5 Nisan 2018 Perşembe

Ortaçağ Tiyatrosunda Yönetmen, Oyuncu ve Sahne Anlayışı


Yönetmen

Ortaçağ’da halkın da desteğiyle bazen günlerce süren oyunlar olduğunu bilinmektedir. Bu durumda karmaşık ve uzun oyunların düzenlenmesini zorunlu kılıyordu. Çok sayıda oyuncunun rol dağılımını yapma, sahne düzeni ve oyun akışı ve bundan doğacak önemli bir geliri yönetmek işin ehli kişilerin varlığını zorunlu kılmaktaydı. Tüm bunlar sonucunda yönetmen Ortaçağ tiyatrosunda büyük önem kazandı.

Kuşkusuz o dönem yönetmenlerinin görev ve sorumlulukları bölgesel farklılıklar göstermekteydi. Ancak tüm farklılıklara rağmen yönetmenin her açıdan yetenekli olması beklenmekteydi.


Oyunculuk

Ortaçağ tiyatrosunda gösterimler için gerekli oyuncu sayısı önemli oranda değişkenlik göstermektedir. İngiliz loncalarının oyunlarında ise karakter sayısı beş veya on arasında değişmekteydi. 16. yüzyıldan sonra ise oyunların kapsamı genişlemiştir. Bu durum düşünüldüğünde rol sayısının fazla oluşu, oyuncu sayısının da oldukça yüksek olmasını koşullamıştır.

Oyuncular seçimi konusundaki bilgiler oldukça yetersizdir. Ancak yine İngiltere’de kent yönetiminin en yetenekli oyuncuları, seçmelerde görevlendirdikleri bilinmektedir. Bu dönemin dikkat çeken özelliği oyuncuların rol sayısını sınırlamış olmasıydı. Kimse iki oyundan fazlasında rol alamıyordu. Kimi bölgelerde gönüllülük esas alınırken kimi yerlerde de sınavla oyuncu seçildiği bilinmektedir. Oyuncular seçildikten sonra sergiledikleri oyun için aynı yıl içerisinde birkaç defa rol almaktaydılar.

Oyuncuların profiline bakıldığında ise genellikle orta sınıf ya da halktan insanlar öne çıkmaktaydı. Nadir de olsa rahipler ve soylular oyuncu olarak da görev almaktaydı. Aslında başlarda rahiplerden, soylulardan, oluşan oyuncular da zaman içerisinde esnaflardan oyuncular olmaya başlamış. Bu seçimi de kurulmuş olan esnaf locaları belirlermiş.

Ortaçağ tiyatrosuna maddi desteği tiyatronun bağlı bulunduğu localar üstlenmeye başlamış. Kısacası ekonomik farklılaşma oyuncuların seçimine de yansımıştır.

Cinsiyet noktasında da oyuncuların çoğunlukla erkeklerden oluşmaktaydı. Ancak Fransa’da az da olsa kadınların da oyunlara dahil edildiği bilinmektedir. Şiddet içeren zorlu sahnelerde canlandırmalar ya da dublörlük söz konusuydu. Öldürme ya da diğer şiddet eylemleri benzetim yoluyla kuklalar aracılığıyla gerçekleştirilmekteydi.

Disiplin oyuncular açısından bir zorunluluktu. Bu yapılan işe verilen önemin ve ciddiyetin de önemli bir göstergesidir. Bu yüzden oyuncular, yeminli olarak çalışmaktaydı. Düzenli katılacaklarına dair şahitler önünde yemin ettiriliyorlardı. Öyle ki oyuncu kaçırdığı prova veya kurallara uymama halinde çeşitli cezalara çarptırılmaktaydı.

Oyunculukta ses, temel bir öğeydi. Bu durum büyük orada ilahi ezgilerinin bir gereği olsa gerek Günümüze ulaşan oyunlarda karakter derinliği yoktur. Zaten oyunculardan da yetenek gerekli bir öğe değildi. Bu oyunculardan beklenen şeylerin oldukça sınırlı olduğunu göstermektedir. Oyun kişilerinde bir derinlik olmaması karakter yerine tipleri öne çıkarmıştır. Ancak oyunda gerçeğe olabildiğince yakın bir oyun sergileme söz konusu olduğunda sahne önemli tehlikeler de barındırmaktaydı. Oyuncuların profesyonelleşmesi ancak Ortaçağ’ın sonlarına doğru gerçekleşebiliyor.

Sahneler

Bu dönemde hareketli ve hareketsiz olmak üzere iki tip sahneyle karşılaşmaktayız. Hareketli sahneler konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Yaygın görüşe göre hareketli oyunlar, bir arabaya kurulmak suretiyle gösterim zamanında arka arkaya dizilerek kentte gezdirilirdi. Taşınabilir sahneler ülkeden ülkeye farklı ağırlıkta bir yoğunluk göstermekteydi. Özellikle pageant denilen gösteri arabaları İngiltere ve ispanya’da yaygındı. Bu sahnelerde kullanılan araçlar hem bir gösterim alanı hem de sahne arkası (Arabanın içi) işlevi görmekteydi.

Bu dönemin en yaygın sahne biçimini ise hareketsiz sahneler oluşturmaktaydı. Eski Roma amfi tiyatroları, kilise mezarlıkları, Özel konutlar, manastırlar, kent meydanları, bayırlar, başlıca hareketsiz oyun yerleriydi. Kuşkusuz bu mekânların kullanımı mekanların özgün özelliklerine göre farklılaşmaktaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...