(şiir, müzik, edebiyat, sanat, sinema ve kültür yazıları... Pek şahsi yazılar güncesi...)
29 Nisan 2017 Cumartesi
OYUN KURAMI: HOMO LUDENS VE OYUN ÜZERİNE
İnsanın, kendini toplumsal ilişkiler içerinde var etmeye başlamasıyla birlikte diğer canlılardan kendisini kalın bir çizgiyle ayırmaya başlamıştır. Bu evrimsel süreçteki sıçrama hem fizyolojik hem de doğa ile mücadele noktasında insanı diğer canlılar karşısında egemen bir konuma taşımıştır denilebilir. Bu kopuş insanın doğanın bir parçası olan varoluş sürecinden büsbütün bir kopuş anlamına gelmemektedir.
İnsan, ilksel dönemlerden bu yana, değiştirerek de olsa, taşıdığı birçok özü bağrında taşıyarak evrimleşegelmiştir. İlksel insana dair birçok bilinmezi bugünkü insanı anlama çabasında ortaya çıkarmaktayız. Bu anlamda insan, keşfedilmemiş sınırlarıyla kendisi için bir gizem olmayı sürdürmektedir.
Johan Huizinga’nın “Homo Ludens” adlı yapıtta, insana ilişkin temel varlık unsurlarının başına oyun kavramını yerleştirmiştir. Öncelikle oyunun sadece “insana özgü” olmadığını, çeşitli hayvanlardan örnekler vererek açıklamaya çalışmıştır. Ancak “kültürel oyunlar” diye tarif ettiği kategoriyi de oyunların bir üst aşaması olarak sınıflandırmıştır.
AZİZ NESİN TİYATROSU VE "ÇİÇU" OYUNU ANALİZİ
Türk
tiyatrosunun Tanzimat’tan sonra belki de en parlak dönemi 1960 yılından sonraki
siyasal koşullarda yaşanır. Şehir tiyatroları çoğalmış, Devlet Tiyatrosu başka
illerde de yeni tiyatrolar açmıştır. Ancak siyasi-sosyal baskılar her dönemde
tiyatronun karşısına çıkmayı sürdürmüştür. Gelişmelerin yaşanmasına rağmen aynı
yıllarda tiyatro oyunları çeşitli bahanelerle yasaklanmış, hatta daha da fiili
biçimlerde tiyatro salonları basılmış, oyunculara saldırılmıştır.
KÖY SEYİRLİK OYUNLARI VE RİTÜELİSTİK OYUNLAR
Toplumsal ilişkiler içerinde kendini var etmeye başlayan insanın bu gelişim evresi onu diğer canlılardan kalın bir çizgiyle ayırmaya vesile olmuştur. Bu evrimsel süreçteki sıçrama hem fizyolojik hem de doğa ile mücadele noktasında insanı diğer canlılar karşısında egemen bir konuma taşımıştır denilebilir. Bu kopuş insanın doğanın bir parçası olan varoluş sürecinden büsbütün bir kopuş anlamına gelmemektedir.
İnsan, ilksel dönemlerden bu yana, değiştirerek de olsa, taşıdığı birçok özü bağrında taşıyarak bugünlere gelmiştir. İnsanlığın ilk dönemlerine dair birçok bilinmezi bugünkü insanı anlama çabasında ortaya çıkarmaktayız. Bu anlamda insan, keşfedilmemiş sınırlarıyla kendisi için bir gizem olmayı sürdürmektedir.
NAZIM HİKMET TİYATROSU VE YUSUF İLE MENOFİS OYUNU ÜZERİNE
Olay MÖ. 1600 yıl önce Mısır’da yaşanan birtakım
olaylar dizisine dayanmaktadır. Hikâye hepimizin yakından bildiği dini bir
sembol olan Yusuf etrafında şekillenmiştir. Yusuf, peygamberlerden biri kabul
edilmektedir. Özellikle güzelliği ve rüyaları tabi etme yeteneği ile bilinir.
İsrail topraklarında doğup büyümüş olan Yusuf, kardeşlerinin ihanetine
uğrayarak bir kuyuya atılır. Buradan geçen bir kafile onu fark edip kurtarır ve
Mısır’da köle olarak satılır. Kuran’a göre Yusuf’un köle olarak satıldığı
Mısır’daki efendisinin adı Aziz, Tevrat’a göreyse Potifar’dı. Nazım bu oyunda
birçok bölümde doğrudan Tevrat’ı dayanak yapmıştır. Hikâyenin özü, kişileri,
örgüsü Tevrat’ı temel alarak şekillendirilmiştir.
HALDUN TANER: KEŞANLI ALİ DESTANI
Keşanlı
Ali’nin yaşadığı gecekondu mahallesinde bir cinayet işlenir. Öldürülen kişi,
Ali'nin sevdiği Zilha'nın dayısıdır. Nasıl olduysa cinayet Alinin üstüne kalır.
İşlemediği suçtan ötürü mahpushaneye düşer, burada da bazı olaylara karışır.
Tüm bunlar Ali’yi iyice meşhur eder. Böylece gecekondularda yaşayanlar
arasında, Ali'ye karşı, gittikçe büyüyen bir ilgi, sevgi ve korku oluşur.
Nihayetinde Ali cezasını çekip gecekondu mahallesine döner. Tam döndüğü
sıralarda da muhtar seçimleri gündemdedir. Mahpushane yaşantısı içerisinde
kurnazlığı öğrenen Ali birtakım hilelerle başvurarak, rakiplerini bir bir
ekarte ederek muhtarlık seçimlerini kazanır. Böylece mahalledeki hâkimiyeti ve
etki gücü daha kurumsal bir hal alır. Artık, gecekondu bölgesine dair her şey,
iyisiyle kötüsüyle ondan sorulur. Bu süreçte Zilha’ya da yaklaşmaya çalışır.
Ama Dayısının katiliyle birlikte olmayı kendine yediremeyen Zilha ondan iyice
uzaklaşır. Ali’nin gerçeği anlatmasına rağmen bunu kabul etmez, gerçeği herkese
ilan etmeden ona yaklaşmayacağını bildiri. Daha sonra Zilha, şehirde bir konağa
yerleşir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"
Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...
-
Mısra-i Berceste Nedir? Berceste, edebiyatta öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya d...
-
Çağının tanıklığını yapmak kuşkusuz bir aydın tutumu olarak ifade edilir. Ama bu tanıklık öyle anlar olur ki yetersiz kalır ve alelâde gerçe...
-
Rus gerçekçiliğinin öncü yazarlarından olan Çehov’u kendinden önceki yazarlardan ayıran en önemli etkenlerden biri, hayata geniş bir penc...