23 Ekim 2016 Pazar

ÖYKÜ VE ŞİİR ARASINDAKİ FARKLAR

Öykü, Şiir ve Oyun Metni Arasındaki Farklılıklar

Sanatın gelişimi zaman içerisinde yeni türlerin ve ifade şekillerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. En eski kaynaklara gidildiğinde dahi yazınsal türler ve kaynaklara dair kesin kanılara varmak mümkün olmuyor. Edebi türlerin gelişimi çoklukla birbirine içkin ya da birbiriyle ilişki içinde gerçekleşmiştir. Zaman içerisinde bir türün içinden yeni türlerin doğduğunu görmekteyiz. Günümüzde her bir yazınsal türün kendine has özellikleri bulunsa da her bir türün bir diğeriyle şu ya da bu bakımdan ilişkili olduğunu söylemek abartılı olmaz.

Edebi türleri birbirinden kesin hatlarla ayırmak mümkün olmasa da bu üç edebi türün hem biçimsel hem de yazılış amacı bakımından çeşitli farklılıkları olduğunu söyleyebiliriz. Ancak söyleyeceğimiz hiçbir şey, şiirin ve oyun türünün tarihsel gelişimi değerlendirildiğinde, mutlak doğrular olarak kabul edilemez.

Şiir ile Oyun Arasındaki farklar

Şiir müzikle birlikte tarihin en eski sanat ürünlerinden biri olarak kabul edilmektedir. (THOMSON) Hem yapı bakımından (dizelerle oluşturulması) hem de içerik ve amaç bakımından diğer edebi türlerden ayrılır.

Öncelikle şiirin dizeler halinde yazılması, onu oyun metinlerinden ayırır. Oyunlar genelde düzyazı biçiminde yazılır. (Burada Antik yunan metinlerinin de nazım formunda yazıldığını belirtmek gerekir.)

Şiir, dizelerin bir araya gelmesiyle oluşturulurken, oyunlar düzyazı biçiminde oluşturulur. Şiirin dizesine karşılık düzyazının cümlesi, şiirin bentlerine karşılık düzyazının paragrafı vardır.
Şiir, müzikal bir söyleyişle kaleme alınır. Oyunlarda ise konuşma diline yakın bir anlatım vardır. Elbette bu genelleme bütün oyunlar için geçerli değildir. Tiyatroda ise söz dizimi önemli bir etken olsa da şiirdeki müzikaliteden çok düzyazı biçimine daha yakındır. Yine bu noktada söylediklerimiz modern metinler için daha çok geçerlidir. Kaldı ki klasik metinlerde şiirsel anlatımın da (müzikalite) kullanıldığını belirtmek gerekir.

Her sanat yapıtının “anlatmak istediği bir şey” vardır. Oyunlarda da yazar “bir şey anlatma” amacını taşır. Ancak şiirde “anlatmaktan” çok hissettirmek, duyumsatmak amaçlanır. Burada da keskin bir ayırım olmadığını belirtelim ki oyunlarda da duyguyu tamamen yok saymak söz konusu olamaz. Belki şiire göre duyguya daha az ağırlık verilir demek daha doğru olur.

Şiir zamansal olarak oyuna göre daha eskidir. Aslında bu da kesin bir iddia değildir. Ancak ilk oyun örneklerinin nazım biçiminde yazılması, oyunların şiirden farklı olarak dramatik bir yapıya dayanması ve zaman içerisinde şiir biçiminden farklılaşması bu kanıyı destekler.

Şiirde; ölçü, uyak, redif, söz sanatları vb. öğeler kullanılabilir. 19. yüzyılın sonlarına kadar hem Türk edebiyatında hem de Batı edebiyatında bu özellikler şiirin olmazsa olmaz “ahenk” öğeleri olarak görülmüştür. Klasik şiirde de bu unsurlar oldukça önemliydi. Oysa oyun metinlerinde bu biçimsel özellikler zorunlu değildir. Yine de bazı oyun metinlerinde seci, aliterasyon vb. şiire özgü ahenk unsurlarına rastlamak mümkündür.

Şiirde anlatılan bir duygu ya da düşünce, düzyazıya çevrilemez. Çevrilse dahi eski ruhunu ve anlam zenginliğini yitirir. Ancak oyun metinlerinde böyle bir sınırlama yoktur. Kuşkusuz, hangi metin türü olursa olsun, çeviriler metnin ruhunu bire bir anlatmayabilir. Ama söz konusu olan şiir olunca çeviri bambaşka bir meseleye dönüşmektedir.

Oyun metinleri sahnelenmek üzere yazılırken şiirde temel amaç okutmak, duyumsatmak, hissettirmektir. Oyun metni dramatik bir kurgu içerisinde, bir seyirci grubu önünde sahnelenmek üzere, bu yolla meramını anlatmak üzere yazılır. Ancak şiirde böylesine bir amaç söz konusu değildir.

Oyun ve Hikâye Arasındaki Farklılıklar

Hikâye (öykü), tek bir olay ya da durum etrafında şekillenen, kişi kadrosu roman ve oyuna göre daha dar olan metin türüdür. Burada yaptığımız tanım elbette modern anlamda öykünün ana hatlarını ifade etmekle birlikte günümüzde yazılan öykülerin tamamı bu tanımlama ile sınırlanamaz. Aynı şeyi aslında oyun ve şiir için de söylemek mümkündür.

Bir olayın sözlü ya da yazılı olarak anlatıldığı kısa metinlerdir hikâyeler. Burada “kısa” ifadesi tamamen sübjektif bir ifadedir. Hikâyenin, kurgu, olay örgüsü, kişi sayısı bakımından “daha sınırlı” bir metin olduğunu belirtmek daha yerinde olacaktır.

Oyun ise sahnede gösterilmek amacıyla yazılmış metinlerin genel adıdır. Bu anlamıyla oyunun temelinde gösterim vardır. Bu özelliği oyunları dramatik açıdan diğer metin türlerinden ayırır.
Mecazlı, sanatlı bir anlatımdan çok günlük konuşma dili egemendir hikâyelerde. Bu yönüyle oyunlarla bir benzerliği vardır hikâyelerin. Hikâyelerde tasvirler genellikle serim bölümünde, okuyucunun zihninde bir tasavvur yaratmak, okuyucuyu öykü gerçekliğine dâhil amacıyla yapılır. Oysa oyun metinlerinde dekor daha çok parantez içi ifadelerde anlatılır. Oyun yazarı sadece olay ve durumu anlatmakla yetinmez, mekânı ana hatlarıyla aktararak, okuyucuya-yönetmene yol gösterir.
Oysa hikâyeler okunmak için yazılır. Okuyucu metni okuyarak, o metni zihninde canlandırarak algılar. Dolayısıyla hikâyelerdeki tasvir daha ayrıntılıdır. Oyunlarda dekor biraz da yönetmenin yorumuna göre biçimlenir.

Biçimsel olarak da öykü ve oyun arasında farklılıklar vardır. Oyun kurgusu karşılıklı konuşma esasına dayanır. Diyalogların etkililiği aynı zamanda oyunun gücünü tayin eder. Oyunda konuşmalar karşılıklı biçimde ve konuşma çizgileriyle gösterilirken, bu özelliklere hikâyelerde nadiren rastlanır. Karşılıklı konuşmalar bulunsa da bunlar metnin anlatımının temeli değildir.

Hikâyelerde çeşitli anlatıcı bakış açıları bulunur (Tanrısal, kahraman -1. tekil anlatıcı, ya da 3. tekil anlatıcı gibi). Ancak oyunlarda anlatım, birinci şahıs üzerinden gerçekleştirilir.
Aristoteles’ten bu yana oyun diğer edebi türlerden farklı olmak üzere daha “teknik” bir mesele olarak ele alınmıştır. Yani oyun yazı mı belli kurallara bağlanmaya çalışılmıştır. Edebi metinler dramatize edilerek oyuna dönüştürülmüştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...