Tragedyalar,
yaşamın acıklı, ders niteliği taşıyan ve insanı ve onun duygu durumlarını
etkilemek üzerine kurulmuş, kendine özgü kuralları olan oyunlardır. Esas olarak
ahlaki bir sonuç ve ders çıkarmayı hedefleyen bu oyunlarda yüksek erdem
örnekleri ortaya konulur.
Aristoteles’e
göre tragedya: “Tragedya belirli bir uzunluğu olan,
oyunun çeşitli bölümlerinde belirli biçimde süslü bir dilin kullanıldığı,
anlatı yapmayan ancak sahneleyen insanlar tarafından gerçekleştirilen, acıma ve
korku yoluyla bu gibi duyguların sağılımı [katharsis] gerçekleştiren, ciddi ve
tamamlanmış olaylar dizisinin [praxis] yeniden sunumudur
[mimesis].” şeklide tanımlanır.
Bu
tanımdan hareketle tragedya, izleyicilerde güçlü duygusal reaksiyonlara neden
olan olayların, şiirsel bir ifadesi olarak da değerlendirilebilir.
Yine
aristoya göre tragedyanın başarısı izleyicide “acıma ve korku” duyguları
uyandırmasıyla ölçülür. Çünkü ahlaki bir ders çıkarmak için güçlü bir duygusal
sarsıntının ortaya çıkması gerekir. Bunu da güçlü oyun kişileri eliyle
(Tanrılar, krallar, asiller vb.) gerçekleştirir. Kahramanların eylem ve
durumlarının olumludan olumsuza taşınmasıyla yaratılan kırılma yoluyla da
eylemsel bir forma dönüşür.
Aristoteles’in
çizdiği bu çerçeve aşağı yukarı bütün Yunan Tragedyalarında karşımıza çıkar.
Bizler de bu çalışmada Latin Edebiyatının önde gelen tragedya yazarlarından
Seneca’nın “Medeia” ve “Phaedra” oyunlarını klasik Yunan tragedyalarıyla
karşılaştırmaya çalışacağız.
Tragedyalar,
konularını tarihten ve mitolojiden alan oyunlardır. Medeia’da anlatılanlar da
milattan önceki yüzyıllarda geçmiş olaylardır. Bilinen tarihin dışında
olağanüstü güçlerle donatılmış, Tanrı ya da yarı Tanrıların konu edinilmesi
klasik tragedyalarla ortak bir özelliği olarak görülmelidir.
Tragedyalarda
“erdem”, “ahlak”, “sorumluluk” gibi değerler yüceltilmiştir. Bu değerler hem
kahramanların üstün nitelikleriyle uyumlu hem de olmazsa olmaz değerlerdir.
Kaldı ki bu değerlerde ortaya çıkan sapma tragedyanın temel eylem dizgesini
oluşturur.
Medeia,
oyunu adını oyunun baş kadın karakterinden almıştır. Medeia, hırsları yüzünden
(evlenmek için) kendi kardeşini hatta oyunun sonunda intikam almak uğruna
çucuklarını bile öldürebilecek kadar gözü dönmüş bir oyun kişisidir.
Medeia’nın
başına gelen kötü olaylar; ona ihanet edip başka birisiyle evlenmeye çalışarak
karısıyla çocuklarının şehirden çıkarılmasına göz yuman prens Iason ve
Medeia'yı şehirden sürgün eden kral Kreon’un olayların sonucunda ölmesi
yaptıklarının bir neticesi olarak görülmelidir. Iason’un önceden olumlu olan
yaşamı eşine ihanet etmesi, onu terk etmesi sonucu tersine döner. Ama Medeia,
Iason’u öldürmek yerine onu en sevdiği varlıklardan ayırarak cezalandırma
yolunu seçerek, tragedyada uyandırılmak istenen duygusal etkiyi kat be kat
artırır. Oyunda özü itibariyle önceleri erdemli ve ahlaklı bir yol tutmuş
olanlar, bu yoldan sapmaları sonucu cezalandırılmış olurlar, böylece
izleyicilere ahlaki yoldan sapmamak gerektiği mesajı verilmiş olur.
Tragedyalar
prolog bölümüyle başlar. Medeia da kahramanın evinin önünde yalnız başına
gerçekleştirildiği monolog “prolog” bölümü olarak değerlendirilebilir. Hemen
ardından gelen koro bölümüne kadar geçen kısa bölümdür bu. Ardından koro ile
başlayan bölüm ise parados bölümünü ifade eder.
Anagnorisis
(Tanınma), oyunun sonunda İason’un yaptığı hatanın farkına varması ve geriye
kalan son çocuğunu kurtarmaya çalışması esnasında belirgin bir şekilde ortaya çıkar
ama bu noktada da çözüm ortaya çıkmaz. Pathos
(Acı veren eylem), İason’un ihanet etmesi yüzünden kralın ve prensesin
öldürülmesi, bununla da yetinmeyen Medeia’nın oğullarını da öldürmesidir. Hamartia (Trajik hata) ise İason’un
Medeia ile olan akdini bozarak, Medeia’ya sırtını dönmesi ve prensesle
evlenmeye kalkışması olarak değerlendirilebilir.
Trajedilerde,
bazı eylemler sahnede açıkça gösterilmez. Olumsuz örnek olmaması için şiddet, vurma,
öldürme, ölüm, cinayet vb. eylemler, sahnede seyircilerin önünde sergilenmez.
Bu eylemler ya diyaloglar yoluyla anlatılır ya da incelediğimiz trajedilerde
olduğu gibi bir “haberci” tarafından dillendirilir. Kimi zaman da bu eylemler
sahne gerisinden çeşitli biçimlerde duyurulur. (Oresta üçlemesinde Agamemnon’un
karısı tarafından öldürüldüğü sırada “ah öldüm” çığlığı gibi…)
Medeia’da
da kral ve prensesin öldürülmesi sahnede açıkça gösterilmez. Medeia’da, kral ve
prensesin zehirli mücevherlerle öldürülmeleri habercinin ağzından anlatılır,
ancak gösterilmez. Aynı şekilde Medeia’nın kendi çocuklarını öldürmesiyle,
prens Iason’un muhafızlar tarafından öldürülmesi de sahnede gösterilmez. Sadece
bu olayların gerçekleştirildiği sözel olarak anlatılır ve hissettirilir.
Tragedyalarda
Aristoteles’in de dediği gibi genellikle sanatlı, “artistik” bir dil kullanılır. Bunun için de en uygun biçim şiirsel
anlatımdır. Klasik Yunan tragedyalarında olduğu gibi Medeia da, trajedilerin
genel özelliği olan “manzum/şiir” şeklinde yazılmıştır. Anlatımı oldukça
sanatlı ve ağdalıdır.
Tragedyaların
kahramanları soylu kişilerden oluşur. Yüksek anlatım dil ve zevkine sahip olan
bu türdeki oyunlarda soylu kişilerin seçilmesi hem etki gücü açısından hem de
tragedyanın hitap ettiği kesim açısından tercihi bir zorunluluk olsa gerek. Medeia’nın
da ana kahramanları soylu kişiler olan Prenses Medeia, Prens Iason, Kral Kreon
ve soylu çocuklarıdır. Kahramanların soylu insanlar olması Medeia’nın da
trajedilerin genel bir özelliği olan “kahramanların
olağanüstü varlıklar, soylular, tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar, krallar,
kraliçelerden oluşması” kuralına uygun olarak yazıldığını gösterir.
Trajediler,
“zaman”, “yer” ve “olay” şeklinde üç temel ögeyle şekillendirilir. “üçbirlik”
kuralı ile ifade edilen bu kavramlar, tragedyaların ortak özelliğidir.
Tragedyanın konusunu oluşturan temel bir olay vardır. Bir olay belli bir zamanda
(bir gün içinde) ve belli bir yerde
(bu yer gerçek, gerçeğe uygun ya da hayali bir mekan olabilir. ) gerçekleşir.
Medeia’da anlatılan olaylar yirmi dört saat içinde gerçekleşir. Bu zaman dilimi
anlatılırken olayın en kritik evresi dikkate alınarak zaman tayin edilir. Bu
anlamıyla Medeia oyunu klasik tragedyayla benzerlik göstermektedir. Yine oyun
Medeia’nın evinin önünde başlar. Bir farklılık olarak sarayda geçen olaylar da
aktarılır. Ancak genel olarak Medeia’nın Korinthos’ta bulunan evidir temel mekân.
Bu oyun tek bir olay ekseninde şekillenmiştir: İhanete uğrayan Medeia’nın,
Prens İason’dan intikam almaya çalışması ve oyun sonunda da- ne kadar sadistçe
olursa olsun- bunda başarılı olması ana olayı ifade eder.
Trajedilerde
“güldürü” unsuruna yer verilmez. Çünkü
Aristoteles’in Poetika’da da
belirttiği gibi, komedi aşağı sınıfa özgü bir oyun türüdür. Zaten aşağı bir
oyun olarak gördüğü için de Poetika’da fazlaca üzerinde durmaz komedinin. Medeia’da
da “komedi” ya da güldürü ögesi söz
konusu değildir. Zaten amacı itibariyle de böyle bir unsurun bulunması söz konusu
olamaz. Bu anlamıyla da Medeia’da bu yönde bir diyalog ya da anlatım söz konusu
olmadığından klasik Yunan tragedyalarıyla bir başka ortak yönünü daha
belirlemiş oluyoruz.
Klasik
Yunan tragedyalarının genel bir başka özelliği diyalogların ve koro
bölümlerinin olmasıdır. Kimi zaman bu korolar bizzat olayın içinde etkin ya da
yönlendirici bir rol oynarken kimi zaman da olay anlatımını destekleyen birer
görev üstlenirler. Medeia’da trajedilerin genel özelliğine uygun biçimde
diyaloglara ve koroya rastlıyoruz. Koro, kimi zaman kahramanın sözlerini
tekrarlamakta kimi zaman da olayların daha iyi anlaşılması açısından
açıklamalar yapmaktadır. Ancak bu oyunda koro fazlasıyla belirgin bir rol
üstlenmemiştir. Bu oyunda sanki koronun üstlendiği rolün bir kısmı “sütanne”
tarafından üstlenilmiş gibidir. Çünkü daha önceki oyunlarda koroların icra
ettiği kimi yaklaşımları Sütanne’de
görüyoruz. Kahramana nasihatler vermekte, onu yaklaşan felaketler konusunda
uyarmakta, dinginliğe davet etmekte vs.
Olay
anlatımı baştan sona diyaloglarla örülmüştür. Olayların gelişimi, oyun
kişilerinin eylem dizgeleri bu diyaloglar eliyle aktarılmıştır. Ancak klasik
tragedyalarda da gördüğümüz gibi burada da zaman zaman kendi kendine
konuşmalara, monologlara, yer verildiği görülmektedir. Tüm bunlar hem olayların
iç yüzünün anlaşılması hem de oyun kişilerin karakterlerin gösterilmesi
açısından işlev yüklenmişlerdir.
Tragedyanın
amacını arınma olarak ifade ettik. Bu anlamda oyun kişilerinin yaptıkları
yanlışlar sonucunda karşılaştıkları talihsiz son ya da felaket sonucu bir
arınma yaşamaları (katharsis)
beklenir. İason’un Medei’ya ihanet etmesi sonucu karşılaştığı felaketler;
prensesin öldürülmesi ve en sonu çok kıymet verdiği çocuklarının da
katledilmesi sonucu katharsis gerçekleşmiş olur.
Trajedilerin
genel özellikleri bakımından incelediğimiz Medeia’nın hem Aristoteles’in
çizdiği çerçeve hem de incelediğimiz tragediler açısında ağırlıklı olarak
benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Medeia’daki her karakterin oyunun akışı
ve olayların gelişimi üzerindeki etkileri aynı derecede kuvvetli değildir. Prens
İason, Medeia ve Kral Kreon temel karakterler olmakla birlikte Medeia’nın
dadısı Sütnine, haberci çocuk, prenses ve muhafızlar olaylardaki etkileri
değerlendirildiğinde yardımcı karakterler olarak görülmektedir. Medeia, oyunun
başkarakteridir. Onun eylemleri oyundaki devinimin temel unsurlarıdır. Kısacası
olayların yönünü belirleyen ana karakter Medeia’dır. Kıskançlığı, intikam
hırsı, büyü yeteneği ve acımasızlığı ile oyunun merkezinde bulunmaktadır.
Seneca’nın
bir diğer önemli oyunudur. Medeia oyunu ile klasik Yunan tragedyalarını
karşılaştırırken yaptığımız açıklamaları tekrar etmemek için Phaedra oyunun
biçim, içerik ve dil özellikleri klasik tragedyalar dikkate alınarak
açıklanacaktır.
Bu
oyunda dil yine öceki oyunda olduğu gibi şiirseldir. Çalışmada Türkiye İş
Bankası, Çiğdem Dürüşken çevirisi dikkate alınmıştır. Oyun metnin aslıyla
birlikte yayınlandığından, aslına baktığımızda manzum biçimde kaleme
alındığını, dil ve anlatımının oldukça süslü, sanatlı, ağdalı bir yapısı
olduğunu gözlemlemekteyiz.
Oyunun
Hikayesi: Oyun adını başkahraman Phaedra’dan almaktadır. Phaedra, eski Yunan
mitlerinde, efsanevi Girit Kralı Minos’un kızı, Ariadne’nin kız kardeşidir.
Phaedra, Atina Kralı Theseus’la evlidir. Ancak Theseus’un önceki evliliğinden
olan oğlu Hippolytos’a aşık olur ve bu aşkını ona açıklar. Aşkına karşılık
alamayan Phaedra, Sütanne ile bir olup Hippolytos'u kendisini elde etmeye
çalışmakla itham eder. İlanı aşk karşısında dehşet içinde ve öfkeyle sarayı
terk ededen Hippolytos, kılıcını geride bırakır. Bunu da ithamın ispatı gibi
sunarlar. Saraydan çıkıp kendi münzevi yaşamına dönen Hippolytos, yol aldığı
sırada, Theseus lanetiyle arabadan düşüp feci şekilde can verir. Talihsizce
ölmesi üzerine büyük bir acı duyan Phaedra da hem vicdan azabından hem de Hippolytos’a
duyduğu ateşli aşkın itkisiyle intihar eder. İntihar etmeden önce de
gerçekleri, Kral Theseus’a itiraf eder. Theseus, geç de olsa gerçekleri öğrenip
yaptığı hatadan dolayı büyük pişmanlık duyar.
Klasik
tragedyada bulunan unsurların neredeyse tamamını bu oyunda da görmekteyiz.
Elbette bazı faklılıkları da… Oyun genel olarak klasik tragedyalarda olduğu
gibi beş bölümden (perde?) oluşmaktadır. Bu anlamda Medeia’dan da farklılık
gösterir. Çünkü Medeia, iki bölümden oluşur.
Oyunun
prolog bölümü görece uzundur. Prolog bölümü ilk sahnedeki Hippolytos’un av
bölümü ile ikinci sahnedeki Phaedra ile Sütanne diyaloglarının olduğu bölümdür.
İlk bölüm koronun uzun bir açıklamasıyla sona erer. Böylece oyun temposunun
giderek yükseldiği hissedilir.
İkinci
bölümün birinci sahnesinin sonunda kısa bir koro bölümü vardır. Ayrıca bu
bölümün üçüncü ve son sahnesi de yine 2. Koroyla sona erer. Bundan sonraki
üçüncü ve dördüncü bölümlerde de birer koro ile bölümler sona erer. Son bölümde
(beşinci bölüm) ise koronun kısa bir açıklamasının ardından Theseus’un
pişmanlığını dile getirdiği konuşmayla sona erer. Bu oyunda prolog bölümüyle
başlamıştır. Hippolytos’un av sahnesi ile Phaedra ile Sütanne diyalogları bu
bölümü oluşturur. Ardından gelen koro ile başlayan bölüm ise parados bölümüdür.
Anagnorisis
(Tanınma), oyunun sonunda Phaedra’nın, Hippolytos’a iftiara attığını itiraf
ettiği bölümdür. Babası yaptığı hatanın farkına varır ve pişmanlık duyar.
Pathos (Acı veren eylem), Phaedra’nın, Hippolytos’a iftira atması neticesinde
duyduğu vicdan azabı ile babasının laneti üzerine Hippolytos’un feci ölümü ve
Phaedra’nın itirafı üzerine gerçeği öğrenip pişman olması. Hamartia (Trajik
hata), Burada aslında birden çok trajik hata vardır. Üvey annenin oğluna
duyduğu aşk, karşılık görmeyen aşığa iftira etme, babanın oğlunu lanetleyip onu
ölüme sürüklemesi.
Trajedilerde,
bazı eylemler sahnede açıkça gösterilmez demiştik. Burada da Hippolytos’un
ölümü sahnede gösterilmez ve haberci tarafından aktarılır. Ancak Phaedra’nın
kılıçla kendini sahnede öldürmeden önce son sözlerini sahnede söyler.
Theseus’un son sözlerinde orada öldüğünü anlıyoruz. Lakin öldürme eylemi
seyircilerin önünde mi yapılyor belli değil!
Peripetie
(Baht Dönüşü): “Eylemlerin düşünülenin tam tersine dönmesidir.” Bu oyunda
hamartia ile peripetie aynı anda ortaya çıkar. Yer altı ülkesinden zorluklarla
gelen Theseus, trajik bir hata sonucu oğlunu ölüme gönderir ama hemen ardından
gerçeği öğrenip trajik sona sürüklenip büyük bir pişmanlık ve acıya gömülür.
Anlatımın
etkililiği açısında benzetmelere, göndermelere, sanatlı söyleyişe klasik
tragedyalarda olduğu gibi bu oyunda da ağırlık verilmiştir. Oyun “manzum/şiir”
şeklinde yazılmıştır. Oyunun kahramanları soylu kişilerden oluşmaktadır. Oyunda
karakterlerin ağırlığı birbirinden farklıdır. Theseus, Phaedra ve Hippolytos ana kişilerken diğerleri
yardımcı kişilerdir.
Phaedra,
“zaman”, “yer” ve “olay” noktasında kısmi farklılıklar göstermektedir.
Öncelikle üçbirlik kuralı kısmen bozulmuş gibidir. Çünkü olay ve zaman birliği
olmasına rağmen yer birliği yoktur. Hippolytos’un avlandığı yer ile Theseus’un
sarayı gibi iki farklı mekan vardır. Farklı yerler anlatımda aksettirilse de
temel mekan saraydır. Yine bu tragedyanın konusunu oluşturan temel bir olay
vardır. Bu olay da yasak aşk ve bunun sonucu ortaya çıkan felaketler
dizgesidir. Bu oyunda da anlatılan olaylar yirmi dört saat içinde gerçekleşir. Bu
oyunda da güldürü öğesine yer
verilmemiştir. İzleyicide acıma, korku uyandırmak üzere kurgulanmış, ahlaki
ders çıkarma ekseninde şekillenmiştir.
Yunan
tragedyalarındaki diyalog ve koro bölümleri burada da karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda
koronun işlevini zaten açıkladık. Ama Medeia’da olduğundan farklı olarak koro,
burada bölümlerin sonunda bağlayıcı bir işlev üstlenmiş gibidir. Yine de
Medeia’ya göre daha hissedilir bir rolü vardır. Medeia’daki “Sütnine” burada
“Sütanne” olmuştur. Yine oyunun
anlaşılması açısından kritik bir rol üstlenmiş, diyaloglar yoluyla eylem
akışına ve oyunun anlaşılmasına yardımcı olmuştur.
Önceki
oyunda olduğu gibi olay anlatımı baştan sona diyaloglarla örülmüştür. Olayların
gelişimi, oyun kişilerinin eylem dizgeleri bu diyaloglar eliyle aktarılmıştır. Burada
da monologlara, yer verildiği görüyoruz. Yine bunlar da olayların iç yüzünün
anlaşılması ve oyun kişilerin karakterlerin gösterilmesi noktasında yararlı
olmuştur.
Oyun
kişilerinin talihsiz son ya da felaket sonucu bir arınma yaşamaları (katharsis),
burada da gerçekleşir. Theseus’un hata sonucu oğlunun ölümüne sebep olması,
Phaedra’nın iftiraları sonucu yaşadığı acı ve bunun sonucunda intihara
sürüklenmesi katharsisi ifade eder.
Özet
olarak trajedilerin genel özellikleri bakımından incelediğimiz Medeia ve
Phaedra hem Aristoteles’in çizdiği çerçeveye hem de incelediğimiz tragedilere
ağırlıklı olarak benzerlik göstermektedir denilebilir. Roma tiyatrosunun önde
gelen yazarı Seneca’nın tragedyaları klasik Yunan tragedyalarıyla yapı, dil ve
anlatım bakımından ağırlıklı olarak benzerlik göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler