28 Nisan 2021 Çarşamba

ZAMANIN ÖTESİNDE SHAKESPEARE

Shakespeare’i öncelikle şairlik yönüyle tanıyan bir okur olarak, oyunlarıyla oldukça geç tanıştığımı belirtmeliyim. Ama Shakespeare oyunlarında da aynı şairane dili kullanmıştır çoğunlukla. Oyunlarının dili kadar biçimsel özellikleri bakımından da şiirsel yapıya uygun olması belki okuma kolaylığı açısından bir avantaj gibi görülebilir; ancak anlaşılması noktasında da zorluklar yaratıyor. Bu sadece okur açısından değil, yazar açısından da bir sorun olarak belirmektedir.

Shakespeare’in yazdıklarında tiyatroyla şiirin eşsiz bir uyum içinde bütünleştiğini savunan Mina Urgan da bu özelliğin metinlerine bir sınırlılık getirdiğine işaret eder: “Shakespeare herhangi başka bir dile çevrilince, değerinin en azından yarısını yitirir. Çünkü tiyatro yazarı Shakespeare başka bir dile aktarılabilir, ama şair Shakespeare'i başka bir dilde verebilmek pek olası değildir.”[1]

Bu çalışmada Shakespeare'in dört oyunundaki dört farklı karaktere dair birtakım değerlendirmeler yapmaya çalışacağım. Shakespeare’in kalabalık oyun kadrolarıyla sayısız karakter yarattığı biliniyor. Bu oyun kişilerinin, tarihsel kişilikleri yansıtabildiği gibi yazarın kendi kişiliğinden de izler taşıdığı savunulmuştur. Ancak bu kadar oyun kişisinin, Shakespeare’in kişiliğini, felsefesini, duygu ve düşüncelerini yansıttığını savunmak bana pek gerçekçi gelmiyor açıkçası. Bu konuda Urgan’ın bu tezi destekleyen görüşünü oldukça yerinde buluyorum: “Ve onlar konuşurken, onları yaratan Shakespeare susar.”[2]

LORCA'NIN DUENDE KURAMI VE TÜRK EDEBİYATINDA DUENDENİN İZLERİ


DUENDE NEDİR?

Sanatta duende, içsel bir enerji ve bunun yapıta yansıması olarak ifade edilebilir. Lorca da konuya dair bildirisinde bunu şöyle ifade eder: “Demek ki duende bir arzudur eylem değil, bir mücadeledir düşünce değil.”[1]

Lorca’ya göre insanın içinde vardır ve bunu hareketlendirmek gerekir. Bir metotla ya da çalışmayla elde edilecek bir şeyden öte hisse dayalı bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Sahne üzerinde gösterilen performans açısından değerlendirdiğimizde kişinin iç dinamiklerinden çıkış alan “doğal bir yetenek” ya da içsel bir enerji olarak da yorumlanabilir.

20 Nisan 2021 Salı

GUERNİCA YANIYOR: BİR KATLİAMIN TABLOSU

İspanya iç savaşının simgesi haline gelen Pablo Picasso’nun Guernica’sı, İspanya’nın Bask bölgesinde küçük bir kasabanın adıdır.

İspanya’da iç savaşın tüm acımasızlığıyla hüküm sürdüğü yıllardır ve Bask bölgesi Franco faşizmine geçit vermez. Bask direnir, Guernica direnir ve faşizm kendisine teslim olmayan halkı katletmek için Hitler Almanya’sından imdat dilenir. Kasaba pazarının kurulduğu ve binlerce insanın toplandığı bir sabah aylarca sürecek hava saldırısını başlatırlar. Katliam aynı zamanda dünya tarihine ilk hava bombardımanı olarak geçer. Günlerce yanar Guernica.  Binlerce insanın ölümüne sebep olan katliamın bilançosu, küçük kasabanın nüfusunun yarısını öldürmüş ve yaralı olarak kayıtlara geçirmiştir.

14 Nisan 2021 Çarşamba

HALA UMUT VAR... ÖYLEYSE HAYIR!

NO! (HAYIR)! FİLMİ ÜZERİNE 

Yönetmeni Pablo Larraín olan “No” (Hayır) filmi Şili askeri darbe dönemini anlatan ve bir üçleme niteliğinde olan film serisinin devam filmlerinden sonuncusudur. Üçlemenin son filmi olan “No” dışında serinin ilk filmi “Tony Manero”(2008) adlı filmde Şili’de gerçekleşen darbenin en şiddetli ve kanlı zamanları konu edinilirken, bu serinin ikinci filmi olan “Post Mortem”de (2010) ise darbenin meydana geliş süreci, darbeyi hazırlayan gelişmeler konu edinilir. Serinin son filmi ve konumuz olan “No”da ise darbenin ezici havasının dağılmaya başladığı ve darbecilerin zorunlu bir neoliberal dönüşüme zorlandığı süreçte toplumda biriken öfke ve değişim arzusunun bir halk oylaması üzerinden dile getirilişi konu edilir. Biraz abartılı bir ifade olabilir ama “No” filminde bir halk oylamasının dikta rejimini nasıl yenilgiye uğrattığı ve kapitalist neoliberal dönüşümün eseri olan darbenin yine kapitalizmin silahlarıyla (özellikle reklam ve iletişim araçlarıyla) nasıl yenildiğini konu alır.

18 Aralık 2020 Cuma

DON QUİJOTE ROMANI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Burjuvazi tarih sahnesine çıkarken salt ekonomik ve siyasal üstünlüğünü ilan etmiyor aynı zamanda kültürel ve sanatsal atılımını da gerçekleştiriyordu. Marks'ın:

“Maddi üretim araçlarını elinde bulunduran sınıf, aynı zamanda, entelektüel üretimin araçlarını da emrinde bulundurur.”

 önermesi bağlamında düşünüldüğünde, her sınıf türlü araçlarla egemenliğini geniş kitlelere duyurmak ve bu egemliği meşrulaştırmak için adımlar atar. Aslında sanatsal gelişimi de bu bağlam dışında görmek mümkün değildir.

18. yüzyıl burjuvazinin başta ticaret olmak üzere birçok aygıtla harekete geçtiği bir dönemdir. Bu anlamda alegorik bir anlatımla, eski olanı, aristokrasiyi temsil eden sınıfın karşısına burjuvazi onun temsiliyetini içeren bir simgelere saldırarak çıkmıştır diyebiliriz. Sadece edebiyatta da değil, resimden müziğe kadar yeni sınıf kendini var edecek kültürel ortamı da inşa etmekteydi.

Don Kişot romanı günümüze değin bir klasik olma özelliğini korudu. Bunun kuşkusuz çok sayıda nedeni var. Ancak en temel nedenlerinden biri de tarihsel bir geçiş dönemine ışık tutmasıdır. Öte yandan çeşitli yazın türlerinden müteşekkil oluşu ve o güne değin alışılagelmiş biçimsel edebi türlerinden farklı oluşuydu. Bu anlamda roman türünün de modern anlamda ilk örneğini oluşturuyordu

NAZIM HİKMET'İN KAYIP ŞİİRLERİ 2: "UNUTULAN"

Nazım Hikmet'in kayıp ikinci şiiridir "Unutulan" ... Aslında eski baskı kitaplarında bulunan; ancak son yıllarda yapılan bası...