Strasbourg’da sabahın ilk ışıkları, dar ve temiz sokakların üzerinde süzülerek şehre hayat veriyor, birkaç saat önce ölü gibi uyuyan şehir birden bire canlanmış, hayat dolu bir çocuğun kahkahaları arasında insanlara selam duruyor.
Kaldırım taşlarının her biri, adeta bir melodinin notaları gibi, hafif bir müzikle birleşiyor; bu müzik, uzaktan gelen bir sokak sanatçısının kemanında hayat buluyor... Yandaki kafeler adeta müziğe saygı gereği sesleri kısmış, hınca hınç kalabalık fısıltılarla konuşuyor... Yan sokakta başka bir kafeden süzülen yumuşak bir caz ezgisi bu sese karışıyor.
Bisikletlerin tekerleklerinin sessiz ritmi ve ara sıra yankılanan kahkahalar, farklı dillerde sözcükler bu büyülü kentin ruhunu tamamlıyor. Her köşe başında farklı bir hikâyeye açılan bu şehir, Fransız zarafeti ile Alman sağlamlığını harmanlayarak adeta bir kültür mozaiği sunuyor.