Devlet Tiyatroları'ndaki Cimri oyununda, oyunculuk genel olarak vasat ve hatta vasat altı nitelendirilebilecek bir boyuttaydı. Oyunda hiç uyarlama olmaması, özgün katkılar sunulmaması, metne dayalı sunum, anlatı öğelerinin (zaman, yer ve mekan vb.) eserdekiyle bire bir aynı oluşu bıkkınlık verici boyuttaydı. Özetle Ankara Devlet Tiyatrosu’nun bu Cimri yorumunda "özgün ve farklı" olarak değerlendirilecek bir yan göremedim.
(şiir, müzik, edebiyat, sanat, sinema ve kültür yazıları... Pek şahsi yazılar güncesi...)
17 Ocak 2020 Cuma
4 Ocak 2020 Cumartesi
SERAY ŞAHİNER'İN ANTABUS ROMANI ÜZERİNE
Seray Şahiner’in kaleme aldığı Antabus romanı, ismi gibi roman kurgusu ve oyunlaştırılması bakımından oldukça
dikkat çekici. Oyunlaştırılmasında romanın dilindeki esneklikler kadar
konunun da büyük bir payı var. Romanın 'kısa oluşu' ve farklı bir kurgu denemesiyle iki farklı sonuca bağlanması oyunlaştırma olanakları açısından bir avantaj olarak
kenara not edilmeli.
Son yıllarda tiyatroda anlatısal olanın sahneye çağrılma
olanaklarının sıklıkla tartışıldığını ve bu konuda çok sayıda girişimin öne çıktığını biliyoruz. Dolayısıyla Antabus'un dikkat çekmesini, yazım
zamanı ile tiyatroda yeni arayışların çakışması olarak değerlendirebililiriz.
Romanın kahramanı Leyla, 'eğitimsiz', sıradan bir ev kadını olmasına rağmen, olaylara yaklaşımı, temel besin kaynağı olan TV programlarına dair
eleştirileri ve yanlışlar karşısında takındığı tutumlar “olması gereken” standardın üstünde çizilmiştir. Dolayısıyla bir kadın işçinin yaşantısını ve dilini başarılı biçimde sergilemiş bir metin karşımızdaki. Eğitimsiz emekçi bir kadının aile içindeki rolü ve dilini başarılı biçimde
yansıttığını söylesek de çizdiği karakter ile konuşan sesin uyumlu olduğunu
söylemek biraz güç. Şahiner’in geçmişindeki işçilik deneyimleri Leyla’nın
atölyedeki işçilik dönemine ait sesi yakalamada işlevli olmuş görünse de karakterin geliştirilip dönüştürülmesi sürecinde bu başarının aynı seviyede
yakalandığını söylemek güç görünüyor.
23 Mart 2019 Cumartesi
AVANGART TİYATRO NEDİR?
Tiyatroda Aristoteles'ten 19. yüzyıla kadar devam eden, genel geçerlik kazanmış anlatım biçimlerinin yeni yöntem, biçim ve anlatım denemeleriyle temelden değiştirilmesini amaçlayan sanat hareketidir. Bu anlamda yenilik amaçlayan tiyatro hareketlerinin genel adıdır. Deneysel tiyatro, yenilikçi tiyatro uygulamaları gibi adlarla da anılmaktadır.
19. yüzyıldan itibaren gerçeklik anlayışının değişmeye başladığı
görülür. Bununla birlikte modernizm bir krize girer. Modernizmin kendi krizini
yarattığı bu doygunluk noktasında yeni arayışlar kendini göstermeye başlar.
Öncelikle egemen ideolojinin ve burjuvazinin kurumsallaşmış neyi varsa onlara
karşı itiraz sesleri yükselir. Bu kurumsal yapıların başında da kuşkusuz “estetik”
gelmektedir. 19. yüzyılın sonlarından itibaren klasik drama karşı yükselen
itiraz seslerinin 20. Yüzyılla birlikte giderek somutlaşmaya başladığını ve
alternatif denemelerin geliştiğini görüyoruz.
Dramlarda ağır basan geçmiş öğesinin giderek kırıldığı yaklaşım
baş gösterir. Klasik dramda karakter hep geçmişiyle vardır.
Etiketler:
alfred jary,
Aristoteles,
avangard,
avangart,
Brecht,
bürger,
Drama,
Duşamb,
grotovski,
ironi,
karnavalesk,
maurice maeterlick,
modernizm,
naturalizm,
patafizik,
Sanat,
strinberg,
Troçki
6 Şubat 2019 Çarşamba
ARAP ALEVİLERİNDE KADIN İMGESİ
Din ve Kadın
21. yüzyıl dünyada önemli siyasi ve iktisadi dönüşümlere sahne olduğu kadar kadınların yaşamı, toplumsal varlığı ve hukuki statüleri açısından da önemli değişimleri beraberinde getirmiştir. Kuşkusuz kadının sosyal ve hukuki varlığı tartışılırken din olgusu öteden beri önemli bir tartışma zemini oluşturmaktadır. 21. yüzyılda bu etkenin var gücüyle kendini hissettirdiğini görmekteyiz.
21. yüzyıl dünyada önemli siyasi ve iktisadi dönüşümlere sahne olduğu kadar kadınların yaşamı, toplumsal varlığı ve hukuki statüleri açısından da önemli değişimleri beraberinde getirmiştir. Kuşkusuz kadının sosyal ve hukuki varlığı tartışılırken din olgusu öteden beri önemli bir tartışma zemini oluşturmaktadır. 21. yüzyılda bu etkenin var gücüyle kendini hissettirdiğini görmekteyiz.
Özellikle din algısı, din
ve kadın tartışmaları ve buna bağlı olarak tanım ve kavramlaştırmalar
farklılıklar göstermektedir. Öyle ki bu durum söz konusu çalışma alanının
yöntem arayışı ve tartışmalarına da yansımıştır. Durkheim (1976) ve Giddens’a
(1984) göre bütün kültürlerin bir parçası ve gündelik yaşamın bir öğesi olan
din, bir yandan bir insan topluluğunun doğaüstü ve kutsal bulduğu şeyleri
yorumlayan ve yanıtlayan bir inanç ve pratikler sistemi olarak tanımlanırken;
diğer yandan kültürel bir boyuta da sahiptir.[1]
6 Aralık 2018 Perşembe
TÜRK MODERNLEŞMESİ VE OSMANLIDA BATILILAŞMA
Osmanlı
Dönemi’nden bu yana uzun bir geçmişe dayanan Batı ile ilişkiler, özellikle
Sanayi Devrimi’nin ardından değişen ticari ve ekonomik dengelerle birlikte
farklı bir forma bürünmüştür. Batı karşısındaki üstünlüğün giderek yitirilmesi,
güç ilişkileri gereği, bir egemen kültür ilişkisi bağlamında şekillenmiştir.
Batı kültürünün özellikle 18. yüzyıldan sonra dünyada giderek egemen kültür
haline gelmesi, geri kalmış ülkelerde varlığını daha da hissettirmiştir.
Kuşkusuz Osmanlı toplumu da bundan nasibini almıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"
Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3VO3nxFgtOKlcd9X3z_nPSgx6qwQg-jjbK2li2YawV4SlJgslVy8SqPDSFbepxgjjtiuRP1CITF7d60SfRwh-RN5bn09ukB_K1rMzyE4GMH0sUHVm95Wbi2Og6Wx-GIqi8wNXnWA1XwOF/s320/unutulan.jpg)
-
Mısra-i Berceste Nedir? Berceste, edebiyatta öz, güzel, latif, ince anlamlı, kolayca hatırlanan, yapısı sağlam dize ya d...
-
Çağının tanıklığını yapmak kuşkusuz bir aydın tutumu olarak ifade edilir. Ama bu tanıklık öyle anlar olur ki yetersiz kalır ve alelâde gerçe...
-
Rus gerçekçiliğinin öncü yazarlarından olan Çehov’u kendinden önceki yazarlardan ayıran en önemli etkenlerden biri, hayata geniş bir penc...