Olay MÖ. 1600 yıl önce Mısır’da yaşanan birtakım
olaylar dizisine dayanmaktadır. Hikâye hepimizin yakından bildiği dini bir
sembol olan Yusuf etrafında şekillenmiştir. Yusuf, peygamberlerden biri kabul
edilmektedir. Özellikle güzelliği ve rüyaları tabi etme yeteneği ile bilinir.
İsrail topraklarında doğup büyümüş olan Yusuf, kardeşlerinin ihanetine
uğrayarak bir kuyuya atılır. Buradan geçen bir kafile onu fark edip kurtarır ve
Mısır’da köle olarak satılır. Kuran’a göre Yusuf’un köle olarak satıldığı
Mısır’daki efendisinin adı Aziz, Tevrat’a göreyse Potifar’dı. Nazım bu oyunda
birçok bölümde doğrudan Tevrat’ı dayanak yapmıştır. Hikâyenin özü, kişileri,
örgüsü Tevrat’ı temel alarak şekillendirilmiştir.
Oyunun
Konusu: Oyunun konusu iki faklı
anlayış, sınıf ya da düşüncenin çatışması olarak özetlenebilir. Bu anlamda
Oyunun adından da anlaşılabileceği üzere Yusuf, dinsel bağnazlığı, bencilliği,
çıkarcılığı, bireysel zenginleşme çabalarını temsil ederken; onun karşıtı olan Menofis
ise adaleti, hakça paylaşımı, toplumsal birliktelik ve mücadeleyi temsil
etmektedir.
Oyunun Özeti ve Yorumu: Oyunun başında zindan avlusunda ayakları zincirli, kafaları traşlı mahpuslar taş yontmaktadır. Taş yontanların arasında olan Yusuf oturmakta, bu durum diğer mahpuslar arasında rahatsızlık yaratmaktadır. Mahpuslar kendi aralarında Yusuf’ un zindan müdürünün gözüne girdiğini ve zindanda olanı biteni müdüre ilettiğini[1] bu nedenle çalışmadığını konuşmaktadırlar. İşçi Menofis ile Yusuf aynı zindandadırlar. Fakat bir süre sonra yolları ayrılacak “hak kavramını” bulan Menofis ve arkadaşları emekçinin hakkı adına yaşamları boyunca savaşım verecekler, Yusuf ise sömürücü azınlığa hizmet ederek yükselecektir. Yusuf, Firavun’ un rüyasını tabir ederken ona yedi yıl boyunca kıtlıkla nasıl baş edeceğini söyler. Yusuf’ un söylediklerini Firavun’ un hoşuna gider ve Yusuf’ u yönetimin en güçlü adamı yapar. Menofis ise yaptığı iş karşılığı vaat edilen yiyeceği alamadığından hakkını istemektedir. Menofis halk mahkemesinde haklı bulunup payını alacaktır. Yalnız Yusuf’ un uyarısıyla Firavun, hak alınmasının güç alınması demek olduğunu fark eder ve yönetim erkinin esnaftan kişilerin eline geçmesi için duvar örenlerin hepsinin öldürülmesini ister. Görüldüğü üzere, Menofis doğru düşünceyi ve bu düşünceyi hayata geçirecek gücü temsil eder. Yusuf ise bencilliği, acımasızlığı, zalimliği, güce biat etmeyi temsil eder. Köle olduğu dönemlerde onun güzelliğine bakıp elma soyarken parmaklarını kesen kadınlar bile artık Yusuf’a “mest eden bir erkek” gözüyle bakmayacak duruma geleceklerdir.[2] Menofis ise ortaya koyduğu insancıl, haklı ve toplumcu eylemleri sayesinde giderek güç kazanmıştır. Burada kimilerine göre yazarın kendisi, kendi yaşamı arasında önemli bir paralellik vardır.
“… Sanırım burada işin içine bir nebze
Nâzım’ın ‘şair tabiatı’ girmiştir… Nâzım kırk yaşında ölen, fakat umudunu
yitirmeyen idealinin gerçekleşmesiyle sonsuza dek yaşayacağını bilen Menofis’te,
aynı yaşlarda idam istemiyle hapse atılan fakat davasını inançla sürdüren
kendini görmüş olmalıdır…”[3]
Bu paralellik
ne kadar doğrudur bilinmez ama Türk tiyatrosunun Tanzimat dönemindeki
atılımından sonra siyasi baskılar sonucu uğradığı kesintiyi kırmak bağlamında
Nazım gibi oyun yazarlarının payı tartışmasızdır. Oyun ister didaktik olsun,
ister oyun kişileri ve kurguya dair kusurlar barındırsın, sonraki yıllarda
tekrar güç kazanacak tiyatromuz için bu adımların önemli olduğu yadsınamaz.
“… Nâzım, tiyatro yapıtlarıyla,
yazarların, yönetmenlerin ve oyuncuların parmakla sayılacak denli az olduğu bir
zamanda “Yeni Türk Tiyatrosu Geleneği” nin kurulması eylemine katılır.
Çağdaşları arasında gerek biçim, gerek içerik ve dünya görüşü açısından farklı
ve üstün nitelikleriyle dikkat çeker… Diğer oyun yazarları kuru hamasi
edebiyata ve Fransız Bulvar Tiyatrosu oyunlarına benzer oyunlara soyundukları
bir çağda, tiyatro ve oyun yazarlığı felsefesini diyalektik bir temele ve sınıf
çelişkileri üzerine oturtur… Nâzım Hikmet, edebi kişiliği gereği sıradan bir
oyun yazarı değildir…”[4]
Yine aynı
yapıtta Sevda ŞENER, Nâzım Hikmet’ in “Yusuf ile Menofis” oyunu hakkında
şöyle bir aktarımda bulunur: “Birkaç zamandır Tevrat’ı okuyordum. Çeşitli
insan ihtiraslarını gayet basit, hatta çocukçasına, fakat bütün azametiyle
hikâye ediyor. Tevrat’ın içinde kaynaşan insan kalabalığının çırılçıplak iç
dünyalarını başka bir kitapta bulmak zor olsa gerek. Bak mesela, ben orada
yepyeni bir Yusuf keşfettim. Tarlada, kendi buğday demetlerinin önünde başka
demetlerin eğildiğini ve güneş ve ay ve on bir yıldızın ayaklarına kapandığını
gören bir Yusuf. Kardeşlerinin sözlerini babası Yakup’a fitneleyen, atıldığı
zindanda muhafız askerler reisinin gözünde lütuf bulan ve nihayet Firavun’ un
baş veziri olan, bütün Mısır’a hükmeden ve kıtlık yıllarında Mısır halkının
öküzünü, toprağını Firavun’un üstüne yapıp, nihayet kendilerini de Firavun’a
köle eden bir Yusuf. Tevrat’ da bir cümle var: “Köleliğini ve kulluğunu,
kölelerin ve kulların üstünde hüküm sürmek için kullandı” gibi bir şey. Bu
cümlede bütün Yusuf’u görmek mümkün. (…) İşte bu Yusuf’tan bir piyes yapmaya
çalışıyorum…[5]
A. Hz. Yusuf 'un Rüyası (4-6. Ayetler)
B. Kardeşlerinin Yusuf 'a Tuzak Kurması (8-21. Ayetler))
C. Zeliha’nın ve diğer kadınların Yusuf 'a İftirası (23-33. Ayetler)
D. Hz. Yusuf 'un Zindana Girmesi (35-42. Ayetler)
E. Mısır kralının Rüya Görmesi (43-44. Ayetler)
F. Kralın Rüyasının Tabiri (45-49. Ayetler)
G. Hz. Yusuf 'un Zindandan Kurtuluşu (50. Ayet)
H. Zeliha’nın ve Kadınların Yusuf 'u Aklamaları (51-53. Ayetler)
I. Hz. Yusuf 'a Kardeşlerine Karşı Bir Plan Öğretilmesi (54-98. Ayetler)
İ. Hz. Yusuf 'un Rüyasının Gerçekleşmesi (99-101. Ayetler)
Yusuf ile Menofis oyunu, 1950’de
yazılmıştır. Nâzım Hikmet, şahsi mektuplarında bu oyunu yazarken tarihsel
gerçekliğe sadık kaldığını vurgular. Ayrıca oyunun önsözünde de yazar,
tiradların birçoğunu Tevrat’tan aldığını belirtir. Asıl kıssa ile ciddi
farklılıklar taşıyan bu oyun büyük ölçüde dönüştürülmüştür. Mesela dinsel
anlatıda gölgede kalan, salt vezirin güzel ve cezbedici karısı olan Zeliha bu
oyunda belirgin bir biçimde ön plana çıkarılmış, hatta kişisel dönüşüme
uğratılarak tutarlı bir kişiliğe büründürülmüştür. Bir başka belirgin farklılık
ise kıssada hiç bulunmayan bir şahsın oyun kişisi haline getirilmesidir. Bu da
Yusuf’un karşıtı olan tip Menofis adında Mısırlı bir duvarcı ustasıdır. Ayrıca
Tevrat’tın ve Kuran’ın aksine yepyeni bir Yusuf çıkarır karşımıza yazar. Asıl
kıssada tek boyutlu ve daima “pozitif”
olarak çizilen Yusuf, bu oyunda kanlı canlı bir tipe dönüşürken, insani birçok
zaafı da yansıtır.
Yazar, Yusuf ve Menofis’in çatışmasında, tüm
toplumsal, siyasal, ahlaki ve ekonomik değerleri sorgular. Bu anlamda oyun,
zengin-fakir ayrımı, ezen-ezilen çatışması, toplumsal zenginliklerin dengesiz
paylaşımı, haksızlıklara ve sömürüye başkaldırı, özgür ve eşit bir yaşam ve
düzen isteğini oyun kişileri bağlamında ve sosyalist dünya görüşü ekseninde
biçimlendirir. Başka bir deyişle oyunda; “Bireysel çıkar kaygılarına tutsak
bireyle, toplumsal hedefleri öne çıkmış birey arasındaki çatışma vurgulanır.”[6]
Ünlü şair Nâzım Hikmet'in aynı zamanda bir
oyun yazarı olduğu bilinir; fakat oyun yazarı olarak ne kadar çok emek ve ürün
verdiği pek bilinmez. Sevda Şener'in Nazım Hikmet'in Oyun Yazarlığı adlı
kitabı, ünlü şairin tiyatro tutkusunu bütün boyutlarıyla göz önüne seren bir
çalışma olarak eleştiri kitaplığımızda büyük bir boşluğu dolduruyor. Antonina
Sverçevskaya'nın Nâzım Hikmet'i bir "tiyatro hastası" (1) olarak
nitelendirdiğini aktaran Şener'in kitabı, hem bu yaklaşımın doğruluğunu
kanıtlıyor, hem de kendisinin tiyatro araştırmacıları ve kuramcıları arasındaki
önemli yerini bir kez daha ortaya koyuyor. Diğer oyunlarında da bu didaktik
yaklaşımı açıkça hissedilen yazarın bu oyundaki karşıtlıkları veriş biçimi de
kendi dünya görüşüyle paralellik gösterir.
"Nazım
Hikmet'in oyunları için didaktik sözcüğünü kullanmak yerine şöyle
söyleyebiliriz: Bu oyunları seyrederken, ne söylemek istediğini iyi bilen,
inandıklarını bir dost gibi sizinle paylaşmak isteyen ilkeli bir yazarın hep
metnin arkasında durduğunu hissedersiniz"[7]
Oyunun Mitolojik Kaynakları
Yusuf ile
Menofis oyunun en önemli mitoslarından biri rüyadır. Sümerlerde de rüyalar bir
“tanrı bildirisi” olarak görülmüştür. Bu oyunda Yusuf’un gördüğü rüyalar
Tevrat’ta anlatılan biçimleriyle ifade edilmişlerdir.
Yusuf "Rüyamda tarlanın ortasında demetler bağlıyorduk. Benim
demetim kalktı dikildi. Sizin demetiniz onun etrafını kuşatıp benim demetime
eğildiler" deyince, kardeşleri "bu bizim üzerimize kral mı
olacak?" dediler. Yusufun ikinci rüyasında güneş, ay ve 11 yıldızın
kendisine eğildiklerini söylemesi üzerine, kardeşleri onu öldürmeye karar
veriyorlar. [8]
Buna benzer bir
anlatı Eski Sümer kralı Urzababa’nın yanında çalışan Sargon’un gördüğü rüya
motifiyle benzerlik göstermektedir. Kaldı ki kralın Sargon’a verdiği tepki,
Yusuf’un kardeşlerinin verdiği tepkiyle benzerlik gösterdiği söylenebilir. Bu
anlatıda da Kral, "benim yerime kral olacak" korkusuyla Sargon'u öldürmek İster.[9]
***
Kutsal Kitaplardan İlkçağ yazın
kaynaklarında hemen hemen her dönemde ve millette rüya olgusunun ve algısının
önem taşıdığını görmekteyiz. Bugün, M.Ö. II. ve I. binyıllarda yaşamış olan
Babil ve Asur toplumlarına ait rüya tabletlerinin olduğu bilinmektedir.
Rüyalarında kötü ruhlarla karşı karşıya geldiklerine inanan Babilliler, rüya Tanrıçası
olarak kabul ettikleri Mamu’dan yardım istemişlerdir. Mısırlılar ise rüyayı
tanrıdan gelen bir mesaj olarak kabul etmişlerdir. [10]
Yusus kıssasındaki bir çok motif ile
farklı dinsel motifler arasında benzerlikler olduğu görülmektedir.
Yusuf'un 12 kardeşi, İsa’nın 12 havarisi
vardır. Ya da Alevi inancındaki “12 İmam”
benzerliği de bu bağlamda değerlendirilebilir.
Yine Yusuf kuyuya atıldıktan sonra köle
olarak getirildiği Mısır’da 20 gümüş akçeye satılmıştır. Aynı şekilde İsa, 30
gümüş akçeye satılmıştır.
Yusuf’un Kardeşi bir kardeşinin adı "Yahuda"dır. Bu kardeşi de Yusuf’u
ölümden kurtarmak için satılmasını önerir. İsa’nın da Yahuda adlı bir havarisi vardır. Bu Havari aslında İsa’ya ihanet
etmiştir. "Yahuda" İsa'nın
satılmasını önermiştir. Yusuf da İsa da görevlerine 30 yaşında başlamışlardır.
Yusuf
İle Menofis’te Metinlerarasılık
Bu oyun Nazım tarafından yeniden yazma
metoduyla ve edebi dönüştürme yoluyla kaleme alınmış bir oyundur. Yazar, oyunun
girişinde bu hikayeyi Tevrat’ta geçen anlatıma bağlı olarak yazdığını ifade
etmiştir. Hikayeye adını veren Yusuf, çeşitli kültür ve inançlarda farklı
adlarla karşımıza çıkmaktadır. İbranicede Yosef-Yoseph, Arapça ve Farsçada
Yusuf, Latince vb. Batı dillerinde Joseph, Jose, Jozep olarak karşımıza çıkar.
Tevrat’ta yaratılış kitabının (tekvin) 37
ile 50. Bölümleri arasında bu hikayeden söz edilmektedir. (489 cümle)
Yine Kitab-ı Mukaddes’te,Yeni Ahit’in yani
İncil’in “Resullerin İşleri” adlı kısmındaki Bâb 7’de de Yusuf’tan söz
edilmektedir.
Bu hikaye Kuran’da “Ahesenül Kıssa” (Hikayelerin
en güzeli) olarak geçmektedir. Kuran’da, “Yusuf
Suresi” adında bir sure bulunmaktadır (111 Ayet)
Kıssanın
Mitolojik Kaynağı:
Yusuf Kıssası geçmişten günümüze birçok
ülkede hem geleneğin gerektirdiği ortak özelliklerle aktarılarak, hem de
tür-biçim-içerik açısından çeşitli dönüşümler geçirerek yeniden yazılmış önemli
bir ‘anametin’dir. Sürekli
alıntılanarak, yinelenerek, gönderme yapılarak, varlığı bambaşka bağlamlarda
yeniden kullanıma sokularak geçmişten günümüze dek gelmiş ve güncellenmiştir.
Mısır mitolojisinde ve bazı Mısır halk
hikâyelerinde, Yusuf’a rastlanmaktadır. Firavun Akhenaton’un annesi Tiya’nın babası
olan Yuya’nın, Eski Ahit ve Kuran’da da
adı geçen Yusuf olduğu yönünde görüşler vardır. O, halktan biri olarak
kendisinden önce hiçbir sıradan insana verilmeyen yetkilerle Mısır’ı
yönetmiştir. Hükümdar olduğunda kendisine Zafenat-Paneah (Tsafnath-Paeneach) denilmiştir. British Museum’da bulunan ve M.Ö
1225 tarihli bir Mısır papirüsünde ise, hikâyenin özellikle Tevrat’taki yorumuyla
benzeşen bir Yusuf kıssası yer almaktadır.
Hikayede
geçen temel motifler;
Rüya, hile, ihanet, kuyu, zindan, gömlek,
kurt vb.
Hikayede
geçen başlıca temalar ise;
Aşk, güzellik, keder, ümit, kıskançlık,
pişmanlık, bolluk, kıtlık, sabır, şefkat, ölüm vb
Nazım Hikmet, zindandaki Yusuf’un yanı
başına koyduğu Menofis karakteri ile onunla tamamen zıt karaktere sahip bir
kişiliği oyununa ekleyerek genişletme yapmıştır.
Nazım, bu oyunu karşıtlık üzerine kurar:
Kişisel çıkarları peşinde koşan bir kişi ile sosyal adalet ve paylaşımı temsil
eden ikinci bir kişi. Bu kişiler arasındaki çatışmalar ekseninde oyun yeniden
yazılmıştır.
Yazar sosyalist bir gözle, didaktik
mesajlarla göndermeler yaparak aslında ezen-ezilen ikilemini bu karakterler
üzerinden resmetmeye çalışır. Bunu yaparken de metindeki zamana özdeş olarak
birtakım eylem ve hareketleri en ilkel haliyle bize sunar (grev, direniş, eylem,
isyan vs.)
Yazar, ideolojik kodlama çerçevesinde Tevrat’ta
bahsedilen hikayeyi Marksist bakış açısıyla yeniden yazmıştır. Aynı şekilde
Kutsal metinlerde tamamen pozitif olarak yansıtılan bir tarihsel kişiliği
bütünüyle dönüştürerek. Kölelikten efendiliğe yükselirken geçirdiği, ekonomik
yükselişe paralel olarak ahlaki ve insani anlamda çöküşünün de resmini
çizmiştir. Yusuf’un yükseldikçe halktan uzaklaşan, hatta açlıktan buğday
ambarlarını talan edenlere, onların ailelerine çocuklarına ve yaşlılarına karşı
sergilediği dizginsiz zulümle “Firavunlaştığını”
buna karşıt olarak, sıradan bir işçi olan Menofis’in giderek bir halk önderine
dönüşümünü anlatır.
Yalnız şunu da belirtmek gerekir ki dünya
görüşü ekseninde aslında Menofis’in güçlü ve belirgin özellikleriyle öne
çıkarılması gerekirken nedense Yusuf’a göre daha zayıf ve tam anlamıyla bir
oyun kişisi haline büründürülmediğini görmekteyiz. Bu kadar silik olmasını ben
oyunun bir kusuru olmaktan öte yazarın toplumcu gerçekçilik ve tarihsel
materyalizm ekseninde çizdiği kanısındayım. Marks’ın, “Eksik kapitalist üretim koşullarının eksik teorilerle
karşılanagelmiştir.” tezini doğrulayan bir tiple karşı karşıyayızdır
aslında. Menofis’teki eksiklik aslında tarihsel bir eksikliktir. Burada resmedilen
dönemdeki üretim araçlarının ve emekçi sınıfların tarihsel zayıflığına bir
gönderme olarak da düşünülebilir.
Bu oyun ciddi bir edebi dönüşüme
uğratılmıştır. Ana hikayede olmayan kişilerin oyuna dahil edilmesi, hikaye
formunda anlatılan metnin tiyatro metnine ve dolayısıyla diyaloglara dayalı
olarak anlatılması…
Bu edebi dönüştürmenin derinliği biraz da
yazarın sınıf çatışmasını öne çıkarmasından kaynaklanmış denilebilir. Bir başka
farklılık Yusuf’un rüya yorumunu diğer eşrafın önünde anlatması meseledir.
Oyunda sadece firavuna söylerken, Tevrat’ta “Bu
öneri firavunla görevlilerine iyi görünür” denmektedir. Zeliha, ciddi
manada dönüştürülmüştür. Zeliha ile Yusuf’un aşkları belirgin bir nefrete
dönüştürülür. Zeliha, ikinci karşılaşmada kadınların ellerine bıçak verir; ama
kadınlar da Zeliha da ellerini kesmezler, burada dönüşüme uğrayan, bozulan
kadınlar değil, esasen Yusuf’tur!
Hikayedeki motifler oyunda olduğu gibi
kalmıştır. Kıskanılma, kuyuya atılma, kervancıların Yusuf’u kurtarıp Mısır’da
köle olarak satmaları, Yusuf’un iftiraya uğrayarak zindana atılması, rüya
yorumlaması, yükselişi, çuvala kase koyma vs… Bu motifler olay örgüsüne bağlı
olarak ideolojik düzlemde ileri seviyede dönüştürülerek olumlu anlam bağlamlarından
koparılmışlardır.
Tevrat’ta ve Kuran’da olumlanan Yusuf ile
Rab ve Hak kavramları iç içedir. Bunlar birbirinden bağımsız düşünülemez. Oysa
oyunda Hak’kın yanında olan Menofis’in karşısında Rab’bı yanında olan bir Yusuf
vardır. Bu anlamıyla aslında oyun Tanrıyı da adaletsiz, merhametsiz ve zalim
bir kategoriye sokmakta ve bir bütün olarak hepsini reddetmektedir. Bu durum Yusuf’u
yani haksızlığı destekleyen kötücül Tanrı’nın olumsuzlanması anlamına gelir. Oyunun
sonunda Menofis’in ölürken söylediği sözler bunu kanıtlar: “Firavun ve Rab seninle olsun Yusuf. Hayat Benimledir.”
[1] Yusuf
kıssasında göz ardı edilen bir ayrıntı vardır. Kutsal addedilen bir şahsiyet
yüceltilirken, bu şahsiyet nezdinde insanlara olumlu tip algısı zerk edilmeye
çalışılır. Ancak Tevrat’ta açıkça Yusuf’un kardeşleri arasında konuşulanları
“babasına ileten” bir kişi olrak çizilmesi bir bakıma kardeşleri aleyhine
babasına muhbirlik yaptığını göstermektedir. Bu ise pek de makbul bir davranış
olmadığından Kuran’da silikleşmiştir.
[2] Ana
hikayede Yusuf güzelliği ile baş döndüren bir şahıs olarak anlatılır. Ancak bu
oyunda kahramanın geçirdiği dönüşüm diğer oyun kişilerinin onu algılama
biçimleri de değiştirmiş. Olumlu özellikleri zaman içiresinde tam karşıt bir
hal almıştır.
[4] Age:
s.73
[5] Sevda
ŞENER, Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları 1. Baskı, S.99
[6] Ayşegül
YÜKSEL, Nâzım Hikmet’ in Tiyatrosu, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı
Yayınları, 1. Baskı, 1996 S. 73
[7] Sevda
ŞENER, Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı,
Sayfa: 171- 172
[8] Kitab-ı
Mukaddes, Tekvin 97:7,9.
[9] Muazzez
İlmiye Çığ, Kuran İncil ve Tevrat’ın
Sümer’deki Kökeni, kaynak Yayınları, 2015, s. 26
[10] Muazzez
İlmiye Çığ, Kuran
İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni, kaynak Yayınları, 2015, s. 27
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkürler