye başlarlar. Macbeth, Genç Siward’ı öldürür. Cadıların ona söylediği “Bir kadından doğmamış” kişinin onu öldürebileceğine inanmaktadır. Macduff ve Siward savaşın lehlerinde ilerlediklerini konuşurlar.

 8.      Sahne

Bu sahne de savaş meydanında geçer. Macbeth, Macduff’la karşı karşıya gelir. Büyük hesaplaşma için ikisi de diş bilemektedir. Ama Macbeth’in duyduğu sözler güvenini ve yürekliliğini söndürür. Çünkü Macduff’un annesinin karnından doğum vaktinden önce çıkartıldığı bilgisi ölümü çağrıştırır. Dövüşmeye başlarlar. Ve sonunda kaçınılmaz son gerçekleşir. Macduff elinde Macbeth’in kellesini taşıyarak gelir. Malcolm, Macduff’un bu zaferini kutlayıp onu Kont yapar. Ve krallık tacını giymek için Scone’ye davet eder

 

 

KAYNAKÇA

Shakespeare, W. (1605-1606). Macbeth.(Eyüboğlu, S. Çev.), İstanbul: Remzi Kitapevi.

Urgan, M. (1965). Macbeth: Bir İnceleme. İstanbul: Çan Yayınları.

Urgan, M. (1986). İngiliz Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...