29 Nisan 2017 Cumartesi

KLASİK TRAGEDYALAR İLE SENECA TRAGEDYALARININ KARŞILAŞTIRILMASI



Tragedyalar, yaşamın acıklı, ders niteliği taşıyan ve insanı ve onun duygu durumlarını etkilemek üzerine kurulmuş, kendine özgü kuralları olan oyunlardır. Esas olarak ahlaki bir sonuç ve ders çıkarmayı hedefleyen bu oyunlarda yüksek erdem örnekleri ortaya konulur.

Aristoteles’e göre tragedya: “Tragedya belirli bir uzunluğu olan, oyunun çeşitli bölümlerinde belirli biçimde süslü bir dilin kullanıldığı, anlatı yapmayan ancak sahneleyen insanlar tarafından gerçekleştirilen, acıma ve korku yoluyla bu gibi duyguların sağılımı [katharsis] gerçekleştiren, ciddi ve tamamlanmış  olaylar dizisinin [praxis] yeniden sunumudur [mimesis].”  şeklide tanımlanır.
Bu tanımdan hareketle tragedya, izleyicilerde güçlü duygusal reaksiyonlara neden olan olayların, şiirsel bir ifadesi olarak da değerlendirilebilir.

Yine aristoya göre tragedyanın başarısı izleyicide “acıma ve korku” duyguları uyandırmasıyla ölçülür. Çünkü ahlaki bir ders çıkarmak için güçlü bir duygusal sarsıntının ortaya çıkması gerekir. Bunu da güçlü oyun kişileri eliyle (Tanrılar, krallar, asiller vb.) gerçekleştirir. Kahramanların eylem ve durumlarının olumludan olumsuza taşınmasıyla yaratılan kırılma yoluyla da eylemsel bir forma dönüşür.

Aristoteles’in çizdiği bu çerçeve aşağı yukarı bütün Yunan Tragedyalarında karşımıza çıkar. Bizler de bu çalışmada Latin Edebiyatının önde gelen tragedya yazarlarından Seneca’nın “Medeia” ve “Phaedra” oyunlarını klasik Yunan tragedyalarıyla karşılaştırmaya çalışacağız.

MEDEİA
Tragedyalar, konularını tarihten ve mitolojiden alan oyunlardır. Medeia’da anlatılanlar da milattan önceki yüzyıllarda geçmiş olaylardır. Bilinen tarihin dışında olağanüstü güçlerle donatılmış, Tanrı ya da yarı Tanrıların konu edinilmesi klasik tragedyalarla ortak bir özelliği olarak görülmelidir.

Tragedyalarda “erdem”, “ahlak”, “sorumluluk” gibi değerler yüceltilmiştir. Bu değerler hem kahramanların üstün nitelikleriyle uyumlu hem de olmazsa olmaz değerlerdir. Kaldı ki bu değerlerde ortaya çıkan sapma tragedyanın temel eylem dizgesini oluşturur.
Medeia, oyunu adını oyunun baş kadın karakterinden almıştır. Medeia, hırsları yüzünden (evlenmek için) kendi kardeşini hatta oyunun sonunda intikam almak uğruna çucuklarını bile öldürebilecek kadar gözü dönmüş bir oyun kişisidir.

Medeia’nın başına gelen kötü olaylar; ona ihanet edip başka birisiyle evlenmeye çalışarak karısıyla çocuklarının şehirden çıkarılmasına göz yuman prens Iason ve Medeia'yı şehirden sürgün eden kral Kreon’un olayların sonucunda ölmesi yaptıklarının bir neticesi olarak görülmelidir. Iason’un önceden olumlu olan yaşamı eşine ihanet etmesi, onu terk etmesi sonucu tersine döner. Ama Medeia, Iason’u öldürmek yerine onu en sevdiği varlıklardan ayırarak cezalandırma yolunu seçerek, tragedyada uyandırılmak istenen duygusal etkiyi kat be kat artırır. Oyunda özü itibariyle önceleri erdemli ve ahlaklı bir yol tutmuş olanlar, bu yoldan sapmaları sonucu cezalandırılmış olurlar, böylece izleyicilere ahlaki yoldan sapmamak gerektiği mesajı verilmiş olur.

Tragedyalar prolog bölümüyle başlar. Medeia da kahramanın evinin önünde yalnız başına gerçekleştirildiği monolog “prolog” bölümü olarak değerlendirilebilir. Hemen ardından gelen koro bölümüne kadar geçen kısa bölümdür bu. Ardından koro ile başlayan bölüm ise parados bölümünü ifade eder.

Anagnorisis (Tanınma), oyunun sonunda İason’un yaptığı hatanın farkına varması ve geriye kalan son çocuğunu kurtarmaya çalışması esnasında belirgin bir şekilde ortaya çıkar ama bu noktada da çözüm ortaya çıkmaz. Pathos (Acı veren eylem), İason’un ihanet etmesi yüzünden kralın ve prensesin öldürülmesi, bununla da yetinmeyen Medeia’nın oğullarını da öldürmesidir. Hamartia (Trajik hata) ise İason’un Medeia ile olan akdini bozarak, Medeia’ya sırtını dönmesi ve prensesle evlenmeye kalkışması olarak değerlendirilebilir.

Trajedilerde, bazı eylemler sahnede açıkça gösterilmez. Olumsuz örnek olmaması için şiddet, vurma, öldürme, ölüm, cinayet vb. eylemler, sahnede seyircilerin önünde sergilenmez. Bu eylemler ya diyaloglar yoluyla anlatılır ya da incelediğimiz trajedilerde olduğu gibi bir “haberci” tarafından dillendirilir. Kimi zaman da bu eylemler sahne gerisinden çeşitli biçimlerde duyurulur. (Oresta üçlemesinde Agamemnon’un karısı tarafından öldürüldüğü sırada “ah öldüm” çığlığı gibi…)

Medeia’da da kral ve prensesin öldürülmesi sahnede açıkça gösterilmez. Medeia’da, kral ve prensesin zehirli mücevherlerle öldürülmeleri habercinin ağzından anlatılır, ancak gösterilmez. Aynı şekilde Medeia’nın kendi çocuklarını öldürmesiyle, prens Iason’un muhafızlar tarafından öldürülmesi de sahnede gösterilmez. Sadece bu olayların gerçekleştirildiği sözel olarak anlatılır ve hissettirilir.

Tragedyalarda Aristoteles’in de dediği gibi genellikle sanatlı, “artistik” bir dil kullanılır. Bunun için de en uygun biçim şiirsel anlatımdır. Klasik Yunan tragedyalarında olduğu gibi Medeia da, trajedilerin genel özelliği olan “manzum/şiir” şeklinde yazılmıştır. Anlatımı oldukça sanatlı ve ağdalıdır.

Tragedyaların kahramanları soylu kişilerden oluşur. Yüksek anlatım dil ve zevkine sahip olan bu türdeki oyunlarda soylu kişilerin seçilmesi hem etki gücü açısından hem de tragedyanın hitap ettiği kesim açısından tercihi bir zorunluluk olsa gerek. Medeia’nın da ana kahramanları soylu kişiler olan Prenses Medeia, Prens Iason, Kral Kreon ve soylu çocuklarıdır. Kahramanların soylu insanlar olması Medeia’nın da trajedilerin genel bir özelliği olan “kahramanların olağanüstü varlıklar, soylular, tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar, krallar, kraliçelerden oluşması” kuralına uygun olarak yazıldığını gösterir.

Trajediler, “zaman”, “yer” ve “olay” şeklinde üç temel ögeyle şekillendirilir. “üçbirlik” kuralı ile ifade edilen bu kavramlar, tragedyaların ortak özelliğidir. Tragedyanın konusunu oluşturan temel bir olay vardır. Bir olay belli bir zamanda (bir gün içinde) ve belli bir yerde (bu yer gerçek, gerçeğe uygun ya da hayali bir mekan olabilir. ) gerçekleşir. Medeia’da anlatılan olaylar yirmi dört saat içinde gerçekleşir. Bu zaman dilimi anlatılırken olayın en kritik evresi dikkate alınarak zaman tayin edilir. Bu anlamıyla Medeia oyunu klasik tragedyayla benzerlik göstermektedir. Yine oyun Medeia’nın evinin önünde başlar. Bir farklılık olarak sarayda geçen olaylar da aktarılır. Ancak genel olarak Medeia’nın Korinthos’ta bulunan evidir temel mekân. Bu oyun tek bir olay ekseninde şekillenmiştir: İhanete uğrayan Medeia’nın, Prens İason’dan intikam almaya çalışması ve oyun sonunda da- ne kadar sadistçe olursa olsun- bunda başarılı olması ana olayı ifade eder.

Trajedilerde “güldürü” unsuruna yer verilmez. Çünkü Aristoteles’in Poetika’da da belirttiği gibi, komedi aşağı sınıfa özgü bir oyun türüdür. Zaten aşağı bir oyun olarak gördüğü için de Poetika’da fazlaca üzerinde durmaz komedinin. Medeia’da da “komedi” ya da güldürü ögesi söz konusu değildir. Zaten amacı itibariyle de böyle bir unsurun bulunması söz konusu olamaz. Bu anlamıyla da Medeia’da bu yönde bir diyalog ya da anlatım söz konusu olmadığından klasik Yunan tragedyalarıyla bir başka ortak yönünü daha belirlemiş oluyoruz.

Klasik Yunan tragedyalarının genel bir başka özelliği diyalogların ve koro bölümlerinin olmasıdır. Kimi zaman bu korolar bizzat olayın içinde etkin ya da yönlendirici bir rol oynarken kimi zaman da olay anlatımını destekleyen birer görev üstlenirler. Medeia’da trajedilerin genel özelliğine uygun biçimde diyaloglara ve koroya rastlıyoruz. Koro, kimi zaman kahramanın sözlerini tekrarlamakta kimi zaman da olayların daha iyi anlaşılması açısından açıklamalar yapmaktadır. Ancak bu oyunda koro fazlasıyla belirgin bir rol üstlenmemiştir. Bu oyunda sanki koronun üstlendiği rolün bir kısmı “sütanne” tarafından üstlenilmiş gibidir. Çünkü daha önceki oyunlarda koroların icra ettiği kimi yaklaşımları Sütanne’de görüyoruz. Kahramana nasihatler vermekte, onu yaklaşan felaketler konusunda uyarmakta, dinginliğe davet etmekte vs.

Olay anlatımı baştan sona diyaloglarla örülmüştür. Olayların gelişimi, oyun kişilerinin eylem dizgeleri bu diyaloglar eliyle aktarılmıştır. Ancak klasik tragedyalarda da gördüğümüz gibi burada da zaman zaman kendi kendine konuşmalara, monologlara, yer verildiği görülmektedir. Tüm bunlar hem olayların iç yüzünün anlaşılması hem de oyun kişilerin karakterlerin gösterilmesi açısından işlev yüklenmişlerdir.

Tragedyanın amacını arınma olarak ifade ettik. Bu anlamda oyun kişilerinin yaptıkları yanlışlar sonucunda karşılaştıkları talihsiz son ya da felaket sonucu bir arınma yaşamaları (katharsis) beklenir. İason’un Medei’ya ihanet etmesi sonucu karşılaştığı felaketler; prensesin öldürülmesi ve en sonu çok kıymet verdiği çocuklarının da katledilmesi sonucu katharsis gerçekleşmiş olur.

Trajedilerin genel özellikleri bakımından incelediğimiz Medeia’nın hem Aristoteles’in çizdiği çerçeve hem de incelediğimiz tragediler açısında ağırlıklı olarak benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Medeia’daki her karakterin oyunun akışı ve olayların gelişimi üzerindeki etkileri aynı derecede kuvvetli değildir. Prens İason, Medeia ve Kral Kreon temel karakterler olmakla birlikte Medeia’nın dadısı Sütnine, haberci çocuk, prenses ve muhafızlar olaylardaki etkileri değerlendirildiğinde yardımcı karakterler olarak görülmektedir. Medeia, oyunun başkarakteridir. Onun eylemleri oyundaki devinimin temel unsurlarıdır. Kısacası olayların yönünü belirleyen ana karakter Medeia’dır. Kıskançlığı, intikam hırsı, büyü yeteneği ve acımasızlığı ile oyunun merkezinde bulunmaktadır.

PHAEDRA
Seneca’nın bir diğer önemli oyunudur. Medeia oyunu ile klasik Yunan tragedyalarını karşılaştırırken yaptığımız açıklamaları tekrar etmemek için Phaedra oyunun biçim, içerik ve dil özellikleri klasik tragedyalar dikkate alınarak açıklanacaktır.

Bu oyunda dil yine öceki oyunda olduğu gibi şiirseldir. Çalışmada Türkiye İş Bankası, Çiğdem Dürüşken çevirisi dikkate alınmıştır. Oyun metnin aslıyla birlikte yayınlandığından, aslına baktığımızda manzum biçimde kaleme alındığını, dil ve anlatımının oldukça süslü, sanatlı, ağdalı bir yapısı olduğunu gözlemlemekteyiz.

Oyunun Hikayesi: Oyun adını başkahraman Phaedra’dan almaktadır. Phaedra, eski Yunan mitlerinde, efsanevi Girit Kralı Minos’un kızı, Ariadne’nin kız kardeşidir. Phaedra, Atina Kralı Theseus’la evlidir. Ancak Theseus’un önceki evliliğinden olan oğlu Hippolytos’a aşık olur ve bu aşkını ona açıklar. Aşkına karşılık alamayan Phaedra, Sütanne ile bir olup Hippolytos'u kendisini elde etmeye çalışmakla itham eder. İlanı aşk karşısında dehşet içinde ve öfkeyle sarayı terk ededen Hippolytos, kılıcını geride bırakır. Bunu da ithamın ispatı gibi sunarlar. Saraydan çıkıp kendi münzevi yaşamına dönen Hippolytos, yol aldığı sırada, Theseus lanetiyle arabadan düşüp feci şekilde can verir. Talihsizce ölmesi üzerine büyük bir acı duyan Phaedra da hem vicdan azabından hem de Hippolytos’a duyduğu ateşli aşkın itkisiyle intihar eder. İntihar etmeden önce de gerçekleri, Kral Theseus’a itiraf eder. Theseus, geç de olsa gerçekleri öğrenip yaptığı hatadan dolayı büyük pişmanlık duyar.

Klasik tragedyada bulunan unsurların neredeyse tamamını bu oyunda da görmekteyiz. Elbette bazı faklılıkları da… Oyun genel olarak klasik tragedyalarda olduğu gibi beş bölümden (perde?) oluşmaktadır. Bu anlamda Medeia’dan da farklılık gösterir. Çünkü Medeia, iki bölümden oluşur.

Oyunun prolog bölümü görece uzundur. Prolog bölümü ilk sahnedeki Hippolytos’un av bölümü ile ikinci sahnedeki Phaedra ile Sütanne diyaloglarının olduğu bölümdür. İlk bölüm koronun uzun bir açıklamasıyla sona erer. Böylece oyun temposunun giderek yükseldiği hissedilir.

İkinci bölümün birinci sahnesinin sonunda kısa bir koro bölümü vardır. Ayrıca bu bölümün üçüncü ve son sahnesi de yine 2. Koroyla sona erer. Bundan sonraki üçüncü ve dördüncü bölümlerde de birer koro ile bölümler sona erer. Son bölümde (beşinci bölüm) ise koronun kısa bir açıklamasının ardından Theseus’un pişmanlığını dile getirdiği konuşmayla sona erer. Bu oyunda prolog bölümüyle başlamıştır. Hippolytos’un av sahnesi ile Phaedra ile Sütanne diyalogları bu bölümü oluşturur. Ardından gelen koro ile başlayan bölüm ise parados bölümüdür.

Anagnorisis (Tanınma), oyunun sonunda Phaedra’nın, Hippolytos’a iftiara attığını itiraf ettiği bölümdür. Babası yaptığı hatanın farkına varır ve pişmanlık duyar. Pathos (Acı veren eylem), Phaedra’nın, Hippolytos’a iftira atması neticesinde duyduğu vicdan azabı ile babasının laneti üzerine Hippolytos’un feci ölümü ve Phaedra’nın itirafı üzerine gerçeği öğrenip pişman olması. Hamartia (Trajik hata), Burada aslında birden çok trajik hata vardır. Üvey annenin oğluna duyduğu aşk, karşılık görmeyen aşığa iftira etme, babanın oğlunu lanetleyip onu ölüme sürüklemesi.  

Trajedilerde, bazı eylemler sahnede açıkça gösterilmez demiştik. Burada da Hippolytos’un ölümü sahnede gösterilmez ve haberci tarafından aktarılır. Ancak Phaedra’nın kılıçla kendini sahnede öldürmeden önce son sözlerini sahnede söyler. Theseus’un son sözlerinde orada öldüğünü anlıyoruz. Lakin öldürme eylemi seyircilerin önünde mi yapılyor belli değil!

Peripetie (Baht Dönüşü): “Eylemlerin düşünülenin tam tersine dönmesidir.” Bu oyunda hamartia ile peripetie aynı anda ortaya çıkar. Yer altı ülkesinden zorluklarla gelen Theseus, trajik bir hata sonucu oğlunu ölüme gönderir ama hemen ardından gerçeği öğrenip trajik sona sürüklenip büyük bir pişmanlık ve acıya gömülür.

Anlatımın etkililiği açısında benzetmelere, göndermelere, sanatlı söyleyişe klasik tragedyalarda olduğu gibi bu oyunda da ağırlık verilmiştir. Oyun “manzum/şiir” şeklinde yazılmıştır. Oyunun kahramanları soylu kişilerden oluşmaktadır. Oyunda karakterlerin ağırlığı birbirinden farklıdır. Theseus,  Phaedra ve Hippolytos ana kişilerken diğerleri yardımcı kişilerdir.

Phaedra, “zaman”, “yer” ve “olay” noktasında kısmi farklılıklar göstermektedir. Öncelikle üçbirlik kuralı kısmen bozulmuş gibidir. Çünkü olay ve zaman birliği olmasına rağmen yer birliği yoktur. Hippolytos’un avlandığı yer ile Theseus’un sarayı gibi iki farklı mekan vardır. Farklı yerler anlatımda aksettirilse de temel mekan saraydır. Yine bu tragedyanın konusunu oluşturan temel bir olay vardır. Bu olay da yasak aşk ve bunun sonucu ortaya çıkan felaketler dizgesidir. Bu oyunda da anlatılan olaylar yirmi dört saat içinde gerçekleşir. Bu oyunda  da güldürü öğesine yer verilmemiştir. İzleyicide acıma, korku uyandırmak üzere kurgulanmış, ahlaki ders çıkarma ekseninde şekillenmiştir.

Yunan tragedyalarındaki diyalog ve koro bölümleri burada da karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda koronun işlevini zaten açıkladık. Ama Medeia’da olduğundan farklı olarak koro, burada bölümlerin sonunda bağlayıcı bir işlev üstlenmiş gibidir. Yine de Medeia’ya göre daha hissedilir bir rolü vardır. Medeia’daki “Sütnine” burada “Sütanne”  olmuştur. Yine oyunun anlaşılması açısından kritik bir rol üstlenmiş, diyaloglar yoluyla eylem akışına ve oyunun anlaşılmasına yardımcı olmuştur.

Önceki oyunda olduğu gibi olay anlatımı baştan sona diyaloglarla örülmüştür. Olayların gelişimi, oyun kişilerinin eylem dizgeleri bu diyaloglar eliyle aktarılmıştır. Burada da monologlara, yer verildiği görüyoruz. Yine bunlar da olayların iç yüzünün anlaşılması ve oyun kişilerin karakterlerin gösterilmesi noktasında yararlı olmuştur.

Oyun kişilerinin talihsiz son ya da felaket sonucu bir arınma yaşamaları (katharsis), burada da gerçekleşir. Theseus’un hata sonucu oğlunun ölümüne sebep olması, Phaedra’nın iftiraları sonucu yaşadığı acı ve bunun sonucunda intihara sürüklenmesi katharsisi ifade eder.

Özet olarak trajedilerin genel özellikleri bakımından incelediğimiz Medeia ve Phaedra hem Aristoteles’in çizdiği çerçeveye hem de incelediğimiz tragedilere ağırlıklı olarak benzerlik göstermektedir denilebilir. Roma tiyatrosunun önde gelen yazarı Seneca’nın tragedyaları klasik Yunan tragedyalarıyla yapı, dil ve anlatım bakımından ağırlıklı olarak benzerlik göstermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...