Tragedyalar,
yaşamın acıklı, ders niteliği taşıyan ve insanı ve onun duygu durumlarını
etkilemek üzerine kurulmuş, kendine özgü kuralları olan oyunlardır. Esas olarak
ahlaki bir sonuç ve ders çıkarmayı hedefleyen bu oyunlarda yüksek erdem
örnekleri ortaya konulur.
Aristoteles’e
göre tragedya: “Tragedya belirli bir uzunluğu olan,
oyunun çeşitli bölümlerinde belirli biçimde süslü bir dilin kullanıldığı,
anlatı yapmayan ancak sahneleyen insanlar tarafından gerçekleştirilen, acıma ve
korku yoluyla bu gibi duyguların sağılımı [katharsis] gerçekleştiren, ciddi ve
tamamlanmış olaylar dizisinin [praxis] yeniden sunumudur
[mimesis].” şeklide tanımlanır.
Bu
tanımdan hareketle tragedya, izleyicilerde güçlü duygusal reaksiyonlara neden
olan olayların, şiirsel bir ifadesi olarak da değerlendirilebilir.
Yine
aristoya göre tragedyanın başarısı izleyicide “acıma ve korku” duyguları
uyandırmasıyla ölçülür. Çünkü ahlaki bir ders çıkarmak için güçlü bir duygusal
sarsıntının ortaya çıkması gerekir. Bunu da güçlü oyun kişileri eliyle
(Tanrılar, krallar, asiller vb.) gerçekleştirir. Kahramanların eylem ve
durumlarının olumludan olumsuza taşınmasıyla yaratılan kırılma yoluyla da
eylemsel bir forma dönüşür.