Osmanlı
Dönemi’nden bu yana uzun bir geçmişe dayanan Batı ile ilişkiler, özellikle
Sanayi Devrimi’nin ardından değişen ticari ve ekonomik dengelerle birlikte
farklı bir forma bürünmüştür. Batı karşısındaki üstünlüğün giderek yitirilmesi,
güç ilişkileri gereği, bir egemen kültür ilişkisi bağlamında şekillenmiştir.
Batı kültürünün özellikle 18. yüzyıldan sonra dünyada giderek egemen kültür
haline gelmesi, geri kalmış ülkelerde varlığını daha da hissettirmiştir.
Kuşkusuz Osmanlı toplumu da bundan nasibini almıştır.
(şiir, müzik, edebiyat, sanat, sinema ve kültür yazıları... Pek şahsi yazılar güncesi...)
6 Aralık 2018 Perşembe
CUMHURİYETİN İL YILLARINDA TARİH YAZIMI VE GÜNEŞ DİL TEORİSİ
Her
rejim inşa sürecinde “eski” olandan
bir kopuşu içinde varlığını geliştirme eğilimindedir. Hele ki eski ile yeni
arasındaki gerilim bir varlık ve yokluk üzerinde biçimlenmişse bu çatışmanın
şiddeti de o kapsamda artar.
Osmanlı
İmparatorluğu doğası gereği çok kültürlü ve çok milletli bir yapıya sahipti.
18. yüzyılın sonlarında gerçekleşen Fransız Devrimi ve onun ortaya çıkardığı, çeşitli
düşünceler (bağımsızlık özellikle milliyetçilik gibi düşünceler),
imparatorluklar açısından büyük bir tehlike arz etmekteydi. Osmanlı yönetici
sınıfı bu tehlikeyi geç de olsa fark etmiş, bu düşüncelerin karşısına
imparatorluğu bir arada tutacak İslamcılık ve Osmanlıcılık gibi fikirleri
ortaya koymuşlardır. Ancak hem dünyada ulus devletlerin kuruluşu hem de sözü
edilen düşünce akımlarının fiili durumlar sonucu geçerliliğini kaybetmesi
Osmanlı aydınını farklı çözümler üretme noktasında bir arayışa itmiştir.
1 Mayıs 2018 Salı
HOWARD FAST VE FIRTINADAN SONRA
Rüzgar Fırtınaya Döndüğünde
"…Ve kan dökülüyordu, şirket kasırgasıydı sürüp giden. Dünyanın hiçbir yerinde şimdiye dek görülmemiş bir kasırgaydı bu; gene de Chicago, dünyanın dört bir bucağından, daha çok erkek, daha çok kadın istiyordu."
Bir kent höykürüyor, bir vampirin dişlerini andıran makine dişlilerinin arasından! Korkunç ve kararmış gözlerini, kadın erkek demeden en alttakilere, lanetlilere, hiçbir şeyi olmayanlara ve "hiçbir şey olanlara" dikmişti.
İstediğini de alacak gibiydi. Yükselen kentin yapıları kandan besleniyordu adeta; iş cehennemlerinde, kentin kalbine döşenen rayların arasında kalan canların her son nefesi kente can veriyordu . Kent yükseliyordu yükselmesine ya, insanlar tükeniyor, ölüyordu. Evet bildiğiniz anlamda eziliyor, hastalıktan düşüyor ya da ruhlarını teslim ediyorlardı karşılarındaki canavara: KAPİTALİZM'e! Başka çareleri yoktu çünkü…
27 Nisan 2018 Cuma
PARİS KOMÜNÜ'NDEN ENTERNASYONEL'E
Paris komünü, tarihteki ilk poletarya iktidarıdır. Komüncüler Karl Marks'ın deyimiyle 'göğün fethine' çıkmışlardı. 18 Mart 1871 günü iktidara bir devrimle el koyan Paris proletaryası, sokak sokak, duvar duvar özgürlüğü ve adaleti işlediği iktidarını Mayıs sonuna kadar sürdürdü, 72 günlük kısa gözüken ama kitlelerde 'o düşün gerçekleşebileceği' inancını kuvvetlendiren tarihsel bir öneme sahip. İşçi sınıfının bu ilk iktidar girişimi, her 'ilk gibi kısa sürdü' ama her ilk gibi de etkisi büyük oldu.
25 Nisan 2018 Çarşamba
DİZELERDEN TÜRKÜLERE AŞKIN YOLCULUĞU: A. KADİR ŞİİRLERİ
Asıl adı İbrahim Abdülkadir Meriçboyu. 1917'de İstanbul’da doğdu, 1985'te yine İstanbul’da öldü.Babasını 5 yaşında kaybetti. Edebiyata merakı çocuk yaşlarda başlar. Lise sıralarında artık okuduğu kitapların çeşnisini değişir, artık Tolstoy, Balzac, Gorki, Dostoyevski okur. Ankara Harp Okulu'na gittiğinde edebiyat ve düşün kitapları okumaya hız verir. Kendisi gibi meraklı dört beş arkadaşıyla köşelere çekilir, ellerine geçen Nazım şiirlerini gizli gizli okurlar. O dönemi için: "O zamanlar Alman faşizmi ve emperyalizmi azgın bir hale gelmişti. Ortadoğu'da tam bir egemenlik kurmuştu. Nazım Hikmet'in faşizme karşı, halktan yana şiirleri bizi kamçılıyordu." der.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"
Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3VO3nxFgtOKlcd9X3z_nPSgx6qwQg-jjbK2li2YawV4SlJgslVy8SqPDSFbepxgjjtiuRP1CITF7d60SfRwh-RN5bn09ukB_K1rMzyE4GMH0sUHVm95Wbi2Og6Wx-GIqi8wNXnWA1XwOF/s320/unutulan.jpg)
-
Mısra-i Berceste Nedir? Berceste, edebiyatta öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya d...
-
Çağının tanıklığını yapmak kuşkusuz bir aydın tutumu olarak ifade edilir. Ama bu tanıklık öyle anlar olur ki yetersiz kalır ve alelâde gerçe...
-
Rus gerçekçiliğinin öncü yazarlarından olan Çehov’u kendinden önceki yazarlardan ayıran en önemli etkenlerden biri, hayata geniş bir penc...