29 Nisan 2017 Cumartesi

NAZIM HİKMET TİYATROSU VE YUSUF İLE MENOFİS OYUNU ÜZERİNE

Olay MÖ. 1600 yıl önce Mısır’da yaşanan birtakım olaylar dizisine dayanmaktadır. Hikâye hepimizin yakından bildiği dini bir sembol olan Yusuf etrafında şekillenmiştir. Yusuf, peygamberlerden biri kabul edilmektedir. Özellikle güzelliği ve rüyaları tabi etme yeteneği ile bilinir. İsrail topraklarında doğup büyümüş olan Yusuf, kardeşlerinin ihanetine uğrayarak bir kuyuya atılır. Buradan geçen bir kafile onu fark edip kurtarır ve Mısır’da köle olarak satılır. Kuran’a göre Yusuf’un köle olarak satıldığı Mısır’daki efendisinin adı Aziz, Tevrat’a göreyse Potifar’dı. Nazım bu oyunda birçok bölümde doğrudan Tevrat’ı dayanak yapmıştır. Hikâyenin özü, kişileri, örgüsü Tevrat’ı temel alarak şekillendirilmiştir.


Oyunun Konusu: Oyunun konusu iki faklı anlayış, sınıf ya da düşüncenin çatışması olarak özetlenebilir. Bu anlamda Oyunun adından da anlaşılabileceği üzere Yusuf, dinsel bağnazlığı, bencilliği, çıkarcılığı, bireysel zenginleşme çabalarını temsil ederken; onun karşıtı olan Menofis ise adaleti, hakça paylaşımı, toplumsal birliktelik ve mücadeleyi temsil etmektedir.

Oyunun Özeti ve Yorumu: Oyunun başında zindan avlusunda ayakları zincirli, kafaları traşlı mahpuslar taş yontmaktadır. Taş yontanların arasında olan Yusuf oturmakta, bu durum diğer mahpuslar arasında rahatsızlık yaratmaktadır. Mahpuslar kendi aralarında Yusuf’ un zindan müdürünün gözüne girdiğini ve zindanda olanı biteni müdüre ilettiğini[1] bu nedenle çalışmadığını konuşmaktadırlar. İşçi Menofis ile Yusuf aynı zindandadırlar. Fakat bir süre sonra yolları ayrılacak “hak kavramını” bulan Menofis ve arkadaşları emekçinin hakkı adına yaşamları boyunca savaşım verecekler, Yusuf ise sömürücü azınlığa hizmet ederek yükselecektir. Yusuf, Firavun’ un rüyasını tabir ederken ona yedi yıl boyunca kıtlıkla nasıl baş edeceğini söyler. Yusuf’ un söylediklerini Firavun’ un hoşuna gider ve Yusuf’ u yönetimin en güçlü adamı yapar. Menofis ise yaptığı iş karşılığı vaat edilen yiyeceği alamadığından hakkını istemektedir. Menofis halk mahkemesinde haklı bulunup payını alacaktır. Yalnız Yusuf’ un uyarısıyla Firavun, hak alınmasının güç alınması demek olduğunu fark eder ve yönetim erkinin esnaftan kişilerin eline geçmesi için duvar örenlerin hepsinin öldürülmesini ister. Görüldüğü üzere, Menofis doğru düşünceyi ve bu düşünceyi hayata geçirecek gücü temsil eder. Yusuf ise bencilliği, acımasızlığı, zalimliği, güce biat etmeyi temsil eder. Köle olduğu dönemlerde onun güzelliğine bakıp elma soyarken parmaklarını kesen kadınlar bile artık Yusuf’a “mest eden bir erkek” gözüyle bakmayacak duruma geleceklerdir.[2] Menofis ise ortaya koyduğu insancıl, haklı ve toplumcu eylemleri sayesinde giderek güç kazanmıştır. Burada kimilerine göre yazarın kendisi, kendi yaşamı arasında önemli bir paralellik vardır.

“… Sanırım burada işin içine bir nebze Nâzım’ın ‘şair tabiatı’ girmiştir… Nâzım kırk yaşında ölen, fakat umudunu yitirmeyen idealinin gerçekleşmesiyle sonsuza dek yaşayacağını bilen Menofis’te, aynı yaşlarda idam istemiyle hapse atılan fakat davasını inançla sürdüren kendini görmüş olmalıdır…”[3]

Bu paralellik ne kadar doğrudur bilinmez ama Türk tiyatrosunun Tanzimat dönemindeki atılımından sonra siyasi baskılar sonucu uğradığı kesintiyi kırmak bağlamında Nazım gibi oyun yazarlarının payı tartışmasızdır. Oyun ister didaktik olsun, ister oyun kişileri ve kurguya dair kusurlar barındırsın, sonraki yıllarda tekrar güç kazanacak tiyatromuz için bu adımların önemli olduğu yadsınamaz.

 “… Nâzım, tiyatro yapıtlarıyla, yazarların, yönetmenlerin ve oyuncuların parmakla sayılacak denli az olduğu bir zamanda “Yeni Türk Tiyatrosu Geleneği” nin kurulması eylemine katılır. Çağdaşları arasında gerek biçim, gerek içerik ve dünya görüşü açısından farklı ve üstün nitelikleriyle dikkat çeker… Diğer oyun yazarları kuru hamasi edebiyata ve Fransız Bulvar Tiyatrosu oyunlarına benzer oyunlara soyundukları bir çağda, tiyatro ve oyun yazarlığı felsefesini diyalektik bir temele ve sınıf çelişkileri üzerine oturtur… Nâzım Hikmet, edebi kişiliği gereği sıradan bir oyun yazarı değildir…”[4]

Yine aynı yapıtta Sevda ŞENER, Nâzım Hikmet’ in “Yusuf ile Menofis” oyunu hakkında şöyle bir aktarımda bulunur: “Birkaç zamandır Tevrat’ı okuyordum. Çeşitli insan ihtiraslarını gayet basit, hatta çocukçasına, fakat bütün azametiyle hikâye ediyor. Tevrat’ın içinde kaynaşan insan kalabalığının çırılçıplak iç dünyalarını başka bir kitapta bulmak zor olsa gerek. Bak mesela, ben orada yepyeni bir Yusuf keşfettim. Tarlada, kendi buğday demetlerinin önünde başka demetlerin eğildiğini ve güneş ve ay ve on bir yıldızın ayaklarına kapandığını gören bir Yusuf. Kardeşlerinin sözlerini babası Yakup’a fitneleyen, atıldığı zindanda muhafız askerler reisinin gözünde lütuf bulan ve nihayet Firavun’ un baş veziri olan, bütün Mısır’a hükmeden ve kıtlık yıllarında Mısır halkının öküzünü, toprağını Firavun’un üstüne yapıp, nihayet kendilerini de Firavun’a köle eden bir Yusuf. Tevrat’ da bir cümle var: “Köleliğini ve kulluğunu, kölelerin ve kulların üstünde hüküm sürmek için kullandı” gibi bir şey. Bu cümlede bütün Yusuf’u görmek mümkün. (…) İşte bu Yusuf’tan bir piyes yapmaya çalışıyorum…[5]

Yusuf Kıssasındaki Simetrik Yapı Kuran-ı Kerim’e göre şöyle sıralanabilir:

A. Hz. Yusuf 'un Rüyası (4-6. Ayetler)
B. Kardeşlerinin Yusuf 'a Tuzak Kurması (8-21. Ayetler))
C. Zeliha’nın ve diğer kadınların Yusuf 'a İftirası (23-33. Ayetler)
D. Hz. Yusuf 'un Zindana Girmesi (35-42. Ayetler)
E. Mısır kralının Rüya Görmesi (43-44. Ayetler)
F. Kralın Rüyasının Tabiri (45-49. Ayetler)
G. Hz. Yusuf 'un Zindandan Kurtuluşu (50. Ayet)
H. Zeliha’nın ve Kadınların Yusuf 'u Aklamaları (51-53. Ayetler)
I. Hz. Yusuf 'a Kardeşlerine Karşı Bir Plan Öğretilmesi (54-98. Ayetler)
İ. Hz. Yusuf 'un Rüyasının Gerçekleşmesi (99-101. Ayetler)

Yusuf ile Menofis oyunu, 1950’de yazılmıştır. Nâzım Hikmet, şahsi mektuplarında bu oyunu yazarken tarihsel gerçekliğe sadık kaldığını vurgular. Ayrıca oyunun önsözünde de yazar, tiradların birçoğunu Tevrat’tan aldığını belirtir. Asıl kıssa ile ciddi farklılıklar taşıyan bu oyun büyük ölçüde dönüştürülmüştür. Mesela dinsel anlatıda gölgede kalan, salt vezirin güzel ve cezbedici karısı olan Zeliha bu oyunda belirgin bir biçimde ön plana çıkarılmış, hatta kişisel dönüşüme uğratılarak tutarlı bir kişiliğe büründürülmüştür. Bir başka belirgin farklılık ise kıssada hiç bulunmayan bir şahsın oyun kişisi haline getirilmesidir. Bu da Yusuf’un karşıtı olan tip Menofis adında Mısırlı bir duvarcı ustasıdır. Ayrıca Tevrat’tın ve Kuran’ın aksine yepyeni bir Yusuf çıkarır karşımıza yazar. Asıl kıssada tek boyutlu ve daima “pozitif” olarak çizilen Yusuf, bu oyunda kanlı canlı bir tipe dönüşürken, insani birçok zaafı da yansıtır.

Yazar, Yusuf ve Menofis’in çatışmasında, tüm toplumsal, siyasal, ahlaki ve ekonomik değerleri sorgular. Bu anlamda oyun, zengin-fakir ayrımı, ezen-ezilen çatışması, toplumsal zenginliklerin dengesiz paylaşımı, haksızlıklara ve sömürüye başkaldırı, özgür ve eşit bir yaşam ve düzen isteğini oyun kişileri bağlamında ve sosyalist dünya görüşü ekseninde biçimlendirir. Başka bir deyişle oyunda; “Bireysel çıkar kaygılarına tutsak bireyle, toplumsal hedefleri öne çıkmış birey arasındaki çatışma vurgulanır.”[6] 
Ünlü şair Nâzım Hikmet'in aynı zamanda bir oyun yazarı olduğu bilinir; fakat oyun yazarı olarak ne kadar çok emek ve ürün verdiği pek bilinmez. Sevda Şener'in Nazım Hikmet'in Oyun Yazarlığı adlı kitabı, ünlü şairin tiyatro tutkusunu bütün boyutlarıyla göz önüne seren bir çalışma olarak eleştiri kitaplığımızda büyük bir boşluğu dolduruyor. Antonina Sverçevskaya'nın Nâzım Hikmet'i bir "tiyatro hastası" (1) olarak nitelendirdiğini aktaran Şener'in kitabı, hem bu yaklaşımın doğruluğunu kanıtlıyor, hem de kendisinin tiyatro araştırmacıları ve kuramcıları arasındaki önemli yerini bir kez daha ortaya koyuyor. Diğer oyunlarında da bu didaktik yaklaşımı açıkça hissedilen yazarın bu oyundaki karşıtlıkları veriş biçimi de kendi dünya görüşüyle paralellik gösterir.

"Nazım Hikmet'in oyunları için didaktik sözcüğünü kullanmak yerine şöyle söyleyebiliriz: Bu oyunları seyrederken, ne söylemek istediğini iyi bilen, inandıklarını bir dost gibi sizinle paylaşmak isteyen ilkeli bir yazarın hep metnin arkasında durduğunu hissedersiniz"[7]

Oyunun Mitolojik Kaynakları
Yusuf ile Menofis oyunun en önemli mitoslarından biri rüyadır. Sümerlerde de rüyalar bir “tanrı bildirisi” olarak görülmüştür. Bu oyunda Yusuf’un gördüğü rüyalar Tevrat’ta anlatılan biçimleriyle ifade edilmişlerdir.

Yusuf "Rüyamda tarlanın ortasında demetler bağlıyorduk. Benim demetim kalktı dikildi. Sizin demetiniz onun etrafını kuşatıp benim demetime eğildiler" deyince, kardeşleri "bu bizim üzerimize kral mı olacak?" dediler. Yusufun ikinci rüyasında güneş, ay ve 11 yıldızın kendisine eğildiklerini söylemesi üzerine, kardeşleri onu öldürmeye karar veriyorlar. [8]

Buna benzer bir anlatı Eski Sümer kralı Urzababa’nın yanında çalışan Sargon’un gördüğü rüya motifiyle benzerlik göstermektedir. Kaldı ki kralın Sargon’a verdiği tepki, Yusuf’un kardeşlerinin verdiği tepkiyle benzerlik gösterdiği söylenebilir. Bu anlatıda da Kral, "benim yerime kral olacak" korkusuyla Sargon'u öldürmek İster.[9]

***
Kutsal Kitaplardan İlkçağ yazın kaynaklarında hemen hemen her dönemde ve millette rüya olgusunun ve algısının önem taşıdığını görmekteyiz. Bugün, M.Ö. II. ve I. binyıllarda yaşamış olan Babil ve Asur toplumlarına ait rüya tabletlerinin olduğu bilinmektedir. Rüyalarında kötü ruhlarla karşı karşıya geldiklerine inanan Babilliler, rüya Tanrıçası olarak kabul ettikleri Mamu’dan yardım istemişlerdir. Mısırlılar ise rüyayı tanrıdan gelen bir mesaj olarak kabul etmişlerdir. [10]

Yusus kıssasındaki bir çok motif ile farklı dinsel motifler arasında benzerlikler olduğu görülmektedir.
Yusuf'un 12 kardeşi, İsa’nın 12 havarisi vardır. Ya da Alevi inancındaki “12 İmam” benzerliği de bu bağlamda değerlendirilebilir.

Yine Yusuf kuyuya atıldıktan sonra köle olarak getirildiği Mısır’da 20 gümüş akçeye satılmıştır. Aynı şekilde İsa, 30 gümüş akçeye satılmıştır.

Yusuf’un Kardeşi bir kardeşinin adı "Yahuda"dır. Bu kardeşi de Yusuf’u ölümden kurtarmak için satılmasını önerir. İsa’nın da Yahuda adlı bir havarisi vardır. Bu Havari aslında İsa’ya ihanet etmiştir. "Yahuda" İsa'nın satılmasını önermiştir. Yusuf da İsa da görevlerine 30 yaşında başlamışlardır.

Yusuf İle Menofis’te Metinlerarasılık
Bu oyun Nazım tarafından yeniden yazma metoduyla ve edebi dönüştürme yoluyla kaleme alınmış bir oyundur. Yazar, oyunun girişinde bu hikayeyi Tevrat’ta geçen anlatıma bağlı olarak yazdığını ifade etmiştir. Hikayeye adını veren Yusuf, çeşitli kültür ve inançlarda farklı adlarla karşımıza çıkmaktadır. İbranicede Yosef-Yoseph, Arapça ve Farsçada Yusuf, Latince vb. Batı dillerinde Joseph, Jose, Jozep olarak karşımıza çıkar.

Tevrat’ta yaratılış kitabının (tekvin) 37 ile 50. Bölümleri arasında bu hikayeden söz edilmektedir. (489 cümle)

Yine Kitab-ı Mukaddes’te,Yeni Ahit’in yani İncil’in  “Resullerin  İşleri”  adlı kısmındaki Bâb 7’de de Yusuf’tan söz edilmektedir.

Bu hikaye Kuran’da “Ahesenül Kıssa” (Hikayelerin en güzeli) olarak geçmektedir. Kuran’da, “Yusuf Suresi” adında bir sure bulunmaktadır (111 Ayet)
Kıssanın Mitolojik Kaynağı:
Yusuf Kıssası geçmişten günümüze birçok ülkede hem geleneğin gerektirdiği ortak özelliklerle aktarılarak, hem de tür-biçim-içerik açısından çeşitli dönüşümler geçirerek yeniden yazılmış önemli bir ‘anametin’dir.  Sürekli alıntılanarak, yinelenerek, gönderme yapılarak, varlığı bambaşka bağlamlarda yeniden kullanıma sokularak geçmişten günümüze dek gelmiş ve güncellenmiştir.

Mısır mitolojisinde ve bazı Mısır halk hikâyelerinde,  Yusuf’a rastlanmaktadır.  Firavun Akhenaton’un annesi Tiya’nın babası olan Yuya’nın,  Eski Ahit ve Kuran’da da adı geçen Yusuf olduğu yönünde görüşler vardır. O, halktan biri olarak kendisinden önce hiçbir sıradan insana verilmeyen yetkilerle Mısır’ı yönetmiştir. Hükümdar olduğunda kendisine Zafenat-Paneah  (Tsafnath-Paeneach)  denilmiştir. British Museum’da bulunan ve M.Ö 1225 tarihli bir Mısır papirüsünde ise, hikâyenin özellikle Tevrat’taki yorumuyla benzeşen bir Yusuf kıssası yer almaktadır.

Hikayede geçen temel motifler;
Rüya, hile, ihanet, kuyu, zindan, gömlek, kurt vb.

Hikayede geçen başlıca temalar ise;
Aşk, güzellik, keder, ümit, kıskançlık, pişmanlık, bolluk, kıtlık, sabır, şefkat, ölüm vb

Nazım Hikmet, zindandaki Yusuf’un yanı başına koyduğu Menofis karakteri ile onunla tamamen zıt karaktere sahip bir kişiliği oyununa ekleyerek genişletme yapmıştır.
Nazım, bu oyunu karşıtlık üzerine kurar: Kişisel çıkarları peşinde koşan bir kişi ile sosyal adalet ve paylaşımı temsil eden ikinci bir kişi. Bu kişiler arasındaki çatışmalar ekseninde oyun yeniden yazılmıştır.
Yazar sosyalist bir gözle, didaktik mesajlarla göndermeler yaparak aslında ezen-ezilen ikilemini bu karakterler üzerinden resmetmeye çalışır. Bunu yaparken de metindeki zamana özdeş olarak birtakım eylem ve hareketleri en ilkel haliyle bize sunar (grev, direniş, eylem, isyan vs.)

Yazar, ideolojik kodlama çerçevesinde Tevrat’ta bahsedilen hikayeyi Marksist bakış açısıyla yeniden yazmıştır. Aynı şekilde Kutsal metinlerde tamamen pozitif olarak yansıtılan bir tarihsel kişiliği bütünüyle dönüştürerek. Kölelikten efendiliğe yükselirken geçirdiği, ekonomik yükselişe paralel olarak ahlaki ve insani anlamda çöküşünün de resmini çizmiştir. Yusuf’un yükseldikçe halktan uzaklaşan, hatta açlıktan buğday ambarlarını talan edenlere, onların ailelerine çocuklarına ve yaşlılarına karşı sergilediği dizginsiz zulümle “Firavunlaştığını” buna karşıt olarak, sıradan bir işçi olan Menofis’in giderek bir halk önderine dönüşümünü anlatır.
Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki dünya görüşü ekseninde aslında Menofis’in güçlü ve belirgin özellikleriyle öne çıkarılması gerekirken nedense Yusuf’a göre daha zayıf ve tam anlamıyla bir oyun kişisi haline büründürülmediğini görmekteyiz. Bu kadar silik olmasını ben oyunun bir kusuru olmaktan öte yazarın toplumcu gerçekçilik ve tarihsel materyalizm ekseninde çizdiği kanısındayım. Marks’ın, “Eksik kapitalist üretim koşullarının eksik teorilerle karşılanagelmiştir.” tezini doğrulayan bir tiple karşı karşıyayızdır aslında. Menofis’teki eksiklik aslında tarihsel bir eksikliktir. Burada resmedilen dönemdeki üretim araçlarının ve emekçi sınıfların tarihsel zayıflığına bir gönderme olarak da düşünülebilir.

Bu oyun ciddi bir edebi dönüşüme uğratılmıştır. Ana hikayede olmayan kişilerin oyuna dahil edilmesi, hikaye formunda anlatılan metnin tiyatro metnine ve dolayısıyla diyaloglara dayalı olarak anlatılması…

Bu edebi dönüştürmenin derinliği biraz da yazarın sınıf çatışmasını öne çıkarmasından kaynaklanmış denilebilir. Bir başka farklılık Yusuf’un rüya yorumunu diğer eşrafın önünde anlatması meseledir. Oyunda sadece firavuna söylerken, Tevrat’ta “Bu öneri firavunla görevlilerine iyi görünür” denmektedir. Zeliha, ciddi manada dönüştürülmüştür. Zeliha ile Yusuf’un aşkları belirgin bir nefrete dönüştürülür. Zeliha, ikinci karşılaşmada kadınların ellerine bıçak verir; ama kadınlar da Zeliha da ellerini kesmezler, burada dönüşüme uğrayan, bozulan kadınlar değil, esasen Yusuf’tur!

Hikayedeki motifler oyunda olduğu gibi kalmıştır. Kıskanılma, kuyuya atılma, kervancıların Yusuf’u kurtarıp Mısır’da köle olarak satmaları, Yusuf’un iftiraya uğrayarak zindana atılması, rüya yorumlaması, yükselişi, çuvala kase koyma vs… Bu motifler olay örgüsüne bağlı olarak ideolojik düzlemde ileri seviyede dönüştürülerek olumlu anlam bağlamlarından koparılmışlardır.

Tevrat’ta ve Kuran’da olumlanan Yusuf ile Rab ve Hak kavramları iç içedir. Bunlar birbirinden bağımsız düşünülemez. Oysa oyunda Hak’kın yanında olan Menofis’in karşısında Rab’bı yanında olan bir Yusuf vardır. Bu anlamıyla aslında oyun Tanrıyı da adaletsiz, merhametsiz ve zalim bir kategoriye sokmakta ve bir bütün olarak hepsini reddetmektedir. Bu durum Yusuf’u yani haksızlığı destekleyen kötücül Tanrı’nın olumsuzlanması anlamına gelir. Oyunun sonunda Menofis’in ölürken söylediği sözler bunu kanıtlar: “Firavun ve Rab seninle olsun Yusuf. Hayat Benimledir.




[1] Yusuf kıssasında göz ardı edilen bir ayrıntı vardır. Kutsal addedilen bir şahsiyet yüceltilirken, bu şahsiyet nezdinde insanlara olumlu tip algısı zerk edilmeye çalışılır. Ancak Tevrat’ta açıkça Yusuf’un kardeşleri arasında konuşulanları “babasına ileten” bir kişi olrak çizilmesi bir bakıma kardeşleri aleyhine babasına muhbirlik yaptığını göstermektedir. Bu ise pek de makbul bir davranış olmadığından Kuran’da silikleşmiştir.
[2] Ana hikayede Yusuf güzelliği ile baş döndüren bir şahıs olarak anlatılır. Ancak bu oyunda kahramanın geçirdiği dönüşüm diğer oyun kişilerinin onu algılama biçimleri de değiştirmiş. Olumlu özellikleri zaman içiresinde tam karşıt bir hal almıştır.

[3] Sevda ŞENER, Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları 1. Baskı, S.106 / 107

[4] Age: s.73

[5] Sevda ŞENER, Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları 1. Baskı, S.99
[6] Ayşegül YÜKSEL, Nâzım Hikmet’ in Tiyatrosu, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı  Yayınları, 1. Baskı, 1996 S. 73
[7] Sevda ŞENER, Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı, Sayfa: 171- 172

[8] Kitab-ı Mukaddes, Tekvin 97:7,9.

[9] Muazzez İlmiye Çığ, Kuran İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, kaynak Yayınları, 2015, s. 26

[10] Muazzez İlmiye Çığ, Kuran İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, kaynak Yayınları, 2015, s. 27

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...