Sahne, yönetmenin temel anlatım
alanlarından biridir. Oyuncunun evrenini ortaya koyabilen bu alan yönetmenin
tasarım algısıyla zengin anlatım olanakları sunar. Elbette sahne, salt metinsel
boyutta değil, dış mekânda da var olabilen bir anlatım aracıdır.
Tiyatro tarihi, sürekli değişen anlatım ve
ifade biçimlerine uyarak, çağların ihtiyaçları çerçevesinde dinamik bir değişim
göstermiştir. Tiyatro ve onun anlatım araçları, her toplumun düşünce ve yaşam
biçimi, anlatım, ifade ve dil kalıpları, dini, siyasi ve toplumsal yapısından
bağımsız ele alınamaz. Çağımızda da, ulusların sanatsal etkinlikleri dönemin
düşünsel, siyasal ve toplumsal gelişmelerinden bağımsız açıklanamaz.
Tiyatronun Antik Roma döneminde, seyircinin
duygularını harekete geçirmek için başlıca ve olmazsa olmaz şart, bu duyguların
öncelikle oyuncu tarafından hissedilmesi gerekliliği düşüncesi egemendi. Bu
dönemde yanılsama seyirci ile izleyici arasında tam bir duygu geçişine
dayanıyordu. Bu yaklaşım Horatius’un, eğer bir oyuncu seyirciyi ağlatacaksa,
öncelikle kendi de kederi hissetmelidir, düşüncesiyle özetlenebilir (Carlson,
2008:25).