Keşanlı
Ali’nin yaşadığı gecekondu mahallesinde bir cinayet işlenir. Öldürülen kişi,
Ali'nin sevdiği Zilha'nın dayısıdır. Nasıl olduysa cinayet Alinin üstüne kalır.
İşlemediği suçtan ötürü mahpushaneye düşer, burada da bazı olaylara karışır.
Tüm bunlar Ali’yi iyice meşhur eder. Böylece gecekondularda yaşayanlar
arasında, Ali'ye karşı, gittikçe büyüyen bir ilgi, sevgi ve korku oluşur.
Nihayetinde Ali cezasını çekip gecekondu mahallesine döner. Tam döndüğü
sıralarda da muhtar seçimleri gündemdedir. Mahpushane yaşantısı içerisinde
kurnazlığı öğrenen Ali birtakım hilelerle başvurarak, rakiplerini bir bir
ekarte ederek muhtarlık seçimlerini kazanır. Böylece mahalledeki hâkimiyeti ve
etki gücü daha kurumsal bir hal alır. Artık, gecekondu bölgesine dair her şey,
iyisiyle kötüsüyle ondan sorulur. Bu süreçte Zilha’ya da yaklaşmaya çalışır.
Ama Dayısının katiliyle birlikte olmayı kendine yediremeyen Zilha ondan iyice
uzaklaşır. Ali’nin gerçeği anlatmasına rağmen bunu kabul etmez, gerçeği herkese
ilan etmeden ona yaklaşmayacağını bildiri. Daha sonra Zilha, şehirde bir konağa
yerleşir.
Zilha'nın
yerleştiği ev bir müteahhit evidir. Burada burjuva yaşam tarzına dair bir
eğitim bile alır. Zilha’nın bu evin sahibi zengin iş adamıyla evleneceğini
öğrenen Ali, buna büyük öfke duyar. Zilha’yı kaçırmaya karar verir; ancak Zilha
yerine evin hanmını kaçırır. Bu arada
kendisine bir oyun oynandığını anlayan Zilha, Ali'ye geri döner ve onunla
evlenir. Ali ile Zilha'nın gerdeğe girdikleri gece dayısının gerçek katili olan
Cafer çıkagelir. Aslında patronlar Ali’yi öldürsün diye kiralanmışlardır
Cafer’i. Büyük hakaretler ederek Ali’ye seslenen Cafer’e daha fazla
katlanamayan Ali, yavuklusundan ayrılıp Cafer’in karşısına çıkıp onu öldürür. Ali
bir belayı daha kondulardan savuşturmuş olur. Olay yerine gelen polisler Ali'yi
hapse götürürler. Böylece, söylenceye dayalı her şey gerçeğe dönüşmüş olur.
Yazar bize ne söylüyor?
Bu
oyunda istemeden adı bir cinayete karışan Ali adlı oyun kişisi üzerinden,
kentlerdeki sınıfsal çatışma mekân ekseninde gözler önüne serilmiştir.
Burjuvazinin ve siyaset mekanizmasının çürüyen, yozlaşan hali ile kentlerin yanı
başında serpilen yeni bir yerleşim alanı olan gecekondulardaki yaşam mücadelesi
ve bu toplumsal katmanlar içindeki bozulmalar da oyunun bir başka boyutunu
oluşturmaktadır. Aslıda yazarın bize tam olarak ne anlatmak istediğini yine
kahramanın ağzından da özetleyebiliriz: “Bu dünyada namuslu insaniyetli oldun
mu alaya alınıyorsun. Zorba, katil oldun mu saygı, itibar görüyorsun.”[1]
[1] Haldun
Taner, Keşanlı Ali Destanı, Bilgi Yayınevi, 11. Basım, İstanbul, 2007, S. 70